Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Badminton Federasyonu Başkanı Murat Özmekik sporu siyaset üzerinden yapmayı pek sever. Bir dönem Türkiye’ye getirdiği devşirme sporculara Başbakan ve eşinin isimlerini vererek yağcılık konusundaki maharetlerini sergileyen, gencecik çocukları siyasi egoları için kullanmaktan çekinmemiş bir şahsiyettir.
Çinli Lig Shuang’ı “Emine”, Zhou Junxuan’ı “Recep” adlarıyla T.C. nüfusuna kaydettirmiş, 2009 yılındaki yerel seçimler öncesi Ak Parti genel merkezi bahçesinde yaptığı şovla da “Yuh artık” dedirtmişti bize. Anımsayın, yaşları 10 ile 12 arasındaki çocukların eline “Melih başkanımızı seviyoruz, Badmintoncular” yazılı pankart tutuşturarak belediye başkan adayının gözüne girme hesapları yapıp, objektiflere de kibirli pozlar vermişti!
Aradan yıllar geçti. Türkiye, her daim tanık olduğu spor-siyaset kucaklaşmasını kanıksadı. Siyasetçiler sporu oy potansiyeli, spor federasyonları siyasetçileri seçimlerde sırtlarını dayayacakları güç olarak kullandı. Sonra da bu işbirliğinin adına “özerklik” dendi!
Geldik bu günlere. İcraatları hangi sınırları zorlayabilir diye düşünürken, Badminton Federasyonu tarafından İl Müdürlüklerine gönderilen bir SMS mesajı ile dehşete düştük. Spor-siyaset ilişkisi filan tamam da, din unsuru devreye girince “pes” ettik.

Şu mesaja bakın
Özmekik’in talimatıyla Gençlik ve Spor İl Müdürlüklerine gönderilen mesaj aynen şöyle:
“Saygı değer il müdürüm ve il temsilcim. Gençlik ve Spor Bakanlığı Badminton Federasyonu ‘yaz kuran kursları badminton eğitimi’ çerçevesinde ilinizden bir eğitici görevlendirmeniz halinde badminton federasyonu olarak ilinizdeki pilot 1 yaz kuran kursuna 20 badminton raketi ve 3 kutu top gönderebiliriz. Başvuru: ve 312- 3109978 nolu faksa yapabilirsiniz. İrtibat: H...ti Kı... 555 80....4. Badminton Federasyonu.”
İşte sözün bittiği yer!.. Yaz kuran kursları ve badminton eğitimi. Üstelik kurasız, çekilişsiz. Sporu tabana yaymak, geniş kitlelere ulaştırmak, çocukları ve gençleri özendirmek böyle bir şeymiş demek ki!
Yahu sana ne din eğitiminden? Bu memlekette Diyanet İşleri yok mu? Bak ne oldu Milas’da? Camii de badminton oynanıyor diye soruşturma açıldı!
Niyet farklı. Son dönemlerde din üzerinden siyaset yapmak revaçta. İnsanları kamplaştırmak, başkalaştırmak, bizden olmayanlar diye yaftalamak prim görüyorsa, bir spor federasyonu başkanın da çıkıp “yaz kuran kursları badminton eğitimi” projesi icat etmesi artık yadırganmamalı.
Sayın Özmekik, sakın merak etme. Sen de bu zeka pırıltıları olduğu sürece, o koltuğunu kaybetmezsin. Taa ki daha yaratıcı, daha dahiyane fikirler üretecek bir rakip karşına dikilene dek. Öyleyse neymiş? Durmak yok, yola devam!

Haberin Devamı

Cape Verde ve Türkiye!..
FIFA Temmuz ayı dünya sıralamasını açıklamasa idi, Cape Verde adı (Yeşil Burun Adaları) milyonlarca Türk’ün bilgi dağarcığı arasındaki yerini alamayacaktı.
A Milli Takım’ın paraşütsüz devam ederken, Afrika kıtasının batısındaki adalar topluluğu Cape Verde’nin gerisinde kalması, gerçekten traji komik bir durum ortaya çıkardı. Gurbetçileriyle birlikte 80 milyonluk bir Türkiye ve 341 bin nüfuslu Cape Verde!
Nereden nereye değil mi? 2002 dünya üçüncülüğü, 2003 konfederasyon kupası üçüncülüğü, 2008 Avrupa şampiyonası üçüncülüğü ve sonrasında müthiş irtifa kaybeden bir Milli Takım. Özellikle Guus Hiddink ve Abdullah Avcı dönemine dikkat edin. Teknik adam seçimiyle başlayan hatalar zincirine, sistem arayışı, oyuncu tercihlerindeki isabetsizlik ve inatlaşma eklenince, milli takım bazında dibe vurduk. Hayallerimiz yıkıldı, ruhumuzu yitirdik, hedefsiz kaldık.
Bu tablodan kendine pay biçip gereğini yapan birileri çıkar mı?.. Kimin ne yapacağını kestiremeyiz. Ancak Abdullah Avcı’nın tüm iyi niyetinin ve güzel işler yapma çabasının sonuçsuz kaldığı şu can sıkıcı sıralamadan belli. Avcı, kariyerine değer veriyorsa, en azından 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası’nı düşünerek daha iyi bildiği işlere dönmeli. İnsanlar, akademik konuşmalar, bilimsel tespitler, içi boş vaadler duymaktan sıkıldı. Başarı var mı? Yok. O halde?.. Sınırları ve sabırları zorlamak niye?
Artık alt yapımızı, eğitim sistemimizi, geleceğe dönük yatırımlarımızı, teknik adam seçimindeki hassasiyetimizi mi sorgulayacağız, yoksa yabancı kontenjanı konusunda kulüp çıkarlarını gözetip milli takım düzeyinde oyuncu yetiştirme sorumluğunu ikinci plana atanları mı, bilemem?..

Ya UEFA kriterleri?
Tutturmuşuz AB standartları diye. İyi de bu sistemi uygulayan ülkelerin yer yıl 6-12 yaş arası çocuklara yüz milyonlarca euro yatırım yaptığını bilmiyor muyuz? Yetiştirdikleri gençlerin kulüplerin en önemli gelir kaynağı olduğunu, futbolcu fabrikalarının bacalarının sürekli tüttüğünü, milyarlarca euroluk bir endüstri içinde geleceğin planlamasını yapamayanların kaybolup gittiğini görebiliyor muyuz?
Dün altına imza attığı kararların bugün değişmesi için federasyona baskı yapan kulüpler, bir gerçeği daha ciddiye almıyorlar. Dahası, 2014-15 sezonu itibarıyla UEFA’nın hem mali, hem de alt yapı kriterlerinin tavizsiz yürürlüğe girecek olması, başlarına nasıl bir iş açacak anlamak istemiyorlar. Galatasaray ve Beşiktaş’ın peşine takılan Anadolu kulüpleri nasıl bir cehennemin içine düşeceklerini maalesef kestiremiyorlar.
Acaba, o zaman da kafa kafaya verip UEFA’ya rest mi çekecekler? Yoksa biz ettik, sen etme mi diyecekler?.. Milli takımlar ve kulüpler açısından tehlike büyük. Bugün bu gerçeği es geçenler, yarın yaşanacakların sorumluluğundan asla kaçamayacaklar. Hodri meydan!