Futbol Federasyonu Disiplin Kurulu, Meireles üzerinden ilan edilmemiş bir savaş başlatan üç kulüp başkanına talimatın öngördüğü cezaları kesti. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ve Galatasaray Başkanı Ünal Aysal 21’er, Trabzonspor Başkanı Sadri Şener ise eleştirinin dozunu artırdığı için 30 gün hak mahrumiyetine çarptırıldı.
Cezaların gerekçesi ne idi? “Sportmenliğe aykırı” açıklamalar.
Kurul doğruyu mu yaptı? Evet.
Federasyonu ve yargı kurullarını eleştirebilirsin. Kararları hakkında yorum yapabilirsin. Tepki de gösterebilirsin. Ancak iş hakaret, küçümseme ve yok sayma şekline dönerse, verilecek cezayı da kabullenirsin.
Söz düellosunun Futbol Federasyonu boyutu bu. Yaşananlar ise ligin ikinci yarısında tanık olacağımız felaketin habercisi.
Gelelim geçenlerde yönetmeliği çıkan ve uygulamasında her türlü soru işaretinin kalktığı iddia edilen Şiddet Yasası’na.
Başkanların gazete manşetlerini süsleyen karşılıklı suçlamaları şiddet içeriyor mu? Eğer taraftarı kışkırtıyor, camialar arasındaki nefret tohumlarının yeşermesine katkı sağlıyor ve düşmanlıkları körüklüyorsa, evet!
Ne diyor 6222 sayılı yasanın “Şiddete neden olabilecek açıklamalar” başlıklı 22. maddesi?
“(1) Sporda şiddeti teşvik edecek şekilde basın ve yayın yoluyla açıklamada bulunan kişilere, fiilleri suç oluşturmadığı takdirde, beş bin Türk Lirasından elli bin Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir.
(2) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin spor kulübü veya federasyon yöneticileri tarafından işlenmesi halinde, birinci fıkra hükmüne göre verilecek ceza beş katına kadar artırılır.
(3) Birinci fıkra kapsamına giren fiilleri işleyen kişiler, ayrıca idari tedbir olarak spor müsabakalarını seyirden yasaklanır. Bu yasak, kararın verildiği tarihten itibaren üç ay süreyle uygulanır.”
Yapılacak iş belli. Devletin savcıları harekete geçecek, kulüp başkanlarının açıklamalarını değerlendirip suç duyurusunda bulunacak, hakimler de son sözü söyleyecek.
Peki... Siz inanıyor musunuz yasanın bu amir hükümlerinin uygulanacağına? Yıldırım’ın Aysal’ın, Şener’in veya bir başka kulüp başkanının mahkemeye sanık olarak çıkarılabileceğine? Ben asla inanmıyorum.
Yıllardır kulüp başkanları ve yöneticilerine federasyon kurulları tarafından ne cezalar kesildiğini biliyoruz. Bu yaptırımların hiçbir caydırıcılığı olmadığını da hakeza. Neden? Çünkü insanlar kendi seçtiklerine inandıkları, kendileri sayesinde orada bulunduğunu düşündükleri yönetimler ve kurullarını ciddiye almıyor.
İşlerine gelmediği vakit federasyonları değiştirebileceklerini, yargı kurullarına istedikleri isimleri sokup kararları maniple edebileceklerini sanıyor. Yalan da değil hani!
Oysa diğer tarafta pek bir övündüğümüz, milletin meclisini defalarca meşgul edip spordaki her türlü melaneti önleyebileceğini savunduğumuz bir yasamız var.
Büyüklerimiz (!) söylüyor, astığı astık, kestiği kestik cinsinden hem de.
Eee. Hadi uygulayın da görelim bakalım!
Parayla saadet olmaz!
Ligin devre arası geldi, transfer rüzgârı yelkenleri doldurmaya başladı. Gün geçmiyor, özellikle üç büyük kulüp için yeni bir isim gündeme gelmesin.
Kimler yok ki aralarında?.. Pastanın çileği, kreması, mumu tekmili birden Türkiye’ye gelmek için can atıyor!
Bonservis ücretleri de yabana atılacak cinsten değil. Kapı on milyon eurodan açılıyor, oyuncunun popülaritesine göre rakam katlanıyor.
Dikkat edin. Sezon başı değil, devre arası transferden söz ediyoruz. Akıl var, mantık var. Hangi kulüp kendisi için yararlı, yarışın içinde kalmasını sağlayacak oyuncusunu satar ki?
Biraz araştırın. Bizim büyüklerin listesinde yer alan yıldızların kulüpleriyle illa bir sorunu vardır. Ya takımında oynamıyordur ya gizlediği bir sakatlığı vardır ya disiplinsizdir ya da Katar’dan sonra gidilecek son durağın Türkiye olduğunu düşünüyordur.
Geçmişte onlarca benzer yanlış yapıldı ligimizde. Bir hevesle oluk oluk para akıtıldı, yarım sezon sonra onca zarara katlanılarak geri gönderildi çoğu.
Şimdi bu hatalardan ders almayan yöneticiler yüz milyonlarca lirayı aşan borçlarının ertelenmesi için yeniden devletin kapısını çalmaya hazırlanıyor.
“Biz ettik, sen etme, şu alacaklarını ötele”.
Bir kez daha olur mu? Olur valla, yeter ki çıkarlar örtüşsün!
Trabzon’da sağduyu zamanı
Kriz yaratma ve yaşatma konusunda Trabzonspor’u tek geçerim.
Bordo-mavili takımda gündem, ülkelerine giden ve ikinci yarı hazırlıklarına henüz katılmayan yabancı oyuncular. Aslına bakarsanız bu durum hiç de sürpriz değil. Geçen yıl, bir önceki yıl hep aynı sorunlar konuşuldu. Peki neden? Niçin diğer kulüpler benzer sıkıntılar yaşamıyor. Yaşanıyor da, bu kadar tartışılmıyor belki de.
Şimdi olaya Trabzonspor cephesinden bakalım.
Ligin son maçı ne zaman oynandı? 23 Aralık. Şenol Güneş oyuncularına kaç gün izin verdi? Altı gün.
Colman, Alanzinho ve Henrique’nin memleketleri nerede? Dünyanın bir ucunda. Güney Amerika kıtasında!
El insaf. Üç gün yol, üç gün tatil. İşin içinde Trabzonspor’dan ayrılmak gibi niyetleri de varsa, ara ki bulasın gönderdiğin oyuncuları.
Yönetim, firarilere bir ceza kesecek. Teknik direktör, günlerdir antrenmana katılmadıkları için kendi yaptırımlarını uygulayacak. Sonra?.. Trabzonspor’da herşey yolunda gidiyor ya... Al sana bir kaos daha.
Teknik adam olarak elbette prensiplerinden taviz vermeyeceksin. Kurallarını herkese eşit uygulayacaksın. Haklıyı haksızı ayırmayı bileceksin. Şenol hocanın bu faktörlerin tümünü gözettiğinden eminim.
Lakin teknik direktörlük biraz da insanları yönetme sanatı demektir. Otoritenin yanında hoşgörü, sabır ve anlayış da gerektirir.
Hele takımın ve kulübün çıkarları söz konusu ise!..