Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ülke gündemi, Türk siyasi ve spor tarihine damga vuracak üç dava ile meşgul şu sıralar. Ergenekon, Balyoz ve Şike...
İçerik, iddialar, suçlamalar ve sonuçları farklı olsa da, üçünün de ortak bir özelliği var; Ayaklar altına alınan hukukun, yine hukuk tarafından kurtarılmaya çalışılması. İbretlik günler yaşıyoruz. İnsanların kendisini aklamasından çok, adalet duygusunun zedelendiği bir süreçte “Hukukun üstünlüğü mü, egemen güçlerin hukuku mu?” tartışması yapar hale geldik. Öyle ki, bu defa savcılar haykırıyor, “Kumpas kumpas” diye!
Ve rolleri değişenler!.. Sen, memleketin Genel Kurmay Başkanı, generali, askeri, gazetecisi, aydını için sahte delil üretip düzmece senaryolarla insanları yıllarca hapiste süründürecek, demir parmaklıklar arasında can vermesini izleyecek ve sanacaksın ki, o bumerang geri dönüp suratında patlamayacak! Patladı bile. Beyler hukuken çöken davalarına binlerce kilometre uzaktan sahip çıkarlar mı bilinmez ama, o kararların altına imza atarken gösterdikleri yüreklilikten bugün eser kalmadığı aşikâr!

Haberin Devamı

Fark nerede?

Üç davanın da tek ortak özelliği var demiştik; suç örgütünün Ergenekon ve Balyoz’da olduğu gibi şike davasında da “kumpas” kurduğu.
Cumhuriyet Başsavcı vekili, 25 Aralık soruşturmasıyla ilgili iddianamesinde şu ifadeleri kullanıyor; “Cemaat, Fenerbahçe Futbol Kulübü’nü ele geçirmek için kurmuş olduğu kumpas gibi, iktidar partisinin başına da dilediği idareyi geçirmek için kumpas kurmaya karar vermiştir.”
Asker, hükümet ve spor kulübü... Adamlardaki güce bak!
Nihayet aralarında Fenerbahçe başkanı ve 6 sanığın da bulunduğu şike davasında karar açıklandı; “Beraat...”
Gerekçe; cezaya konu olan telefon görüşmeleri ve tapelerin yasaya aykırı toplanması. Yani hukuken geçersiz sayılması.
Ne demek bu? Mahkeme, şike yapılıp yapılmadığına, teşvik primi verilip verilmediğine, suçun işlenip işlenmediğine bakmadı, esasa girmeden “beraat” dedi.
Ne savcı, ne hakim, Ergenekon ve Balyoz’da olduğu gibi deliller gerçek mi, sonradan mı üretildi sorgulaması yaptı. Gerisi mi? Vicdanlara havale...

Haberin Devamı

Suç duyurusu ve kapsamı

4 yılı aşkın bir süredir davanın tarafı olanlar, bugün farklı duygu ve düşünceler taşıyabilir. Bir yanda sevinç, diğer tarafta öfke.
Peki şimdi?... Hesaplaşma zamanı mı?
Elbette birileri, yaşadıkları adına hesap sormak isteyecek. Ama bu iş, devletin şimdilerde sanık sandalyesine oturtmaya hazırlandığı fezlekeci polis, iddianameyi hazırlayan savcı, kararı veren hakim ile sınırlı kalmamalı. Biraz daha cesaret şart!..
Olayın TFF ve UEFA yönünden söz etmiyorum. Tazminat manşetlerinin, iade-i itibar söylemlerinin yerli yerine oturabilmesi için henüz çok erken. Temyiz ve Yargıtay aşamaları var.
Bundan 1 yıl önce Fenerbahçe kulübünün “devletin memurları hakkında” yaptığı suç duyurusunun kapsam genişletilebiliyor mu, o önemli. Ve şu soruya yanıt aranmalı; “Fenerbahçe’yi sadece cemaat mi ele geçirmek istedi?..
Dolayısıyla, Ergenekon ve Balyoz’da olduğu gibi kumpasa göz yumanlar, o günkü konjonktürde olup bitene el ovuşturanlar ve medyaya servis yapanlar hakkında da işlem yapılması talep edildiğinde, gerçek bir yüzleşmeden söz edilebilir.
Aksi takdirde “beraat” kararı gibi, hesap da uzun yıllar tartışmaya açık kalabilir. Tıpkı, Türkiye’de şikeyi suç sayan yasa çıkmadan önce herkes tarafından bilinen, üzeri örtülmeye çalışılan ve hâlâ konuşulan malûm(!) konular gibi!

Haberin Devamı

Aziz Yıldırım bı-ra-ka-maz!

Son kongrede şöyle demişti Aziz Yıldırım; “Mahkeme bittiği günün akşamı kongre kararı alacağım. Başkanlığa aday olacak kişiler şimdiden çalışmalara başlasın.”
Dün Aziz Yıldırım için tarihi bir gün idi. “Beraat” kararı sonrası doğal olarak gözler şimdi başkanda. Sözünü tutup bırakacak mı, yoksa devreye başka faktörler ve aktörler mi girecek?
Kişisel öngörümüz bırakmaz, bırakamaz, bırakmamalı. Fenerbahçe kongre üyesi filan değiliz, bizi de ilgilendirmez. Lakin ortada 1 milyon üye kampanyası, Yandex gibi dev bir proje, tesisleşme adına atılmış adımlar ve 70 milyon euroluk transfer yatırımları varken, Yıldırım bırakmaz, bırakamaz, bırakmamalı.
O kongredeki duygusal konuşma ile bugünün gerçeklerinin örtüşmediğini en iyi bilenlerlerden biri de Yıldırım’ın veliaht ilan ettiği Ali Koç olmalı.
Koç büyük olasılıkla, “Başkan görev süreni tamamla. Başladığın işleri bitir. Hesaplaşmanı yap” diyecek ve Yıldırım’ın elini rahatlatacak. Başka bir senaryo mümkün mü? Gerçekten de zor!

UEFA işi bilmiyor!

Cüneyt Çakır, Galatasaray maçında çalmadığı penaltı düdüğü sonrası sadece Trabzonspor’un değil, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın da hedefi olmuştu. Yıldırım, 30 Eylül’de düzenlediği basın toplantısında “Cüneyt Çakır bana göre hakem değil” demiş ve raconu kesmişti!
Oysa aynı gün, sadece bir kaç saat sonra FİFA kokartlı hakemimiz Malmö ile Real Madrid arasındaki Şampiyonlar ligi maçına çıkmış ve başarılı yönetimiyle UEFA Hakem Komitesi’nin takdirini kazanmıştı. Nereden mi biliyoruz takdiri? Çakır yarın, 2016 elemelerindeki Polonya-İrlanda Cumhuriyeti maçına atandı da oradan!
Hem de grubun en kritik karşılaşmasına. Kim kazanırsa Fransa biletini alacak. Yok valla, UEFA işi de bilmiyor, hakemden de anlamıyor!