Geçen hafta bir iddia ortaya atıldı. Sezon sonunda Ersun Yanal gidecek, Aykut Kocaman gelecek.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz derler ama, Fenerbahçe’den ve Başkan Aziz Yıldırım’dan nasıl ayrıldığı hafızalardaki tazeliğini koruyan Kocaman’ın geri dönüş senaryosu, çok da gerçekçi gelmedi açıkcası. En azından kısa vadede.
Sonra ne oldu? Medyada kulübü ilgilendiren haberleri “titizlikle” takip eden ve reaksiyon gösteren sarı-lacivetli kulüpten en ufak bir ses çıkmadı.
Sessizlik, senaryonun doğru olduğu anlamına mı geliyor? Değil elbette. Bu tepkisizlik iki şekilde yorumlanabilir: Bir, Aziz Yıldırım başkan olduğu sürece Aykut Kocaman’ın geri dönüşü zaten mümkün değil ve açıklama yapmaya değmez. İki, takım şampiyon olsa bile sezon sonunda Ersun Yanal ile yollar ayrılacak!
İkinci tezi güçlendiren ciddi ip uçları var aslında. Anımsarsınız, 18. hafta sonunda Fenerbahçe en ciddi rakip gördüğü Galatasaray’a 10 puan fark atmış ve kulüp içinden Ersun Yanal ile sözleşme yenileneceğine dair bilgiler sızmaya başlamıştı.
Ne değişti?
İşler yolunda, keyifler yerindeydi. Bilimsel antrenman sistemi, futbolcuların maç içi koşu performansları, adaletli kadro seçimi, saha sonuçları gibi veriler, Yanal’ın artı hanesine yazılmış puanlardı.
Eğri oturalım doğru konuşalım. Göreve geliş süreci bir hayli sancılı geçen, ne yapabileceği başkan ve yöneticilerin kafasında soru işaretleri taşıyan Ersun Yanal, kendisini kuşkuyla gözleyen taraftar dahil, herkesi yanılttı. Özellikle sakatlıkların yoğun yaşandığı süreçte, yalpalamasına rağmen kısa sürede toparlanıp, bitime sekiz hafta kala bu kez Beşiktaş’a 10 puan fark yapmayı başardı. Ama araya, başkanın hakemler konusundaki çıkışı, Yanal’ı uyarması, futbolcularla bizzat toplantı yapması gibi “Aziz Yıldırım” tarzı müdahaleler de girdi!
İşte tam bunlar yaşanırken “Yanal gidecek, Kocaman gelecek” teorisinin gündeme düşmesi manidar oldu. Kulüp yalanlama yapmadı. Peki, Yanal rahatsız olmadı mı bu gelişmeden?.. Etten, kemikten, sinirden yapılmış her insan gibi, oldu tabii! Ama sustu. Yakın çevresi dahil bunu pek çok insan biliyor.
Emekçiler değil, patronlar!
Aziz Yıldırım’ın başkanlığında takımı şampiyon yapıp, ertesi sene sezon sonuna kadar görevine devam edebilen teknik adam sayısı dikkat çekecek kadar ilginç!
Eğer mucize yaşanmaz ise, Fenerbahçe’nin ipi göğüslemesi rakipleri tarafından da kabul edilen bir gerçek. Lakin, gelecek sezonun hesaplarının şimdiden yapılmaya başlandığı, transfer politikalarının bugünden konuşulduğu göz önüne alındığında, Ersun Yanal’ın sürece aktif biçimde katılımaması da düşündürücü!
Ortadaki tabloya bakıp bu yorumu yaparken, belki biz yanılıyoruz. Belki Yıldırım’ın kafasında çok farklı planlar var. Belki de Yanal’ın hedefleri farklı, kariyerindeki en önemli kupa bu olacak!
Bu belkilerin hangisi hayata geçerse geçsin. Fenerbahçe sezon sonunda şampiyon olur, Beşiktaş ve Galatasaray’ı deplasmanda yenerek ipi göğüslerse, başta Aziz Yıldırım olmak üzere camianın Ersun Yanal’a koca bir teşekkür borcu olacaktır.
Kurumsallığın lafta kaldığı, uzun vadeli ve kalıcı projelerin hayata geçirilemediği futbol sisteminde, kulüp ayırmaksızın tanık olduğumuz gerçek şu: Bu ülkede futbolun sahadaki emekçileri değil, onlara patronluk ettiklerini sananlar prim yapıyor ve başarıyı onlar sahipleniyor!
Hacıosmanoğlu, kupa ve Başbakan
Trabzonspor Kulübü Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun şike süreciyle ilgili tutumunu takdirle karşılıyorum.
Göreve geliş ve var oluş nedenini 2010-11 sezonu şampiyonluk kupası sözüne bağladığını net bir şekilde ifade ediyor. TFF’nin tutumu, UEFA’nın açıklamaları ve Yargıtay kararı her kesim tarafından farklı yorumlansa da, Hacıosmanoğlu ilk günkü duruşundan vazgeçmiyor. “Durmak yok, yola devam” diyor.
Ancak başkanın unuttuğu ya da görmezden geldiği bir nokta var. Parti mitinglerinde yanı başında boy göstermekten gurur duyduğu Sayın Başbakan var ya! Türkiye’deki şike davasının rotasını çizen (Kurum ve şahısların ayrılmasını isteyen) ve oyunun kurallarını belirleyen Başbakan olduğuna göre, Hacıosmanoğlu’nun kupanın Trabzon’a gelip gelmeyeceğine dair en net yanıtı alacağı makam belli demektir...
Ve binlerce insan gibi merak ediyorum... Acaba Başkan, Sayın Başbakan’a bu konuyla ilgili görüşlerini sordu mu? Sordu ise, aldığı yanıt nedeniyle mi hâlâ camiayı heyecanlandıracak açıklamalar yapıyor? Yoksa bu da bir “geçiş” süreci mi?
İnanın Trabzonsporlusu, Fenerbahçelisi, taraflısı tarafsızı bu sorunun yanıtını arıyor. Sayın Hacıosmanoğlu’nun, ülkenin Başbakanı’na bu kadar yakın olduğunu biliyor, görüyoruz. Eğer varsa bir bildiğiniz, lütfen paylaşın ve bu kaosu sonlandırın artık!