Son yıllarda UEFA Hakem Komitesi nezdinde, maalesef şöyle bir algı oluştu: “Türk hakemi koşamaz, koşmayı sevmez.”
Yalan da değil hani!
UEFA, FİFA kokartlı üst düzey hakemler için Yo-Yo testi uygulamaya başladığı günden beri, başımız büyük dertte.
Test gerçekten zor. Geçebilmek için, beslenmeden antrenmana, yaşam tarzından zihniyete, hazır durumda olmanız şart. En önemlisi de disiplin!
Özellikle Elit ve First kategorideki hakemlerin olmazsa olmazı Yo-Yo sınavı.
Peki, Türk hakemi koşamaz algısını kimler oluşturdu? Say say bitmez.
Yunus Yıldırım ile başlayan süreçte Tolga Özkalfa, Fırat Aydınus, Bülent Yıldırım ve son kurban Halis Özkahya.
İş o kadar ciddi ki, koşamayan hakemin kokartı gidiyor artık. Aydınus ve Yıldırım, Zekeriya Alp MHK’si tarafından bu gerekçeyle FİFA listesinden çıkarıldı.
Hani bir, bilemediniz iki defa koşamasanız anlaşılabilir. Lakin UEFA Hakem Komitesi Şefi Pierluigi Collina’nın affı yok. Ne diyor Collina koşamayanlar için?
“Birincisi kazadır. İkincisinde şüphe duyarım. Üçüncüsünü kabul edemem!”
Yukarıda saydığımız isimler içinde Halis Özkahya’nın durumu biraz farklı. Fark, belindeki ciddi sakatlığı. Ancak o noktaya gelinceye kadar neleri yapmadığını, hatalarının neler olduğunu sorguladığı vakit, niçin “kara listenin” adayları arasına girdiğini anlayacaktır Halis hoca. Yaşı genç, hâlâ şansı var. Tamamen hazır olduğunda, bu kez ıska geçmemeli.
Bakın size bir örnek verelim: İngilizlerin elit hakemi Martin Atkinson 2013’de, testi geçemedi. Yılmadı, çalıştı 45 yaşında Yo-Yo’yu alt etti.
2016’de tam üç kez aynı testte başarılı oldu. İngiltere’de yaş sınırı yok. “Yeniden doğdu” denen Atkinson çıtayı düşürmez ise, 50’sine kadar hem Premier Lig’de hem de Avrupa’da görev yapabilir.
Demek ki neymiş? İş kafada bitiyormuş.
Biliyoruz, MHK’nin onlarca derdi var. Ancak konu, UEFA’nın gözünde giderek prestij yitiren hakemlerimiz açısından daha önemli. 7 FİFA kokartlı arasında bu sezon üst düzey maçlara çıkacak Cüneyt Çakır ve Hüseyin Göçek kaldı.
Gençler yaşanan trajediden ders çıkarmalı. Ali Palabıyık, Mete Kalkavan ve Alper Ulusoy’dan söz ediyoruz. Örnekler önünüzde. Şapkanızı koyun masaya, ağabeylerinizin düştüğü hataları tekrarlamayın.
“Türkler koşamaz” imajını yıkmak, yeni bir sayfa açmak sizin elinizde. Taktığınız kokartın ve elde ettiğiniz kazanımların değerini bilin ki, Cüneyt Çakır’dan sonra 40 yıl geri gitmeyelim!
Trabzonsporlu tercihini yapmalı!
“Dünün yanlışları, bugünün engelleri olarak karşımızda duruyor.”
Alın, tabela yaptırın, tüm kulüplerin kapısına asın bu itirafı.
Asın ki, Süper Lig’den amatör kümesine, bırakın kulüp başkanlığı ve yöneticiliği yapmalarını, mahalle bakkalında veresiye defteri bile tutmasına izin verilmemesi gereken şahsiyetlerin Türk futbolunu sürüklediği çukura, bundan sonra başkaları yuvarlanmasın!
Yukarıdaki cümle bir atasözü, deyim veya bir filozofun bilgeliğinden türemiş değil.
Trabzonspor Kulübü Başkanı Muharrem Usta’nın bugün yaşadığı çaresizliği tarif ederken kullandığı ifadedir.
Borç batağından kurtulmaya çalışan, çalışırken de sportif başarı bekleyen taraftarı tatmin etmeye uğraşan bir başkanın itirafı belki de.
Niyeti, temsil ettiği camianın çıkarlarını korumak ve yüceltmek olan onlarca kulüp başkanı da, Usta gibi düşünüyordur kuşkusuz.
Sorumsuzca, çoğu kez arsızca yapılan transfer harcamaları, talimat, kural tanımama yüzsüzlüğü, sıkıştığında bırakıp kaçma kolaycılığı, ne yazık ki başta süper lig olmak üzere, aşağıya doğru uzanıp giden ölümcül bir girdabın oluşmasına yol açtı futbolumuzda.
Ne diyor Galatasaray Başkanı Dursun Özbek? “Bankalara 120 milyon faiz ödemesek, 60 milyon kâra geçerdik.”
Faiz tuzağına düşmeyen kulüp var mı bildiğiniz?
Trabzonspor kulübünün son on yılına bakın. Özellikle de son beş yılını irdeleyin. Mali tablolar yalan söylemiyorsa, ki incelemeyi yapan bağımsız bir denetim kuruluşudur, geçen mayıs ayı itibarıyla 700 milyon lira gibi korkunç bir rakamdır kara defterde yazılı duran!..
Futbolcuya, teknik direktörü borç. Federasyona, diğer kulüplere borç. Bankaya, tefeciye borç...
Reçete acı
Ekonominin sihirbazları Kemal Derviş ya da Ali Babacan’ı getirseniz, ayağa kalkabilmek ve yürüyebilmek için 5 yıl kemer sıktırır, üç beden inceltirdi Trabzonspor’u. Reçete acı, içersen işte...
Şimdi, Muharrem Usta ve ekibi meslek yaşamlarından edindikleri deneyimlerle, raydan çıkan Trabzonspor’u rotasına sokmak ve yarışmacı bir takım yapabilmek için didiniyor.
Taraftar, verilen ekonomik savaşla ilgilenmez. Camia, geçmişte kulübü kimlerin bataklığa sürüklediğini, hesap sorulması gerekenlerin kimler olduğunu anımsamak için hafızasını zorlamayı sevmez. Onlar saha sonuçlarına, atılan gollerin sayısına bakar.
Kazandığı para kulübün kasasına girmeden alacaklılarına giden bir kulüpte fedakârlık yapılacaksa, topyekün yapılmalı. Aksi takdirde bugün elini taşın altına koyup, özel yaşamlarını, mesleki kariyerlerini riske atanları, bir daha bulamayabilirsiniz.
Duyuyoruz, bir köşede ellerini ovuşturup kulübe tarihinin en ağır darbesini vuranlar, rövanş için hazırlık yapıyorlarmış.
Trabzonsporlu tercihini doğru kullanmalı. Zaman, hoşgörü ve yeni stat sözcükleri, başarı ile yan yana gelinceye dek, canları çok sıkılabilir.
Süreci en az hasarla atlatmak ve gerçekçi hedefler koyabilmek için, bu sezon da “ya sabır” çekmek zor gelmemeli onlara.
Hasar çok büyüktü ve Usta’nın dediği gibi, dünün yanlışları bugünün engelleri olarak, Trabzonspor’u zorlayacak.
Kulübü yönetenler ve ileride talip olacaklar da şunu bilmeli; bu camianın bir kez daha “sil baştan” safsatasına tahammülü kalmamıştır...