Çok özel bir gündü. Cumhuriyetimizin 100. yaşını coşku ile kutlarken, bu haftaki maçlara taraftar vurdu damgasını. Hemen her karşılaşmada tribünler birbirinden değerli koreografiler ile katkı sağladı anlamlı güne. Gönül isterdi ki, Cumhuriyet ile yaşıt Futbol Federasyonu önderliğinde, daha kapsamlı organizasyonların keyfini yaşasaydı futbol ailesi.Trabzonspor iyi başlangıç yapamadığı sezonda dümeni Abdullah Avcı’ya teslim ettikten sonra ikinci maçına çıktı. Geçen hafta kazanırken tatmin edici bir futbol yoktu. Dün de beklenenden hayli uzaktı Karadeniz ekibi. Özellikle hücumdaki etkisizliği Fenerbahçe sınavı öncesi endişe yarattı.
Karagümrük ürkek başladı oyuna. Bordo-mavililer ise ligde yeniden umutlanmanın hesaplarını yapıyordu. İlk yarıda üç net fırsat buldu. İkisinde Onuachu, diğerinde Visca kaleyi bulamadı. Evet, bazen temkinli oyun tercih edilebilir ama, hedef kazanmak ise cesur olacak, gerekirse risk alacaksın. Yok rakibe ayak uydurursan, tatsız tuzsuz ve eleştiri alan mücadeleye ortaklık yaparsın.
İkinci bölümde daha istekli bir Trabzonspor izler miyiz diye düşünürken, Karagümrük’ün cesur oyununa tanıklık ettik. 60. dakikadan sonra Güven ile Eysseric’in yarattığı tehlikelerde kaleci Uğurcan’ın kritik müdahaleleri, maçın öyküsüne etki etti.
Dakikalar boşa geçerken zaman daraldı, Avcı’nın müdahaleleri ise gecikti. Son 20 dakika öncesi Pepe ve Bardhi, sonra Enis’i aldı oyuna. Hep yeni girenlerden katkı beklersin ya. Trabzonsporlu oyuncular sezon başı sendromu yaşıyor sanki. Ne yapacaklarının, ne yeteneklerinin farkındalar. Çimde patinaj çekiyorlar adeta.
Abdullah Hoca henüz işin teorisine kafa yormakla meşgul. Bu yeni sistem ve oyun planı demek. Peki umut var mı? Zaman ve sabır gerek, ancak kum saati çabuk dönüyor.
Pratiğe gelince... Camia umutlanmasın. Kulüp başkanı ile hocası zor bir yola girdi. Geçmişte yapılan hatalar ve günahların bir kalemde silinmesini mümkün değil. O yüzden Avcı hakkındaki fikirlerimi bekleme odasına alıyorum şimdilik.