İngiltere’de başlayan kadın hakem tartışması Türkiye’ye yansıyınca, ortalıklarda görünmeyi pek sevmeyen MHK Başkanı Oğuz Sarvan, her ne hikmetse açıklama yapma gereği duydu.
Hakem haklarının savunulması gereken zamanlarda susan, kendisine hakaret eden bir kulüp başkanı ile aynı masada oturmayı içine sindirebilen aynı Sarvan, kadın hakemlerle ilgili Milliyet’te yer alan habere saçma sapan bir yanıt verdi.
Hızını alamadı, NTV’de Banu Güven’in hazırladığı programa telefonla bağlandı.
Bağlanmaz olaydı!
FIFA eski hakemi Lale Orta ve Banu Güven’in arasında kalınca her zamanki gibi çuvalladı koskoca MHK Başkanı.
Önce Lale Orta’yı niçin UEFA gözlemciliğinden çıkardıkları soruldu.
Hık mık etti, “Bizim dönemimizde çıkarılmadı” dedi.
Orta hemen müdahale etti; “Sizin döneminizde çıkarıldım sayın Sarvan.”
Yanıt ilginçti... Önce “Benim imzam yok” diye kıvırmaya çalıştı, sonra “Hatırlamıyorum” gibi abuk bir söz çıktı ağzından.
Sorsanız, Sabri Çelik ve Muhittin Boşat’ı da listeden çıkardığını hatırlamazdı Sarvan.
İki yıl önce üst klasmandan düşürdüğü ve şimdilerde süper lige hazırladığı Cem İyihuylu’yu da hatırlayamayacağı gibi!
Banu Güven, Türkiye’de kadın hakemlerin neden üst liglerde görev alamadığını merak etti!
Belli ki MHK Başkanı konudan oldukça rahatsızdı.
“Herhangi bir engel yok. FIFA’nın öngördüğü gibi erkek hakemlerin derecelerini koşarlarsa maç alabilirler. Örneğin Seçim Demirel. İki senedir bu dereceleri koşuyor. Biz de Bank Asya’da yardımcı hakem olarak görev veriyoruz.”
Sarvan’ı daha fazla zor durumda bırakmak istemeyen Güven, nezaketinden şunu diyemedi;
“Madem bu kadın hakem başarılı, neden iki yıldır süper ligde tek bir maça çıkmadı?”
Öyle ya, Sarvan’ın iddia ettiği gibi kadın hakemlerin süper lige verilmemesiyle, kamuoyundan gelecek tepkiler arasında bir bağlantı yoksa, Seçim Demirel’i hangi gerekçeyle süper ligde göremiyorduk acaba?
Sarvan’ı MHK Başkanlığı döneminde daha iyi tanıdık.
Kapalı kapılar arkasında başka, milletin gözü önünde başka konuşmayı sever.
Samimi olup “Kadın hakemlere süper lig maçı veremeyiz” deme cesaretini gösterebilse, sorun yok.
Gerçek düşüncelerini söyleyebilse, amenna.
Ama hayır. Eylem ve söylem illaki farklı olacak. Memleketin havasından mı suyundan mı bilmem, huyu bu!
En çok da Futbol Federasyonu Başkanı’na yutturur tarzını.
O da hemşehrilik hatırına, doğru işler yaptığını sanır MHK başkanının.
Her neyse...
İyi ki o programa çıkmışsınız Sayın Sarvan.
En azından sayenizde herkes MHK Başkanı’nın nasıl bir duruş sergilediğini gördü.
Tıpkı 2009 yılındaki Yıldırım Demirören polemiğinde olduğu gibi!
O.Y. Biraderler ve “Commen sense”
MHK hakem atamalarında yeni bir uygulama başlatmış.
İlk devrede iki takımın maçını yöneten hakem başarılıysa, aynı takımların rövanşına verilebilecekmiş.
Örnek Bünyamin Gezer. Bu hafta Fenerbahçe- Trabzon maçında o düdük çalacak.
Uyanık Oğuz Sarvan ve Yüksek Okçuoğlu ikilisi, tezlerini güçlendirmek için Fırat Aydınus’u da Belediyespor- Beşiktaş müsabakasında görevlendirmiş.
Niye? Aydınus ilk maçta Beşiktaş aleyhine bazı kararları ile eleştirilmiş olsa da, tepkinin dozu makul kaldığı için başarılı sayılmış.
Olabilir, gözlemcisi ne not vermiş, bilmiyoruz.
Buradaki başarı ölçüsüne dikkat çekerim.
UEFA eğitimcisi Jaap Uilenberg sayesinde girdi literatürümüze.
“Commen sense”
Dilimizdeki karşılığı “Sağduyu, aklıselim.” Hakemler için “sağduyulu davranmak.”
Hakemin kararı tartışmalı da olsa, olumsuz tepkiler maçın önüne geçmediyse, durumu idare etmişsiniz demektir.
O.Y. biraderler bu işi çok sevmiş.
Dillerinden düşmüyormuş “commen sense” sözcüklerini.
Haklılar, hakem yeri geldiğinde sağduyulu davranabilmeli.
Lakin “commen sense”, bazıları tarafından “eyyam” olarak algılanmaya başlarsa, vay ligimizin haline.
Korkarım bu olasılık, çok da uzak değil!
Yıldırım sustu, bombayı Kocaman patlattı
Trabzonspor- Karabükspor maçının hemen sonrası idi.
Fenerbahçe kulübü Başkanı Aziz Yıldırım ile telefonda konuşuyorduk.
Konu döndü dolaştı, son dönemlerde Trabzonspor lehine verildiği iddia edilen penaltılara geldi.
Aziz Başkan düşüncelerini dile getirdi. Biraz sitemkâr, biraz sinirliydi.
“Bunları sizin ağzınızdan yazacağım” dedim.
“Şimdi değil. Zamanı gelince ben konuşacağım. Ama birilerinin de çıkıp söylemesi lazım” karşılığını verdi.
Belli ki tartışmayı başlatan kişi olmak istemiyordu.
İki gün sonra bombayı Aykut Kocaman patlattı:
“Kimse yanlış anlamasın ama, Trabzonspor son 3 haftada kritik maçlar oynadı. Bu 3 maça bakmak lazım. Gaziantepspor, Bucaspor, İstanbul Büyükşehir Belediyespor... 3 maç 3 penaltı. Bu penaltılar Trabzonspor’a kasten, isteyerek verildi, demiyorum. Fakat kimse bunları incelemiyor.”
Bunun neyi yanlış anlaşılacak; “Trabzonspor’a verilen penaltılara dikkat” diyor genç teknik adam.
Bizim gibi Şenol Güneş de yadırgamış olmalıydı ki Aykut hocanın tarzını, anında yanıtladı ve bir ağabey olarak nasihatta bulundu ona.
Bu kez alınan taraf Kocaman oldu.
Gençlerbirliği kupa maçının ardından “Biz ancak sevdiklerimize kırılırız” sözleriyle ipleri kopardı.
Bundan sonrası tufan.
Şimdi soruyorum;
Türk futbolunun iki saygın teknik adamı, girdikleri bu söz düellosundan ve yaratılan gerilimden memnun mudur acaba?
Haa, diyeceksiniz ki gazeteciler soruyor, onlar da konuşuyor.
Ne kolay değil mi, anında bir günah keçisi yaratmak?
Bazen benzer sorular, içinde fırtınalar kopan başka insanlara da yöneltiliyor.
Mesleğimize ve karşımızdaki insana olan saygımızdan dolayı bunları dile getirmediğimiz zamanlar da oluyor.
Ve maalesef pimi çekmek, tuzağa düşen ve bu tip tartışmalara hiç girmemesi gereken insanlara kalıyor.
Türk futbolu yıllardır başkan ve yönetici polemiklerinden çok çekti.
Şimdi üzülerek görüyoruz ki, hoş olmayan bu diyaloglar başka mecralara sıçradı.
Saygı sınırlarını zorlayarak ve emeğe haksızlık edilerek...
Öyle değil mi sevgili hocalarım!