Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Antalya’daki hakem seminerinde gözlerimiz, konuşunca mangalda kül bırakmayan kulüp başkanı ve yöneticilerini aradı. Ama neredeee? Davet Merkez Hakem Kurulu tarafından yapılmıştı. Amaç, medyaya verilen mesajlarla yerden yere vurulan, haklı-haksız eleştirilere maruz kalan, çoğu zaman en ağır suçlamalara muhatap olan hakemler ile kulüp yöneticilerini karşı karşıya getirip, diyalog yoluyla sorunlara çözüm üretmek idi.
Eteğindeki taşları dökmek isteyenler için son derece çağdaş bir platformdu, lakin yine olmadı. Dört büyük kulübün başkanları çeşitli gerekçelerle gelmedi Antalya’ya.
O günlerde etkili olan olumsuz hava koşullarını bahane etmeyelim. Çünkü Eskişehirspor, Gençlerbirliği, Orduspor, Antalyaspor, Elazığspor ve Karabükspor kulüpleri verilen randevuya başkan düzeyinde katılmış, Beşiktaş ise ikinci başkanını görevlendirmişti.
Aklımıza Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor başkanlarına verilen hak mahrumiyeti cezaları geldi.
Acaba sırf bu yüzden mı katılmamışlardı? Federasyonun üst düzey yöneticilerine sorduk. Aldığımız yanıt netti:
“Olur mu öyle şey? Çağrıyı bizim adımıza MHK yaptı. Hepsinin burada olmasını, herkesin sıkıntılarını dile getirmesini beklerdik.”
Anladık ki, futboldaki küskünlüklerin ve kavgaların bitmesini istemeyen, yarattıkları kaos ortamıyla beslenip camialarına şirin görünmeye çalışan zihniyet, bir kez daha kolay yolu tercih etmişti!
Oysa Halis Özkahya orada idi. Fırat Aydunus, Hüseyin Göcek, Cüneyt Çakır ve diğerleri de. Süre sınırlaması olmayan bir ortamda, insanların gerekirse hatalarıyla yüzleşmesi, konuşarak uzlaşmaya çalışması için bundan daha iyi fırsat bulunamazdı.

Haberin Devamı

Teknik adamlar da çağrılmalıydı
Eğitim açısından son derece verimli geçen seminerin eksik kalan bir ayağı ise teknik direktörler oldu. Maçlarda hakemlerle en çok temasta olan, saha içinde her pozisyonu birlikte yaşayıp tepkilerini dile getiren teknik adamlar için ayrı bir oturum düzenlenmesi büyük yarar sağlayabilirdi.
Bir de avantajı vardı MHK’nin. Devre arası hazırlıkları için Süper Lig takımlarının neredeyse tamamına yakını Antalya ve yakın çevresindeydi. Hatta bu oturuma takım kaptanları da davet edilebilirdi. Sadece hakemlerle yüzleşmek, onlarla yakınlaşmak değil, UEFA ve MHK eğitimcileri sayesinde bilgilerini tazelemek, bilmediklerini sormak ve futbolun saha içi tansiyonunu düşürmek adına da bir adım atılabilirdi.

Haberin Devamı

Özkahya damgası
Dört günlük seminerin gözleyebildiğimiz en can alıcı bölümü kokart takma töreni sırasında yaşandı. Meireles’in tükürük olayında Disiplin ve Tahkim Kurulları kararlarıyla bir hayli yıpratılan FIFA kokartlı hakemimize MHK ve ekip arkadaşlarının bu denli sahip çıkması gerçekten ilginçti.
Hakem camiasındaki bölünmüşlükler, kıskançlıklar ve hatta bel altı çalışmaların herkes tarafından bilindiği bir ortamda, Halis Özkahya için sergilenen ortak tavır, Türk hakemliğinin geleceği adına umut vericiydi.
O gece aniden gelişen ve doğaçlama sahnelenen bu birlik gösterisi, kırgınlıkların ve gereksiz çatışmaların sonlanmasını sağlar mı bilinmez ama, dışarıya verilen mesaj çarpıcı ve adresi çok açıktı!

Haberin Devamı

Uilenberg üzerine oyun
UEFA Hakem Kurulu üyesi Jaap Uilenberg, Türk hakemliğinin son yıllarda uluslararası alanda kaydettiği gelişmede büyük pay sahibi olan bir eğitimci.
Geçmişte haksız yere eleştirdiğimiz Uilenberg’in yanı sıra, UEFA Hakem Konvansiyonu Türkiye Sorumlusu Jorn West Larsen’in de bu anlamdaki katkıları kesinlikle inkar edilemez.
Ancak seminer sürecinde edindiğimiz bazı bilgiler bizi oldukça şaşırttı. Hollandalı eğitimcinin açtığı yol sayesinde Türk hakemliği tarihinin en parlak dönemini yaşarken, bu başarıdan nemalanarak camia içinde yitirdiği prestiji yeniden kazanmaya çalışan ve yeterince palazlandığını düşünen bazı şahısların, Uilenberg’in altını oyma girişimlerini hayretle karşıladık.
MHK Başkanı Alp’i de etki alanına çekmeye çalışan bu isimler, anlaşılan geçmişte yaptıkları “siyah hatalardan” gerekli dersi çıkarmamış ve nerede durmaları gerektiğini hâlâ öğrenememiş!

Emre ırkçılıktan sevk edilmiş!

Yakın geçmişte bir Emre-Zokora olayı yaşadı Türk futbolu.
Geçen sezon Fenerbahçe-Trabzonspor maçı sırasında Emre Belözoğlu’nun Zokora’ya sarf ettiği sözler büyük tartışma yaratmış, ayrımcılık yaptığı iddia edilen milli oyuncuya Disiplin Kurulunca “rakibe hakaret” gerekçesiyle 2 resmi müsabakadan men cezası verilmişti. PFDK’nın üç üyesi ise cezanın “ayrımcılıktan” kesilmesi gerektiğini öne sürerek karara muhalefet etmişti.
Aradan aylar geçti. Antalya’daki hakem semineri sırasında Emre dosyasıyla ilgili çok ilginç bir bilgi çıktı karşımıza.
Türkiye’de hiçbir kurum ve kuruluş ırkçılık konusunda üzerine toz kondurmak istemese de, görmek istemedikleri, belki de görmezden geldikleri bir konu vardı: “Olayın hukuki sonuçlarını değiştiremese de gerçeğin er veya geç ortaya çıkacağı.”
Emre o dönem Disiplin Kurulu’na hangi gerekçeyle sevk edilmiş biliyor musunuz? Talimatın 42. maddesi. Yani “ayrımcılık” suçlamasıyla.
Raporlar incelenmiş, taraflar dinlenmiş ve en önemlisi son dönemlerde çok tartışılan yayıncı kuruluş görüntüleri incelenerek ağız okuma yöntemiyle Emre ırkçılık suçlamasıyla sevk edilmiş.
Sonuç mu? Sonuç ortada.
PFDK’nın diğer üyeleri karar verirken hangi belgeleri değerlendirdi, neleri görmezden geldi, niçin dosyanın üzerine “o damgayı” basamadı bilmiyoruz.
Defalarca yazdık ve usanmayacağız.
Ne zaman gerçeklerle yüzleşme cesareti gösterebilir, önemsemediğimiz, ciddiye almadığımız o nefret tohumlarının yarınlar için çok büyük tehlikelere yol açacağını idrak ederiz, işte o vakit futbolun içindeki her türlü olumsuzluğu ve şiddeti önleyecek olgunluğa ulaşmış sayılabiliriz. Unutmayalım, güneş asla balçıkla sıvanmaz!