Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kuzey İrlanda, yakın tarihinde politik ve ekonomik anlamda ciddi sıkıntılar yaşamış bir ülke. Yıllar süren iç savaşın yaraları sarılsa da, bıraktığı derin izler en azından psikolojik olarak silinmiş değil. İki binli yılların sonlarında iflas eden ekonomisi ise IMF bastonu ile yürümeye çalışıyor.
Trabzonspor’un Derry City ile oynadığı UEFA Avrupa Ligi eleme maçı için gittiğimiz Kuzey İrlanda futbolun beşiği denen İngiltere’nin himayesinde olmasına karşın, ülkenin geleneksel sporları Hurlign ve Gal futbolu. Her ikisi de İrlandalı genindeki başkaldırının İngiliz futbolu ve ragbiyi reddetmesiyle hayat bulmuş. Futbol deyince dillerinden düşmeyen tek isim efsane George Best. Onun Belfastlı olmasından büyük gurur duyuyorlar.
Kuzey İrlanda’da futbol amatörce ve keyif için oynanıyor. Trabzonspor’a rakip olan Derry City kulübü bu anlayışın en çarpıcı örneği. İrlanda halklarının bütünlüğünü savundukları için de Kuzey İrlanda değil, İrlanda Cumhuriyeti Premier Ligi’nde mücadele ediyorlar.
Takımın toplam bedeli 250 bin euro. Yani Trabzonspor’un sezon boyunca kulübede beklettiği herhangi bir oyuncusunun değerinin dörtte biri. En pahalı futbolcusunun ücreti ise 50 bin euro. Türkiye’de sıradan bir galibiyet için dağıtılan maç primi. Kaynak yok, devlet desteği yok, sponsor yok.
Bu imkanlarla Avrupa kupalarına katılıyor ve saygı duyulması gereken bir mücadele sergiliyorlar.
Lakin konunun bir diğer boyutu var ki, es geçmek zor.

Haberin Devamı

Çok düşündürücü
Derry City takımı iç saha maçlarını 5 bin kişilik, zaman zaman tazı yarışlarının yapıldığı, zemini engebeli, etrafı korunaksız, sıhhi koşulları sağlıksız, ışıklandırması yetersiz bir statta oynuyor. Kendi ligi için su götürebilir, ancak bir UEFA organizasyonunun bu statta yapılması son derece düşündürücü.
Oyun alanı ve kale direkleri dışında UEFA kriterlerine uyan ne var diye sorsanız, üçüncüyü saymak olası değil.
Katı kurallar, kriterler, olmaz ise olmazlar ve sıfır toleranslar ülkesine, statüsüne, hatta siyasi iklime göre değişiyorsa, UEFA politikalarının da sorgulanması kaçınılmaz oluyor.
Örneğin Derry City’nin maçlarını oynadığı bu tesis Türkiye’de olsa, kılı kırk yaran UEFA’nın “geçer not” vermesi düşünülebilir miydi? Asla.

Haberin Devamı

Eksiğimiz yok ama...
Tuvaletlerinden basın tribününe, soyunma odasından ışıklandırmasına, saha içi organizasyonundan güvenliğe değin geniş bir yelpazeyi oluşturan unsurlardan biri eksik kalsa, beylerin yaptırımları sıraya girerdi.
Ayrımcılığa şiddetle karşı çıkan, lakin her türlü ayrımcılığın âlâsını yapan UEFA’nın bu politikalarını artık yadırgamıyoruz. Ancak şunu görmekten de mutluyuz; Türkiye, tesis ve organizasyon açısından Avrupa futbolunun en gelişmiş ülkeleriyle rahatlıkla yarışacak düzeye yıllar önce geldi. Eksiği yok, fazlası var.
İçeride kendi kendimizi yormaktan, kavgadan, kişisel çıkarların çarpışmasından ve kıskançlıktan kurtulup, ortak hedef peşinde koşmayı öğrensek...
İşte o vakit ne UEFA, ne FIFA sopası korkutabilir bizi.

Tolga Zengin etti mi?

Tolga Zengin yuvadan buruk ayrıldı. Yıllarca hizmet ettiği ve kaptanlığını yaptığı Trabzonspor’a veda etmek kolay değildi. Ancak daha acısı, yılan hikayesine dönen transferinde milli kalecinin düşürüldüğü durum oldu. O bunu hak etmedi.
Trabzonspor açısından milli takım düzeyine yükselmiş iki kaleciyi bir arada tutmak, hele bugünkü ekonomik koşullarda elbette lüks idi. Dolayısıyla hem para kazanmak, hem de futbolcunun farklı bir takımda sürekli oynamasını sağlamak, iki taraf için de mantıklıydı.
Lakin Tolga’nın bu süreçte yaşadıkları ve transferin finali, yeni yönetimin acemilik hanesine atılan bir çentik oldu.
Ne demişti Trabzonspor Yönetimi? “Tolga’yı isteyen 4 milyon euroyu getirir.”
Rubin Kazan projesi suya düşünce, daha doğrusu deneyimli kaleci Türkiye’de bir takımda oynamak isteyince, radara Beşiktaş takıldı. İlk teklifin yerini 3 milyon euro artı bir futbolcu aldı.
Arada olup bitenler malum. Sonunda 2 milyon 750 bin euro karşılığında, ki bu para üç taksitte ödenecek, Tolga Beşiktaş’a gitti. Giderken de benim diyen futbolcunun yapmayacağı bir jesti ardında bırakarak. Kulüpten alacağı 500 bin euroyu sildi ve can sıkıcı süreci noktaladı.
Trabzonspor Yönetimi bu transferi kazanç olarak görebilir. Kendi açısından da haklıdır. Ancak adı bordo-mavi renklerle özdeşleşen bir futbolcunun basit transfer pazarlıklarıyla haftalarca yıpratılması, üzülmesi ve kalbinin kırılması, camianın parayla ölçülmeyecek değerlerine Tolga üzerinden vurulmuş bir darbedir.