Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu seçildiği günden bu yana icraatlarından çok söylem ve eylemleri ile gündeme geliyor.
Özelikle Fenerbahçe başkanı ve yönetimini hedef alan açıklamaları dikkat çekici. Sanki Trabzonspor başkanı olmasının tek nedeni, gasp edildiğini düşündüğü kupanın müzedeki yerini alması. Bunun için de her yolun mübah olduğunu düşünüyor.
Yakında büyük sıkıntılara yol açacak ekonomik tablo, taraftarın niçin tribünden kaçtığı, takındığı siyasi tavrın camiayı iki kutuba ayırması, yönetim içindeki görüş farklılıkları hep ikinci planda. Varsa yoksa kupa.
Belli ki o kupa Hacıosmanoğlu’nun motivasyon kaynağı. Ama nereye kadar?..
Bu ülkede azıcık futbolla ilgilenen herkes, 2010-11 sezonu şampiyonluk kupasının Trabzonspor’a verilmesinin tek koşula bağlı olduğunu çok iyi biliyor.
TFF’nin şike dosyasında verdiği cezalar, UEFA’nın Fenerbahçe’yi iki yıl Avrupa’dan men etmesi ve nihayetinde kesinleşen CAS kararı, Hacıosmanoğlu’nu haklı çıkaracak argümanlar gibi görünse de, kupanın el değiştirmesi için onay makamı hiç kuşkusuz Başbakan Recep Erdoğan. Erdoğan şike sürecinde Fenerbahçe ve Trabzonspor camialarına eşit mesafede durmaya çalışarak, işin sadece sportif yönüyle ilgili olduğu mesajını vermeye çalıştı. Bu tavrının en azından yerel seçimler tamamlanıncaya kadar değişmeyeceği aşikar.
Dolayısıyla kısa vadede “2010-11 sezonunun gerçek şampiyonu kim?” sorusuna yanıt bulmak ve gereğinin yapılmasını beklemek gerçekçi bir yaklaşım değil.
Bu dava daha çok su götürür. Köprünün altından çok sular akar. Ama eninde sonunda “karar mercii” fikrini beyan eder. Söyler de, Hacıosmanoğlu Trabzonspor’un asıl sorunlarıyla uğraşmak ve çözüm üretmek yerine, kendini ağır sözlerle bağladığı kupayı beklemeye devam ederse, görev süresi o günleri görmeye yetmeyebilir!

Haberin Devamı

O maça gitme başkan!

Söz İbrahim Hacıosmanoğlu’ndan açılmışken, başkanın pazar günü oynanacak Fenerbahçe maçına gideceği yolundaki açıklamaları geldi aklımıza.
Evet, bu ülkede her kulüp başkanı, her statta istediği maçı izleyebilir. Bunu da kimse engelleyemez. Engellemeye gücü yetmez.
Lakin iki kulüp arasında gerilimin tavan yaptığı bir dönemde Hacıosmanoğlu’nun tansiyonu daha da artıracak böyle bir girişimde bulunması, sadece onunla aynı dünya görüşünü paylaşan kitlelerin gururunu okşayabilir. Başka hiç bir camiaya fayda sağlayamaz.
Başkan Beşiktaş maçını siyah-beyazlı taraftarın arasında izlerken, (fair-play adına) kendisini takdir etmiştik. Şimdi de naçizane fikrimizi söylüyor ve “Saracoğlu’na gitme başkan” diyoruz. Çünkü kimse henüz bu stresi kaldırmaya hazır değil!

Haberin Devamı

Akçay’ın eli kolu bağlı

Trabzonspor’un Lazio karşısında aldığı beraberlik gruptan çıkması adına avantaj gibi görünse de, maçın son yarım saatinde yaşanan olumsuzlukların göz ardı edemeyiz. Bir defa şu gerçeği kabullenelim. Trabzonspor’un bu kadrosu, bırakın Avrupa’yı, ligde bile belirlenen hedeflere ulaşmaya yetmez. Yılların yanlış transfer politikaları bugünün yöneticilerinin günahı değil elbette.
Lakin mevcut tabloyu daha net anlayabilmek için Lazio maçının yedek kulübesine bakmak yeter. Kaleci Zeki’yi bir kenara bırakın, oturanlar Bamba, Giray, Abdülkadir, Aykut ve gözden çıkarılan Janko ile Alanzinho.
Diyelim ki skor avantajı Lazio’da idi. Hangi oyuncu girip maçı çevirecekti? Janko mu? Yoksa iki stoper mi? Alanzinho’yu gördük. Aykut’u da hâkeza! Geriye kalıyor genç Abdülkadir. Buyrun kurtarın takımı!
Akçay’ı oyuncu tercihleri ve kafasındaki sistem nedeniyle eleştiriyoruz. Ama onun da seçenekleri belli.
Bugüne dek iki kulvarda birden işler iyi gidiyor görünüyorsa tek sebebi var, “futbol şansı.” Umarız bu şansları devam eder. Teker bir yerde patlarsa, inanın o arabayı yeniden yarışın içine sokmak hiç de kolay olmaz.

Haberin Devamı

Bursa’da neler oluyor?

İddialar çok çarpıcı. Tıpkı olayın muhataplarının verdiği tepkiler gibi.
Habere göre bir grup taraftar Bursaspor antrenmanını basıyor ve “Ya adam gibi oynayın, ya da üç hafta sonra buraya elimizde sopalarla geliriz” diyor.
Haber doğru ise vay halimize. Yok efendim külliyen yalansa, ortalık çoktan ayağa kalkmış olmalıydı.
Şu satırların yazıldığı saate dek kulüpten resmi açıklama yok. Yerel medyası ise sessiz.
Birileri çıkıp “Hayır kardeşim bu kulüpte böyle şeyler olmaz” desin. Ya da “Kimin haddine futbolcumuzu tehdit etmek” gibi yuvarlak laflar söylesin.
Tek cılız ses ikinci başkan Rıdvan Şen’den çıkmış. O da böyle bir olay yaşanmadı buyurmuş.
Çok inandırıcı değil mi?.. Yazık kere yazık!