Demek ki neymiş? Gerçek futbol seyircisi e-bilet paranoyası yapmadan parayı bastırıyor ve tribünleri doldurup takımlarını desteklemeyi biliyormuş!
Bu açıdan Beşiktaş’ın iki maçı gerçekten fantastik.
Önce Ankara’da Sivasspor, ardından Konya’da Trabzonspor karşılaşmalarına bakın. Birinde 20, diğerinde 35 bine yakın taraftar vardı statta. Takım göçebe gibi dolaşırken, Beşiktaş’a en büyük desteğin Anadolu’dan geldiği bir gerçek. Yönetimin, teknik direktörün ve futbolcuların, sezon bittiğinde sonuç ne olursa olsun, bu yürekli insanlara kocaman bir teşekkür borcu var.
Vadafon Arena tamamlanıncaya kadar Beşiktaş’ın kaderi bu olsa da, dert etmesinler. İstatistikler ve rakamlar ortada. Beşiktaş bu sezon 12 lig maçının üçünü Olimpiyat Stadında oynadı. Rizespor ve Eskişehirspor ile berabere kaldı, Fenerbahçe’ye yenildi. Topladığı puan iki!
Mersin’i, Bursa’yı Balıkesirspor’u ve Karabükspor’u deplasmanda yendi. Gurbetteki tek yenilgisi Erciyespor’a. Topladığı puan on iki!
Geçici ikamet Fatih Terim stadında Başakşehir ve Kasımpaşa’yı mağlup etti. Topladığı puan altı! Sivasspor’u başkentte, Trabzonspor’u Konya’da devirdi. Topladığı puan altı!
Sonuçta İstanbul’da sekiz, Anadolu’da on beş puan... İlginç değil mi?
Bakın; Passolig yetkililerinin daha çarpıcı bir tespiti var. Beşiktaş’ın Konya’daki maçını 38 farklı takımın taraftarı izlemiş. Aralarında Fenerlisi ve Galatasaraylısı da var. Herhangi bir olay ya da çirkinlik yaşanmış mı? Hayır. Demek ki insanlar sadece kavga döğüşün değil, güzel şeylerin peşinden gitmeyi de biliyor!..
Bu arada haklarını teslim etmek gerek, iki takım başkanının maç öncesi verdiği mesajlar ve çizdikleri dostluk tablosu da çok önemliydi. Suçlama yok, ortamı gerecek tek cümle yok. Aksine uzun zamandır hasret kaldığımız söylemler vardı. Kimse kusura bakmasın, bu bile derstir futbol anarşisinden nemalanan kulüp yöneticilerine.
Eksik kalan mı? Keşke diyorum o statta iki takım taraftarı birlikte izleyebilselerdi maçı. Yakında o da olur, ben umutluyum. Gelelim Galatasaray ve Fenerbahçe’ye. Valla boş tribünlerden şikayet ediyorlarsa gönüllü olarak gitsinler Anadolu’ya, belki ufukları ve zihinleri açılır. Azıcık yorucu olur ama, hem küfür yemekten kurtulurlar, hem de tıngırdayan kasaları dolar!..
Kim bilir, yıllardır yaratılan ayrımcılığın ve düşmanlığın sona erdirilmesi adına iyi bir başlangıç dahi olabilir bu fikir...
Bu öfke niye?
Legia maçının artık son dakikası. Mehmet Ekici rakip yarı alanda gereksiz bir faul yapıyor ve ikinci sarıdan kırmızı kart görüyor. Avrupa liginde oynanacak ilk maçta Ekici yok. Aynı maçta Trabzonsporlu oyuncular için 5 sarı daha çıkıyor. Hakem kötüdür, art niyetlidir. Hepsi bir yana. Bakıyoruz sezon başından bu yana en çok kart gören takımların başında Trabzonspor var. Hem de her kulvarda. Toplamı mı? Sadece sarılar 67 tane... Maç başı neredeyse üç kart!..
Kimse bu tablonun normal olduğunu ileri süremez. Halilhodzic zamanında edinilen kötü alışkanlık, Ersun Yanal döneminde de devam ediyor. Pozisyon icabı kart görürsün. Tansiyonu yüksek maçlar risklidir, orada da görürsün. Ancak bunca kartın önemli bölümünün hakeme itirazdan olması, kabul edilebilir bir davranış tarzı değil. Bir futbolcunun hem kendisine, hem de takımına zarar vermesi ise, hoşgörü sınırlarını zorlar ki, Yanal’ın bunca dert arasında uğraşması gereken bir diğer konu da bu olacaktır sanırım.
Atın ama, destekli olsun!
Trabzonspor’un sezon başında kadrosuna kattığı oyuncular ve harcadığı para malûm.
Kaynağı konusunda çeşitli rivayetler ve iddialar ortaya atılsa da, resmi kayıtlara yansıyan mali tablonun bordo-mavili kulübü bu kulvarda lider yaptığı tartışılmaz.
Halilhodzic’in keyfi kaçmasın diye hiç bir maliyet ve fedakârlıktan kaçınılmadan tamamlanan operasyonda menajerlerin ayrı bir yeri var!.. Denize düşenin yılana sarıldığı bir süreçte, bazı futbolculara gerçek değerlerinin üzerinde yatırım yapıldığı aşikâr.
Son dönemlerde dikkat çeken bir başka konu da şu; Trabzonspor’da sürekli forma şansı bulamayan futbolcularla ilgili gündeme gelen transfer teklifleri.
Önce Waris için dudak uçuklatan bir rakam ortaya atıldı. 6 milyon euro bonservis ücreti ödenen genç oyuncu için iki katı bir teklif gelmiş, lakin başkan Hacıosmanoğlu “ Ölürüm de 20 milyon eurodan aşağıya vermem” demişti. Medyanın yalancısıyız, çünkü başkan hâlâ bu ifadelerin arkasında görünüyor...
Önceki gün de Yanal’ın ilk tercihi olmayan Yatarabe ile ilgili bir iddia dillendirildi. 2.5 milyona alınan Yatabare için bir İtayan kulübü 3 milyon euroyu gözden çıkarmış. Aslında Waris’e göre daha makul, kabul edilebilir bir senaryo.
Aslında anlamakta zorlanıyoruz; Bu adamlar geçen sezon eski takımlarında bu kadar dikkat çekmezken, Trabzonspor’da sürekli oynamamalarına karşın, nasıl oluyor da kısmetleri açılabiliyor?..
Talip olan kulüpler mi işi bilmiyor, yoksa değerinin çok üzerinde maliyetle Trabzonspor’a gelen bu oyuncuları, menajerler ve bazı kulüp yöneticileri mi cilalamaya çalışıyor?..
Şeytanın avukatlığını bir kenara bırakalım. Teklifler gerçekten ciddi ve kaynağından ise... En azından Waris için 12 milyon euroyu gözden çıkaranın, gözlerinden öpmek lazım. Böyle fırsat kaçar mı azizim?..