Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Fenerbahçeli Caner, Eskişehirspor maçında hakeme sarf ettiği ileri sürülen “ulan” sözcüğü nedeniyle 2 maç ceza aldı. Caner suçlamayı reddetti, ama nafile. Milli futbolcu iki maç oynamadı, hakem Fırat Aydınus ise MHK tarafından “moralsiz” olduğu gerekçesiyle 2 hafta dinlendirildi.
Gençlerbirliği- Trabzonspor maçında Petroviç hakem Kuddusi Müftüoğlu tarafından kırmızı kartla ihraç edildi. Biz dahil çoğu yorumcu, Petroviç’in Trabzonsporlu Mustafa’ya yönelik hareketinin kırmızı kartla cezalandırılmasını eleştirdi. Ertesi gün çok güvendiğim bir arkadaşım aradı. “Petroviç’in atılma nedeni o hareket değil. Rakibine Türkçe olarak S..tir git lan demiş. Diğer futbolcular da şahit.”
“Emin misin?”
“Hakem ve dördüncü hakem raporunda aynen böyle yazıyor.”
Kurul önceki gün Petroviç’in cezasını açıkladı: “Rakip takım oyuncusuna yönelik sportmenliğe aykırı hareketi nedeniyle 1 maç ceza”.
Gençlerbirliğili dostlarım alınmasın. Sorun takım değil, yapılan farklı uygulama. İlk olayda “ulan” sözcüğünü kullandığı için futbolcu 2 maç ceza alıyor. Diğerinde “küfür” hakem raporlarına geçmesine karşın 1 maç!
Eee nerede kaldı adalet? PFDK, Caner’e ceza verirken hakem raporunu dikkate alıyor, Petroviç dosyasında ise gazetecilerin yorumlarını! Ya küfür nereye gitti? Onu da PFDK’ye sormak gerek.
İnanın, insanın aklına farklı şeyler geliyor! Geçmişte kanıksanmıştı. Ama hâlâ Federasyon yönetimlerinde yer alıp yargı kurullarının kararlarına müdahale edenler varsa, bu çok büyük ayıp ve haksızlıktır. En azından yıllarca FİFA kokartı taşımış bir hakemi yok saymaktır!

Haberin Devamı

65 liraya dünya kupası!

Yedi ay sonra dünyanın ikinci büyük futbol organizasyonuna ev sahipliği yapacağız. Turnuvanın adı, FIFA U-20 Dünya Kupası. İstanbul, Trabzon, Rize, Antalya, Bursa, Kayseri ve Gaziantep kentleri, futbolun yıldız adaylarını ağırlayacak.
Şampiyonlar Ligi ve UEFA finalinden sonra Futbol Federasyonu’nun ülkemize kazandırdığı en önemli organizasyonla ilgili hazırlıklar büyük titizlikle sürdürülüyor.
Soru şu: “Yüz milyonlarca kişinin takip edeceği U-20 Dünya Kupası’nın tanıtımını yeterince yapabiliyor muyuz?”
TFF bilgi ve gelişmeleri anında kamuoyu ile paylaşıyor. Ancak konuyla ilgili haberler medyada hatır-gönül yer bulabiliyor.
Şampiyonanın oynanacağı kentlerin yönetimlerinde ise henüz hareket yok. Sokaklarda ne bir afiş, meydanlarda ne bir duyuru var.
Oysa o kentleri binlerce konuk ziyaret edecek. Oteller dolacak, esnaf para kazanacak, futbol sayesinde ülkenin ve bölgenin reklamı yapılacak.
2011 yılında Kolombiya’da düzenlenen turnuvayı sadece statlarda 1 milyon 300 bin kişi izlemiş. Maçlar teknoloji yoluyla yüz milyonlarca futbolsevere ulaşmış. Turizm coşmuş, küçümsenmeyecek bir gelir elde edilmiş.
Türkiye, konumu ve doğal güzellikleri açısından daha şanslı. Fırsat kapımıza dayanmış. Prestijli bir ev sahipliği için şampiyonanın öneminin kavranması ve insanlara anlatılması gibi unsurlar ise hâlâ eksik. Hazırlık, aksiyon ve farkındalık şart.

Tribünler boş kalmasın
Futbol Federasyonu, U-20 Dünya Kupası’na ilgi çekebilmek adına maç biletlerini aylar öncesinden ve cazip bir kampanya ile satışa koydu. Şimdi rakamlara bakın.
1 ve 2. tur maçlarının en yüksek bilet fiyatı 39 lira. Çeyrek finalleri izlemek isteyenlerin alacağı en pahalı bilet 49, yarı finaller ise 59 lira.
Ve final maçı. Türk Telekom Arena stadının en konforlu koltuklarından birine oturmanın bedeli sadece 65 lira!
Kim biliyor bu fiyatları? Spor sayfalarının en ücra köşelerini okuma alışkanlığı bulunanlar! Arada bir de TFF internet sayfasını ziyaret edenler. Hepsi bu!

Gökçek mutlu mudur?
Dünya kupasını televizyondan izleyecek Ankaralı futbolseverler, günü geldiğinde sanırım Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in kulaklarını çınlatacaktır. Dönemin Futbol Federasyonu ile kavgalı olduğu için turnuvaya ev sahipliği yapma şansını elinin tersi ile iten Gökçek ise, Ankara’ya neler kaybettirdiğini ancak o gün anlayacaktır. Futbol siyasete, siyaset futbola alet edildiği sürece, sadece bu ilişkilerden çıkar sağlayacağını düşünenler değil, futbolun gerçek sahipleri, yani futbol seyircileri zarar görmeye devam edecektir. Örnek; Koca bir ülkenin başkenti!

Haberin Devamı

Emre, ırkçılık ve Türkiye

Haberin Devamı

Trabzonsporlu Zokora’ya ırkçı söylemde bulunduğu gerekçesiyle hakkında soruşturma başlatılan Emre Belözoğlu’nun başı dertte. Mahkeme savcılık iddianamesini kabul ederse, milli futbolcu 6 ay ile 2 yıl arası ceza alabilir. Emre hapse girer mi? Sanmam. Peki, söz konusu eylemden suçlu bulunur mu? Bu nokta kritik.
Diyelim ki hakim, Zokora’nın ırkçı tacize uğradığını kabul etti. Emre’ye de alt sınırdan 6 ay ceza öngördü. Sonra da tecil etti. Böylece Emre cezaevine girmekten kurtuldu.
Senaryo buraya kadar mantıklı. Ancak Emre’nin ırkçlık suçlamasından hüküm giymesi Türkiye açısından pekçok taşın yerinden oynaması demek.
Geçmişte spor alanlarında yaşanan ırkçı eylemler görmezden gelindi ve üzerleri kapatıldı. Neden? Aman, adımız ırkçılıkla anılmasın.
Anılmasın da, sadece sporda değil, yaşamın her alanında ayrılıkçı söylem, eylem ve sonuçları ile yaşamayı adeta kanıksamış bir ülke, çirkin gerçeklerle yüzleşmeyi daha ne kadar erteleyecek? Yasalarımız dil, din, ırk, renk, mezhep ayrımı yapılamaz diyor. Yapılmadığını mı sanıyoruz?..
Kendimizi kandırmayalım. Umarım almaz, ama Emre ayrımcılık yaptığı için bir gün bile cezaya çarptırılırsa, benzer sorunları yokmuş gibi algılayan zihinlere inmiş en büyük darbe olacaktır bu karar.
Örnekleri sıralamaya dilim varmıyor. Çünkü herkes bu coğrafyanın neresinde, neyin nasıl yaşandığını çok iyi biliyor!