Ersun Yanal’ın raporu doğrultusunda, takımda düşünülmeyen oyuncular Slovakya’daki hazırlık kampına götürülmedi.
Gözden çıkarılan isimlerden kulüp bulmaları istendi.
Amaç hem bütçenin yükünü hafifletmek, hem de yeni transferlere kaynak yaratmak.
Lakin evdeki hesap çarşıya uymazsa, seyredin karmaşayı.
İstenmedikleri beyan edilen futbolcuların talibi çıkmaz, ya da kapı gibi kontratlarını gösterip “bir yere gitmiyoruz” derlerse ne olacak?
Bakın, sadece adı geçen 8 futbolcuya Trabzonspor kulübünün (eski yönetimin marifetiyle!) bir sezonda ödemeyi taahhüt ettiği toplam miktar, 9 milyon 450 bin euro. Yani 30 milyon lirayı aşkın bir para.
Futbolculara bol keseden vaatte bulunan ve astronomik rakamlara imza attıran İbrahim Hacıosmanoğlu ile transfer paydaşlarının kulakları çınlasın! Bugün yaşanan krizin mimarı onlar.
İşte birkaç çarpıcı örnek. Takımda kalırsa, Sefa’nın alacağı yıllık ücret 3.5 milyon lira. Cardozo ve N’Doye’nin 2.5’ar milyon euro. Erkan’ın 1 milyon 750 bin euro, Musa’nın 1.5 milyon lira!
Uzatmayalım, bu paraları verecek başka kulüp çıkar mı? Belki ama, çok zor.
Sonra unutulacak
Dolayısıyla kendi rızalarıyla gitmedikleri ya da kulüp bulamadıkları takdirde, sözleşmeleri bitene kadar hepsi Trabzonspor’un oyuncusu.
Ya “C” takımı ile antrenman yapıp paralarını alacaklar, ya da kelepir fiyatına kaçaklar. Yönetim için en korkutucu senaryo ise, istemediğin oyuncularla birlikte çalışmak!
Ne demişti Trabzonspor yöneticisi Ali Rıza Egemen iki gün önce?..
“Bir oyuncuyu göndermek ve almak için çoklu aşamalar mevcut. Siz gelen teklifi değerlendireceksiniz, alacak olan takım kendi değerlendirmelerini yapacak, oyuncu da söz konusu kulübe gitmek isteyecek. Bu aşamaların hepsinin bir araya gelmesi kolay değil.”
Aynen katılıyoruz. Yeni transferler için kaynak yaratmak, “satarım” demekle olmuyor. Üç tarafın da gönlü ve rızası olacak.
Başkan İbrahim Usta ve teknik direktör Ersun Yanal’ın işi gerçekten zor. Kimse bugünden yarına mucize beklemesin, pembe hayaller görmesin. Usta’dan önceki üç yılın tahribatı bir o kadar sürede giderilirse, ne âlâ.
Trabzonspor’u bu hale düşürenler mi? Hesap soran çıkmadığı sürece, “kulübü bataklığa sürükleyenler” olarak anılacak, sonra unutulacaklar. Hepsi o kadar!
Dananın kuyruğu salı kopacak!
Hakem camiası huzursuz bir bekleyiş içinde. Gözler 2016-17 sezonu hakem klasmanını açıklayacak olan Merkez Hakem Kurulu’nda.
Süper lig kadrosu 22, 1. lig ise 18 kişiden oluşacak. Yardımcı hakemler de bölünecek. Çizgi hakemliği kalkacak. Geçen yıl en üst klasmanda görev yapan hakemlerin yarısı bir alt kategoriye inecek.
Hâl böyle olunca, tamamının profesyonel yapılması planlanan süper lig hakemleri ciddi bir kazanca kavuşacak.
İki hafta önce yazmıştık. Bu unvana sahip olmak isteyen bazı hakemler için milletvekili, bakan ve bürokratlar devreye girmiş, MHK üzerinde ciddi bir baskı oluşmuştu.
Biz de klasmanların bir sezon daha dondurulması önerisini desteklemiştik. Ancak görünen o ki, geri adım atılmayacak.
MHK Başkanı Kuddusi Müftüoğlu listeye son şeklini verdikten sonra, TFF yönetiminin onayına sunacak ve Salı günü klasmanları ilan edecek.
Yani dananın kuyruğu, Salı günü kopacak. Kopacak diyoruz, çünkü camiada ciddi bir travmaya yol açacak yeni klasmanlar. İşte bu aşamada MHK’ye çok önemli görevler düşecek.
Kırılan, mutsuz olan hakem grubunu motive etmek ve liglerin başlamasına kısa bir süre kala onları mental olarak hazırlamak kolay değil.
Umarız yeni sezonda MHK ve hakemlerin psikolojisi, maçların kaderine etki etmez.
Adalet ve güven duygusu bir kez zedelenmeye görsün! Onarmak gerçekten de zor.
Arif ağabeyin kemikleri sızlamıştır!
Türk halterinin efsane başkanı Arif Nusret Say’ın bugünlerde kemikleri sızlamadıysa, rahmetliyi kimse kolay kolay rahatsız edemez artık.
Rio olimpiyatına bir ay süre kaldı. Yıllardır uygulanan yanlış politikalar, peşi sıra gelen doping skandalları, bilgisizlik ve ilgisizlik Türk halterini bitme noktasına getirdi.
Bunu sadece biz söylemiyoruz. Rakamlar, açıklamalar ortada. Rio için kadınlarda 3, erkeklerde bir kotamız vardı.
Bir zamanlar tam takım gittiğimiz bu büyük organizasyona bu kez sporcu götüreceğimiz bile şüpheli.
Naim Süleymanoğlu, Halil Mutlu, Ergun Batmaz, Taner Sağır, Bünyamin Sudaş, Sunay Bulut ve niceleri ile yüzümüzü güldüren halter, özellikle son 10 yıldır adeta siyasetin oyuncağı oldu.
Halteri, halterin içinden gelenler değil, siyasetin işaret ettiği isimler yönetmeye kalkınca, kaçınılmaz kaos kapıya dayandı.
Efendim yıldızlarda, gençlerde ciddi başarılar var diyen olabilir. Eee nerede o gençler? Neden büyükler kategorisinde sesleri çıkmıyor. Madem altyapı bu kadar sağlam, niçin bir olimpiyat şampiyonu yetiştiremiyor artık Türkiye?
Son olimpiyat madalyasının üzerinden 12 sene geçti. (2008’de kadınlarda Sibel Özkan 2. olmuş ancak o da dopingli çıkmıştı) Bu kadar sürede, temiz madalya alacak bir sporcu gelmediyse, kimdir sorumlusu?
Biliyoruz, yine kimse üzerine alınmayacak. Nasıl olsa hesap soran da veren de yok. Sadece halterde değil, pek çok federasyonda durum aynı.
Oysa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 19 Mayıs’ta verdiği mesaj çok netti.
Ne demişti Erdoğan? “Bütün federasyonlarımızın çok daha ciddi bir şekilde işe eğilmeleri lazım.”
Cumhurbaşkanı durum tespiti yapmış ama, kimin umrunda?..
Yıllarca dünyanın dört bir yanında halteri takip etmiş, sayısız şampiyonluklara tanık olmuş, sporcularla sevinip üzülmüş bir gazeteci olarak, bugün gelinen noktada gerçekten içim acıyor.
Tıpkı haltere büyük hizmetleri ve emekleri geçmiş, ancak camiadan dışlanmış, küstürülmüş değerli sporcu ve yöneticiler gibi!