Futbol geçmişimiz öyle anlı şanlı başarılar ile süslü değil. A Milli Takım’ın Dünya ve Avrupa üçüncülüğü ile övünüyoruz hâlâ. Kulüpler düzeyinde Galatasaray’ın UEFA zaferini yakalayan olmadı henüz. FIFA kokartlı hakemimiz Cüneyt Çakır’ın uluslararası platformdaki performansı bunların dışında. Lakin gidip gören oldu mu bilmiyoruz ama, Futbol Federasyonu’nun Riva tesislerindeki yerleşkesinde bir müze var.
Türk futboluna kayıt düşmüş isimler, formalar, kupalar, fotoğraflar ve anılarla dolu. Futbol tarihimizi bilmeyenlere yol gösteren, öğrenmek isteyenlere güzel bir rehber. Kapısı herkese açık.
Bu ülkede futbolun dışında onlarca spor branşı mevcut. Geçmişten bugüne sayısız olimpiyat, Dünya ve Avrupa şampiyonlukları, takım sporlarında önemli başarılar elde edilmiş. Güreş, halter, boks, tekvando, basketbol, voleybol, cimnastik, atletizm dallarında kazanılmış madalyalar hafızalarda.
Naim Süleymanoğlu’nun erken vedasından sonra düşündüm. Şampiyonlukları, kırdığı rekorlar, kupalar, madalyalar elbette aile yadigarı artık. Tıpkı aynı başarıyı gösteren sporcuların gözü gibi baktığı hatıraları gibi. Çocuklarına, sonraki nesillere övünçle gösterilecek değerler hepsi.
Yaşamalı, öğrenmeli
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a buradan naçizane bir önerim var. Bu ülkenin niçin bir spor müzesi yok? Spor tarihimizi toptan anlatan, görselleri, materyalleri, formaları, kupa ve madalyaları bir merkezde sergileyip geçmişe yapılacak bir yolculuk, yarınlara dönük teşvik olmaz mı gençlerimiz için?..
Yaşar Erkan, Gazanfer Bilge, Hamza Yerlikaya, Naim Süleymanoğlu, Halil Mutlu, Servet Tazegül, Ramazan Şahin ve onlarca elit sporcunun şampiyonluk öykülerini okumak motivasyon olmaz mı, onları örnek almayı düşünenlere?..
İnsanlar, evlerinin en nadide köşelerinde gözü gibi baktıkları başarı belgelerinin emaneten de olsa, halkın beğenisine sunulmasına karşı çıkacaklarını hiç sanmam. Sevgi ve saygı görmeyi gerektirecek değerler paylaşıldıkça büyür ve anlam kazanır. Sahiplerini de fazlasıyla onurlandırır.
Belki meşakkatli ve uğraş gerektiren bir çaba. Ama üzerinde kafa yormaya ve emek harcamaya değmez mi?...
Desturla anarlar!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın salı günü partisinin grup toplantısında ve hemen ardından meclis kulisinde meslektaşlarımıza yaptığı açıklama oldukça önemli ve ilginçti.
Sayın Erdoğan’ın gücü, kudreti, etkisi malum. İsmini duyduğunda korkan, çekinen, insan çok. Anlaşılan Cumhurbaşkanı’nın adını kullanarak bu gücün etki alanını genişletmek, belki de kendi çıkarları için kullanmak isteyenler de var.
Bizzat o gün açıkladı Erdoğan; “ İsmimi, unvanımı kendi yanlışına, basiretsizliğine alet etmeye kalkan kimseyi affetmem, babamın oğlu olsa kovun” dedi.
Ve devam etti: “Ailem de dahil kimse bu makamı kullanma yoluna gidemez. Kimse bizi ‘beyefendi böyle diyor cumhurbaşkanı şöyle diyor’ diye affedersiniz kullanamaz. Yapanı tespit edersem hakkından gelirim. Bu makamlar sahtekârların, dolandırıcıların kullanacağı makamlar değil.”
Cumhurbaşkanını bu denli hiddetlendiren, kızdıran konuların ne olduğunu, herkes gibi az çok tahmin edebiliyoruz. Peki, bu öfkenin kapsama alanı içine spor ve özellikle futbol da giriyor olabilir mi?
Hiç kuşkusuz evet. Cumhurbaşkanı’nın işaret ettiği kişilerin bir bölümünün sporun içinde olduğunu, yorumculuk yaptığını, futbol oynadığını, teknik direktör olarak çalıştığını biliyoruz. Erdoğan’ın elini sıkmış olmak, davetlerinde boy göstermek, ona yakınlığını her fırsatta etrafa fısıldamak, sanıldığı gibi bir ayrıcalık getirmiyormuş meğer! Oysa onlar futbol camiasında “transfer yapmak”, “hoca belirlemek” gibi misyonlar üstlenip, cirit atıyorlardı ortalıkta. İşi federasyon değiştirmeye, Merkez Hakem Kurulu’nu yeniden dizayn etmeye kadar götürüyordu bazıları!
Görünen o ki, beylerin hitap tarzı ile “reis”, etrafındaki kıymeti kendinden menkul bu “güç” odalarından haberdar olmuş ve büyük rahatsızlık duymuş. Bu çıkışından sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ismini desturla anarlar artık!
Nöbetçi golcüler!
Nöbetçi golcüler kupa maçlarında coştu. Beşiktaş’ta Negredo dört, Trabzonspor’da Rodallega üç golle turu garantiye alan isimler oldu. Peki bu hafta formayı kapmalarına yetecek mi performansları? Sanmam. Şenol Güneş’in ilk tercihi Cenk, Rıza Çalımbay’ın ise Burak’tır yine. Madem öyle sormadan edemiyor insan; Negredo’nun yıllık ücreti 4 milyon 350 bin euro ( 20 milyon TL), Rodallega’nın ise 1 milyon 600 bin euro (7 milyon 500 bin TL). Negredo lig maçlarında hiç 90 dakika oynamamış. Rodallega ise ligde sadece bir maçı tamamlamış. Acaba başka bir ülke ve takımda, kulübede oturarak vergisiz, kemiksiz alabilirler mi bu parayı? Çok bonkörüz, çok!
Trabzon’un ahı mı tuttu?
Mehmet Ekici’nin Fenerbahçe’ye transferi sürecinde yaşananlar malum. Sarı-lacivertli formayı giyebilmek için 6 ay futboldan uzak kalmış, sezon sonunda Trabzonspor’dan bonservis bedeli olmadan ayrılmıştı.
Oynamadığı dönemlerdeki açığını kapatmak için daha çok ve hırslı çalışmaya başlamış, ancak bu çabası sakatlıkları da beraberinde getirmişti.
Ligin 13 haftası geride kaldı. Ekici 4 maçta toplam 158 dakika forma giyebildi. Sadece Akhisarspor karşısında doksan dakika sahada kalabildi. Son olarak çarşamba günü Adana Demirspor kupa müsabakasında sakatlandı. Üç hafta daha yok.
Futbol eğitimini ve alt yapısını Almanya’da almış, bu düzeyde bir futbolcu için üzücü olduğu kadar şaşırtıcı bir durum. Mehmet sadece Fenerbahçe değil, milli takım için de önemli bir oyuncu. Sevgili Burak Kunduracıoğlu’nun bu tatsız duruma çözüm üreteceğini umut ediyoruz.