Igor Tudor’un Galatasaray’a geliş şekli de hoş değildi, gidişi de öyle!... Oysa ne diyordu Başkan Dursun Özbek 16 Şubat’daki imza töreninde, Karabükspor kulübünü hedef alarak, “Kimsenin Galatasaray’a etik ya da ahlak dersi vermek gibi bir haddi yoktur. Kim olursan ol, sen Galatasaray’a bu tür ifadeler kullanamazsın.”
O gün, “Ligin abisiyim, neyin etik olup olmadığına ben karar veririm” edasındaki Özbek, Hırvat teknik direktörü gönderirken aynı duruşu gösteremiyordu.
Belli ki, Tudor’u savunacak argümanı kalmamıştı başkanın. Seçim kararını açıkladığı basın toplantısında “dokuz puan farkta bile Tudor’un geleceği tartışıldı” cümlesini kurarken, bu sezon Galatasaray’ın en yakın rakibine sadece 6 puanlık bir üstünlük sağladığını hatırlayamayacak kadar da kafası yoğundu!
Aynı Özbek, çok değil birkaç gün önce Fatih Terim adı fısıldanmaya başladığında “Kendisi çok sevdiğim bir hoca. İki aydır Terim etrafında bir tartışma dönüyor. Bu ona zarar veriyor. Neden sembolleşmiş bir ismi yıpratmaya çalışıyoruz ki?” tepkisini veriyordu.
Tudor’u gönderen taraftar ve medya, bu kez Terim’i yıpratmaya çalışıyordu başkana göre! Oysa duayen spor yazarları (!) Fatih Terim ile görüşüp Galatasaray’ın başına geçmeyeceği yönündeki kanaatlerini dile getiriyorlardı aynı süreçte.
Neyse ki Fatih hoca herkesten delikanlı davrandı ve tıklanma rekoru kıran mesajı ile susturdu ahkam kesenlenleri!
Açık söyleyelim Terim’in işi kolay değil. Sağlam gelen bir Fenerbahçe, her sene üzerine koyarak yükselen Başakşehir, üçüncü şampiyonluğu kovalayan Beşiktaş ve Rıza Çalımbay’ın Trabzonspor’u, “nerede kalmıştık?” sorusunun yanıtını zorlaştıracak faktörler olacaktır.
Tudor detaydır!
Büyük kulüplerde başkanlık yapmak ve oralarda kalmak kolay değildir. Önce siyasi bir duruş göstereceksiniz, ki bu iktidara yakın olacak. Plan ve projeleriniz, doğrudan sportif başarıya endekslidir. Aziz Yıldırım gibi 20 yılını o koltukta geçirmiş, kulübüne önemli hizmetlerde bulunmuş bir başkanın bile geleceği tartışılıyor uzun zamandır.
Sonuçta şampiyonluk yoksa, başarı da yoktur bu camialarda. Beş takım yarışır, dört testi kırılır. Dolayısıyla Terim kartı Özbek’in kurtuluşu olacak mı, 18 maç sonra göreceğiz.
Hiçbir “Piar” çalışması olmayan garibim Tudor’un derbi kazanamaması, taraftar ve futbolcusuyla kimyasının uyuşmaması, küçük detaylarıdır bu ortamın.
Tudor’a bir noktada katılıyorum, 14 hafta lider olmuş bir takımın teknik direktörü, geldiği günden beri Terim’in gölgesinde kaldığı için gönderilebilirdi ancak! O da oldu.
TFF gereğini yaptı, sıra yargıda!
Mertcan Çam’ı anımsarsınız. Trabzonspor’dan Şanlıurfaspor’a kiralanan 22 yaşında bir futbolcu. Parası ödenmediği için Futbol Federasyonu’na başvurmuş, olayı öğrenen kulüp başkanı ve çalışanları tarafından darp edilmiş, tehditlere maruz kalmış, saldırganların elinden kaçarak kurtulmuştu.
Skandalın medyaya yansımasından sonra biz de bu köşede takipçisi olacağımızı söylemiş, Futbol Federasyonu’nun kulüp başkanı Emin Yetim, idareci Mehmet Giray Küçük ve kulüp görevlisi Mustafa Müsri’yi disiplin kuruluna sevk etmesi, Mertcan’ın yaşadıklarına bir nebze ilaç olur, demiştik..
Hukuk müşavirliğinin 7 Aralık tarihli sevk gerekçeleri netti; kulübün futbolcusuna “hakaret, tehdit, saldırı” söz konusuydu. Üstelik durum öyle vahimdi ki, sevkler “tedbirli” olarak yapılmıştı.
Perşembe günü PFDK beklenen açıklamayı yaptı. Kulüp başkanı Yetim’e talimattaki en ağır yaptırımlar uygulandı ve 3 yıl 2 ay, idareci Küçük’e 1 yıl, kulüp görevlisi Müsri’ye 30 gün hak mahrumiyeti cezaları verildi. Toplamda ise 240 bin lira para cezası kesildi.
Bu para cezası, Mertcan’ın talep ettiği alacaklarının nerede ise üç katı.
Geçen hafta Mertcan’ın annesi ile konuşup saldırının detaylarını öğrenince, tüylerimiz diken diken olmuştu. Bu ülkede kulüplerin nasıl yönetildiği, futbola kimlerin yön verdiğini görmek hakikaten can acıtıcı. Hakkını aradı diye, resmen dağ kanunlarını uygulamaya çalışmışlardı gencecik çocuğa...
Yıllar öncesinde faili meçhuller vardı. Umarız Mertcan Çam dosyasının hukuki boyutu da onlara benzemez! Tahkim Kurulu kararı bozmazsa, Yetim’in başkanlık hayatı sona erdi. Ama yetmez, sıra yargıda...
MHK’yi kim yönetiyor?
İçeride çok tartışılıyor da, FIFA nezdinde de giderek prestij kaybediyor Merkez Hakem Kurulu. Biliyorsunuz her yıl eylül ayında ülke hakem kurulları, listede yer alacak isimleri bildirir FIFA’ya. FIFA 14 Kasım’da onaylar ve 19 Kasım’da tüm ülkelere geri yollar.
Sonrasında 21 Kasım’da isimler kamuoyu ile paylaşılır. Bizde bu kez durum farklı oldu. MHK, geçen yılki listeleri aynen yolladı. Önce hakemliği bırakmış iki kadın hakem krizi çıktı ki, neresinden baksanız fiyasko.
Durumu kurtarmak isteyen kurul, ikinci listeyi gönderir. Fenerbahçe-Beşiktaş maçındaki hatalı kararı ile eleştiri alan kıdemli yardımcı hakemi Mehmet Cem Satman listede yer alırken, 11. isim olarak yeni klasman yükselen Çağlar Uyarcan eklenir. Dün açıklama yapılır, şampiyonlar liginde geçen yıl yarı finalde görev alan Satman listede yoktur.
Şimdi soruyoruz.
Bir; Satman’ın üzerini sonradan kim çizdi? Öyle ya, niyet kokartını almak ise, ilk listeye adı yazılmazdı.
İki; FIFA listeleri yapılırken bu kadar ciddiyetsiz ve özensiz davranılması, Türk hakemliği için bir prestij kaybı değil mi?
Üç; MHK Başkanı sayın Yusuf Namoğlu; dediğim dedik, kestiğim kestik bir kişiliğiniz var. Söyleyin lütfen, kim değiştirdi fikrinizi?
Dört; Beşiktaş maçında hata yapmış bir hakemin kokartını çıkarmak o kulübü de töhmet altında bırakmaz mı?
Ve beş; hem hakem kolay yetişmiyor diyorsunuz, hem de gözünüzü kırpmadan yıllardır FIFA kokartı taşıyan hakemleri bir kalemde silebiliyorsunuz. Ne büyük çelişkidir bu?..