Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Göksel Gümüşdağ kritik bir dönemde Kulüpler Birliği Vakfı başkanlığı görevini üstlendi.
Aslında bugüne dek çok da nezih olmayan tartışmaların yaşandığı, işlevsiz ve yaptırım gücü bulunmayan bir yapıya sahipti Birlik.
Türk futbolu özellikle finansal fair-play açısından son derece sıkıntılı bir sürece girerken, Vakıf, gündeme dair ciddi çalışmalar başlattı. Gümüşdağ ise aslında hepimizin bildiği, ancak konuşmaktan bile çekindiği konularda cesur söylemleriyle dikkat çekti.
Sanırız, gerçeklerle yüzleşme vakti geldi.
Aksi takdirde yıllardır sorumsuzca, özensiz ve hesapsız kulüp yönetmenin bedelini Türk futbolu ödeyecek çünkü. Gümüşdağ’ın şu cümlesi çok önemli; “Hepimiz biliyoruz ki, finansal yapılarımızda eğer bir makyajlama yapılmıyor olsa, çoğu kulübümüz UEFA’da maça bile çıkamaz.”
Başkan kibar konuşmuş. Makyajlama dediği şey, kulüplerin mali tablolarının gerçeğinden farklı gösterilmesi, bir anlamda UEFA’nın kandırılmasıydı.
Avrupa futbolunun patronu bu açıklamayı ihbar kabul edip, “Ne oluyor oralarda?” diye devreye girer mi bilemeyiz. Girerse sadece kulüplerin mi başı yanar, işin ucu Futbol Federasyonu’na kadar uzanır mı, onu da hâkeza.
Federasyon Başkanı Yıldırım Demirören mali kriterlerle ilgili uyarısını aylar önce futbol genel kurulunda net bir dille yapmıştı. Görülen o ki, geçen süreçte durumun ciddiyetini kavrayamayan kulüpleri son kez ihtar etmek gerekti.
Bakın, Beşiktaş geçtiğimiz günlerde UEFA’dan gelen heyet tarafından bir hafta denetlendi. Trabzonspor mercek altında. Galatasaray deseniz, denetimden geçmesi neredeyse imkansız görünüyor. Bursa ipin ucunda. Fenerbahçe’nin ise şu aşamada çekineceği bir açığı bulunmuyor.
Peki, Türk futbolu sadece bu kulüplerden mi ibaret? Süper ligde bir-ikisi hariç, genel durumun içler acısı olduğu herkesin malumu. Alışkanlık haline getirmişiz, yumurta kapıya gelmeden kimsenin kılı kıpırdamıyor. Tıpkı e-bilet uygulamasında olduğu gibi. Sonunda ağlaşmalar, yakarmalar ve kurtarın bizi çığlıkları.
Göksel Gümüşdağ’ın, vurgu yaptığı 2015-16 sezonu kulüplerimiz için felaket yılı olabilir. Türkiye’de makyajlanan kulüplerin bugüne dek kendilerine iyilik yapılmadığını anlamaları için zaman daralıyor.
Bir tarafta transferde çılgın paralar harcanıyor, diğer yanda marka değeri giderek düşen futbolumuzdan sponsorlar kaçıyor, taraftar statlara gitmiyor, kulüplerin gelirleri korkutucu biçimde azalıyor.
Bu çelişki giderilmediği takdirde, Gümüşdağ’ın “sorunlar çözümsüz değil” söylemi iyimser bir yaklaşım gibi algılansa da, özellikle Avrupa’ya aday kulüplerimizi hayal etttiklerinden daha büyük bir tehlikenin beklediği, aşikâr.

Haberin Devamı

Ağanın eli tutulmaz!

Haberin Devamı

İnsanlar merak ediyor. Transferde çılgın gibi para harcayan Trabzonspor, bu kaynağı nasıl sağlıyor?
Kimine göre “gömü” buldular, bazısına göre kulübün hayırseveri çok. Yönetim ise bankadan aldıkları uzun vadeli krediyi ve sezon başında sattıkları oyuncuları işaret ediyor. Bizi ilgilendirmez. Hesap verme ve ibra olma yeri genel kuruldur, mesele Trabzonspor’un iç işidir. Kaldı ki, borsaya açık bir şirket olarak devlete her kuruşun hesabını vermek zorundadır.
Ancak başarısızlıkla sonuçlanan Tolgay operasyonundan sonra Trabzonspor başkanının yaptığı açıklamalar ve devamında gelen yanıt ilginçti.
Ne demişti Hacıosmanoğlu? “Sağ olsun Ali Ağaoğlu. Ne zaman gitsem istediğim kadar parayı aldım...” Başkanın samimi ve dürüst konuştuğunu düşünüyorum.
Bizi şaşırtan Ağaoğlu’nun yanıtı oldu; “Ben futbolla ilgilenmiyorum. Başkan akrabam olur. Yakınım olarak destek veririm ama para değil. Para olayı yok...”
Ağaoğlu ülkenin sayılı müteahhitlerinden. Dolayısıyla zenginlerinden! Trabzonlu olarak elini cebine atması ve kulübe “bağışta” bulunması yadırganacak bir durum değil.
Reklamın her türlüsünü seven ve yapan Ağaoğlu, acaba Trabzonspor’dan sonra sıraya başka kulüpler girer mi diye çekindi?.
Boşuna dememişler; “ağanın” eli tutulmaz diye!

Haberin Devamı

Yakıştı mı sana Arda?

Yıldız futbolcu olmak zordur. Olup zirvede kalmak, daha zordur. Arda Turan tanrı vergisi yeteneklerini zekasıyla birleştirip kariyer basamaklarını hızla tırmanan farklı bir kişiliktir. İspanya liginde, hele Atletico Madrid’de forma giyiyorsanız, yıldız fukarası Türk futbolu için her zaman örnek olmak durumundasınızdır.
Bugüne dek bu işlevi başarıyla üstlenen Arda, takımının Barcelona ile oynadığı maçta öyle bir hareket yaptı ki, Avrupa medyası günlerdir bu çılgınlığını konuşuyor. Akıl tutulması yaşadığı bir anda kramponunu yardımcı hakeme fırlatması, kariyerine, ahlakına ve bizim tanıdığımız Arda’ya hiç ama hiç yakışmadı.
Sonra?.. Sonrası daha enteresan. Dünyanın herhangi bir ülkesinde “kızarması” gereken Arda bu eylemi nedeniyle hakem tarafından sadece sarı kartla cezalandırıldı. Ya hakemler Arda’nın niyetini çözemedi ya da fazlasıyla iyi niyetli idiler! Öğrendik ki, İspanya’da televizyon görüntüleriyle disiplin uygulaması yokmuş. Bizde olsa yanmıştı. Kaba tabirle kafadan 6 maç ceza. Doğrusu iki arada kaldık, Arda’nın hakemi ıskalayıp ucuz yırttığına mı sevinelim, karizmayı çizdirdiğine mi üzülelim?..
Bu satırların yazıldığı ana kadar sesi çıkmadı. Lakin şimdi onun herkese bir özür borcu var. Öyle değil mi sevgili Arda?..