TFF Disiplin Kurulu, zihin bulandırıcı kararlar vermeye devam ediyor.
İşte son bir haftadan bazı örnekler:
“Eskişehirspor sporcusu Erkan Zengin’in slogan içeren tişört giymesinden dolayı talimatlara aykırılık nedeniyle takdiren ihtar cezası ile cezalandırılmasına”.
Ne yapmıştı Erkan, Fenerbahçe maçında attığı golden sonra?
Formasını kaldırarak yayıncı kuruluş kamerasına “Seni unutmadık Ediz” yazılı tişörtünü göstermişti. Kimdi Ediz? Geçen yıl kalp krizi sonucu yaşamını yitiren takım arkadaşı!
Söyleyin tanrı aşkına, Erkan Zengin’in bu hareketi nedeniyle PFDK’ya sevk edilmesi nasıl bir mantıktır? Hadi sevk ettiniz, o tişört iddia ettiğiniz gibi slogan mı içeriyor? Bu nasıl bir bakış açısıdır ve vicdandır? Dosya önünüze geldiğinde niçin çoğu vakit yaptığınız gibi “Ceza tayinine yer yok” diyemediniz? Erkan, rahmetli takım arkadaşını aynı şekilde bir kez daha anmaya kalktı. O zaman ne yapacaksınız, men mi edeceksiniz? El insaf!
Gelelim Galatasaray yöneticisi Sedat Doğan’a verilen 21 gün hak mahrumiyetine. Doğan, “Galatasaray A.Ş.’nin yöneticisi değilmiş, ceza verilemezmiş” tartışmasına hiç girmeden küçük bir karşılaştırma yapıyoruz.
Doğan’ın GS TV’ye yaptığı açıklamalardan satır başları:
“Fatih Hoca’nın hareketi başkasının sahaya girmesinden daha mı ağır bir hareket? Biri sahaya giriyor hiçbir şey yapılmıyor, diğeri topu yere atıyor diye anında ceza veriyorsunuz. Birileri bir yerlerden korkuyor anlaşılan.”
“G.Saray’ı sevmeyenler daha ileriye gitmemesi için bir şeyler yapıyor.”
“Hakemler üzerinde psikolojik baskı yaratırsanız Terim de yardımcıları da atılır.’’
“Böyle çifte standartla karar verirsen, bu ülkede sporu ileriye götüremezsin”
-Terim ne söylemişti?-
PFDK’ya hakkını verelim (!) bu kez eylemi talimatla örtüştürebilmişler.
Şimdi de Mersin maçından sonra sokakta basın toplantısı yapan Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim’e kulak verelim:
“Futbola 40 senemi verdim. Gizli gündemim yok, ancak hangi gizli gündemin neler olduğunu bilecek kadar tecrübeliyim.”
“Kötü söz söyleyip atılmışsam her türlü cezaya razıyım. Evet atıldıktan sonra söyledim. “ “Bunlar kulübe bekçisi (4. hakemler). Bundan dolayı ceza yiyeceksem yine devam.”
“Atıldıktan sonra her şeyi yaptım. Onun yakışıp yakışmadığına ben karar veririm. Biz kimseye terbiyesizlik etmiyoruz. Herkes dikkatli olsun.”
“İnanmadığım bir müesseseye niye ifade vermeye gideyim? (PFDK’yı kast ediyor)”
Aynı Disiplin Kurulu Terim’e bu açıklamaları karşılığında ne ceza vermişti, anımsıyor musunuz?
Sportmenliğe aykırı açıklamaları nedeniyle 20 bin lira!
Hangisi daha ağır, Sedat Doğan’ın sözleri mi, Terim’in ifadeleri mi?
Peki, PFDK niçin tıpkı Doğan’a yaptığı gibi 21 gün ceza daha veremedi Terim’e?.. Bu da soru mu? Dokuz maçlık tarihi bir fatura kesti ya, yeter!
Anlaşılan değerli kurul üyeleri epey sabrettiler ve Sedat Doğan’ı gözlerine kestirip iki hesabı birlikte kapattılar!
Cristian penaltıyı atsaydı!..
Bazen kaçan penaltıya hayıflanmak yerine, maç sonu ortaya çıkan skora bakıp “İyi olmuş” bile diyebilir insan.
Cristian’ın direğe nişanladığı o top ağları bulsa, Fenerbahçe Benfica karşısında soyunma odasına üstün gidecek, ancak her iki teknik direktörün de son 45 dakika ile ilgili planları tamamen değişecekti.
Performansınız ne olursa olsun bu psikolojik bir durum. Oyun disiplinine ne kadar sadık kalmaya çalışırsanız çalışın, aynı direnci doksan dakikanın sonuna taşımak bu tarz üst düzey mücadelelerde kolay değil.
Egemen’in galibiyet sayısından sonraki tabloyu getirin gözünüzün önüne. Son 20 dakikada Benfica teknik direkörü Jorge Jesus’un yaptığı hamlelerin tümü rövanş için avantaj anlamına gelecek bir gol üzerine idi. Bu bölümdeki Benfica baskısının koca bir 45 dakikaya yayılması Aykut Kocaman’ın korktuğunun başına gelmesine yol açabilirdi. Kocaman her ne kadar rakibi doğru analiz edip, öğrencileri Benfica’nın hücum silahlarını kitlemeyi başarsa da, 45 dakika baskılı oynamak isteyen rakibin atacağı bir kaza golü neleri değiştirirdi, düşünebiliyor musunuz?
Ben direklerden dönen topların Fenerbahçe için şanssızlık değil ciddi bir motivasyon olduğuna, final hedefinde takımı ayakta tuttuğuna inanıyorum.
Bazı penaltılar vardır, kaçması daha hayırlı olur. Bazı pozisyonlar vardır gole dönüşmesi zamanlama açısından kaderinizi belirler.
Fenerbahçe bileği bükülmez denen Benfica’yı takım olarak müthiş özverisi, bireysel olarak Gökhan, Egemen, Yobo, Kuyt gibi oyuncularının ekstra gücü ile devirdi.
Final mi? Düne kadar hep zor değil miydi? Sabır, dikkat, en önemlisi inanç, o yolu da açar.
Aslı ve Nevin nerede?
Türkiye Haziran ayında önemli bir organizasyona ev sahipliği yapacak. Mersin’deki Akdeniz Oyunları için hummalı bir çalışma devam ederken, federasyonlar da yarışacak sporcularını belirlemeye başladı.
Dikkatlerden kaçmayan konu, Londra olimpiyatının altın madalyalı atleti Aslı Çakır Alptekin ile Avrupa şampiyonu Nevin Yanıt’ın aday kadroya alınmayışı idi.
Her iki sporcunun Uluslararası Anti Doping Ajansı’nın sakıncalı isimler listesine girdiğini sağır sultan duydu. Lakin ne Spor Bakanlığı, ne Spor Genel Müdürlüğü, ne de Atletizm federasyonu bir açıklama yapabildi.
Bırakın açıklamayı, doping iddiaları gündeme geldiğinde olayın üzerinin örtülmesi adına kimlerin ne çaba gösterdiğini bilmeyen yok!
Bu arada, konunun takipçisi Posta gazetesi dışında medyanın bakış açısı da bir hayli ilginç.
Her neyse... Takke düştü kel göründü. Biyolojik pasaport gerçeği sadece iki atletimizin değil, bakarsınız diğer sorumluların da başını ağrıtabilir.
İlla “resmi belge“, “Uluslararası makamlardan açıklama” diyorsanız, merak etmeyin yakında o da gelir!
Bunca belirsizlik içinde sayın Bakan’a sorum, eğer ceza alırlarsa devletin doping yapan sporcuya verdiği ödülleri geri isteyip istemeyeceği...