Hani daha önce Türkiye’ye gelip görmemiş, yaşamamış olsa anlarım.
Adam kişi başına düşen milli gelirin 30 bin dolar, ekonomisinin lider, kulüplerinin kurumsal, yönetimlerinin profesyonel olduğu bir ülke mi sanıyor Türkiye’yi?..
Öyle ya, başka niye tuttursun ille de transfer diye?
Parayı soran yok. Üstelik bir türlü de tatmin olmuyor... Al babam al.
Sırf o Avusturya kampında yağıp gürledi diye yönetim 9 yeni transfer yaptı, yine de yaranamadı.
Yok yok... Belli ki bu Vahit Halilhodziç’in niyeti kötü!
Daha şimdiden, yeni transferler için dört yıl boyunca 170 milyon liradan fazla bir borcun altına giren Trabzonspor’u ya batırmak istiyor, ya da ödemeler aksadığında kaçıp gitmek, niyeti.
Akıl var mantık var. Hesap var kitap var.
Yayın geliri, isim hakkı, bilet ve ürün satışını üst üste koysanız, başka hiç harcama yapmadan el elde baş başta.
Maazallah hele yabancıların bir kuruş parasını aksatırsanız, hepsi anında FİFA’da.
İki ay ödeme yapamadın mı? Hem sözleşme fesih olacak, hem de altına imza attığı parayı takır takır alacaklar.
Trabzonspor başkanı sayın İbrahim Hacıosmanoğlu kusura bakmasın.
Elbette vardır bir bildiği. Bu kadar yüksek rakamlı transferler yaparken, tabii ki kulübü iflas ettirmek değildir niyeti.
Lakin bu çarkın, bu kadar önemli paralarla dönmesi için açıklanabilir ve süreklilik arz eden bir kaynağı olmalı kulübün!
Bir de içerideki dengeler var.
Takımı Avrupa ligine taşıyan kadroda yer alan oyuncular, yatağa kafalarını koyduklarında bir muhasebesini yapmayacaklar mı olup bitenin?..
Öte yanda UEFA “mali disiplin” diye bas bas bağırır, hesapsız harcamaların faturasının ağır olacağını söylerken, dalga mı geçiyordu acaba?
Trabzonspor yıllardır özlediği şampiyonluğa kavuşabilmek için can havliyle son hamlelerini yapan bir kulüp görüntüsünde.
Ya olacak, ya olacak!
Peki ya olmaz ise?..
Galiba iş, “her eve bir kombine, bir forma” diye elini taşın altına sokması istenen taraftarda bitecek. Onlar bu fedakârlığı yapabilir.
Önemli olan milyonlarca euro maliyetli “yıldızların” sahada ne yapacağı. Burada da sorumluluk “isterim de isterim” diye ortalığı ayağa kaldıran Halilhodziç de.
Ya başkan ile birlikte tarihe geçerler veya kol kola giderler!..
Mandıralı yapsaydı?
Trabzonspor teknik direktörü Halilhodziç yaşıyla zıt, yaramaz bir çocuk görüntüsünde.
Geldiği günden bu yana sergilediği tavır, kaprisleri, futbolcularla diyaloğu, bitmek bilmeyen talepleri, onu adeta yönetim üstü bir noktada konumlandırıyor.
Başkan, ağzının içine bakıyor hocanın. Bir dediğini iki etmemek için koşuşturuyor.
Peki... Halilhodziç’in yerinde bir Türk teknik adam, ya da Hami Mandıralı olsaydı, onun yaptıklarının yüzde kaçına izin verilirdi? Hangi istediği yerine getirilirdi?..
Bu soruların yanıtı çok açık. Yarısına bile tahammül edemezdi, bugün Halilhodziç’i yere göğe sığdıramayanlar! Ne kerametse... Valla helal olsun Halilhodziç’e!
Seba’ya borçlu kaldık!
Türk futbolunun en önemli figürlerinden biri daha ayrıldı aramızdan.
Tarzı, insanlara yaklaşımı, beyefendiliği ve üslubu ile örnek bir kulüp başkanıydı Süleyman Seba.
Onu yakından tanıyanlar da, yüzünü bir kez dahi görmemiş olanlar da bu centilmen adamı çok sevmişti.
Tıpkı rahmetli Canaydın gibi derin izler bırakarak giderken, son yolculuğunda da renkleri ve kalpleri birleştirmeyi bildi Süleyman Seba.
Şeref, hakkaniyet, kibarlık, asalet gibi değerlerden bir ömür boyu taviz vermeden yaşamak kolay değil.
Hele bir kupa uğruna en önemli erdemlerin ayaklar altına alındığı bir düzende hiç kolay değil.
Seba olmasaydı, “Şerefli ikincilik, şerefsiz birincilikten her zaman daha iyidir” cümlesiyle saha dışı her türlü çıkar ilişkisini şiddetle reddeden anlayış, nasıl kazınırdı beyin kıvrımlarımıza?..
Süleyman Seba yaşarken çok şey öğretti bu camiaya. Onu anlayabilenler çok daha fazla sevdi efsane başkanı.
Bugün futbol konuşurken hâlâ ahlaktan, adaletten söz edebiliyor, rekabetin içine saygı sözcüğünü katabiliyorsak, Süleyman Seba’ya borçluyuzdur böyle biline!
Işıklar içinde yat Süleyman ağabey...
Hakem dik duracak
Geçen hafta Sapanca’da üst klasman hakemlerin yaz semineri yapıldı.
MHK eğitimcilerinin üzerinde ısrarla durduğu konu, hakem-futbolcu ilişkisi oldu. UEFA Hakem Kurulu üyesi Jaap Uilenberg ve MHK başkanı Zekeriya Alp, oyuncunun agresif tavırları ve fiziki müdahaleleri karşısında kesinlikle taviz verilmemesini istedi.
Hakemlerin aldığı talimatlar şimdi de kulüplere iletilecek. Eğitim direktörü Oğuz Sarvan ile Hakem İşleri Müdürü Burçin Keskin perşembe gününden itibaren süper lig kulüplerini dolaşmaya başladı. Futbolculara ve teknik adamlara bu konudaki hassasiyetleri anlatılıyor.
Haa, huylu huyundan vazgeçer mi? Bunu yeni sezonda birlikte göreceğiz. MHK’nin tavrı net. Hakemler mesajı aldı. Saha içinde ve kulübede eski alışkanlıklarını sürdürmek isteyenler varsa... Canları yanacak haberleri ola!