Cep herkülü Naim Süleymanoğlu’nun 2000 Sidney olimpiyatından sonra haltere hüzünlü vedasıyla, milli takımdaki liderlik görevi halefi Halil Mutlu’ya kalmıştı. Naim’in ay-yıldızlı mayoyu giydiği 1988 yılından, Halil’in halteri bıraktığını açıkladığı 2008’e dek, Milliyet Spor Müdürü Tayfun Bayındır ile uluslararası organizasyonların çoğunu takip etmiştik. Tayfun şimdilerde, bu sürece dair anılarını derlediği bir kitap hazırlıyor. Merakla bekliyorum unuttuğumuz neler olmuş diye.
Sadece Naim ve Halil mi? Ergun Batmaz, Fedail Güler, Sunay Bulut, Sedat Artunç, Taner Sağır, Erdinç Arslan ve niceleri ile Olimpiyat, Dünya ve Avrupa şampiyonalarında fırtına gibi esen bir milli takımımız vardı mazide!
Kamplarda dahi hiyerarşi yaşanırdı. Diğer sporcular ve antrenörler Naim’in odasına desturla girerdi. Tüm dünyada olduğu gibi milli takımda da büyük saygı duyulurdu Naim’e. Söylediğinin üzerine laf söylenemezdi. Daha sonra bu misyon efsane Halil Mutlu’ya kaldı. Ağabey rolünü o sürdürdü. Halil de halterden kopunca, malum, bugün milli takım kamplarında kırılan rekorları değil, birbirlerini çatalla saldıran sporcuları konuşur hale geldik.
Utanmaları yok
Bir dönem Naim’in, ardından Halil’in yıllarca emek verdikleri haltere yönetici olarak hizmet etme istekleri, siyasetin beton duvarına toslamıştı. Dönemin Spor bakanları “eski sporcular eşofmanlarını dolaptan çıkarsın” söylemleriyle popüler olmaya çalışırken, kendilerinden talimat almakla yükümlü genel müdürler ve bürokratların koyduğu barikatlara takılıp (!) Naim ve Halil gibi değerleri bir kalemde silmeyi tercih etmişlerdi. İşi de ehline değil, bulundukları makamları kendi ikballeri için kullananlara bırakmışlardı.
Aradan 14 yıl, 3 olimpiyat geçti. Son olimpiyat altınları 2004 Atina’da Halil Mutlu ve Taner Sağır’dan geldi. Sonrası tufan, halter darmadağın oldu. Kanıksadığımız doping cezalarından söz etmiyoruz bile. Hafta içinde Gaziantep’de devam eden milli takım kampında yaşananlar, bir zamanlar başarılarıyla gurur duyduğumuz halterin, kimler tarafından nasıl bitirildiğinin acı göstergesi aslında. Ne otorite kaldı, ne liyakat, ne de saygı.
Öldürmeye teşebbüs
İşte rezaletin perde arkası. Rio olimpiyatı ikincisi Daniyer İsmayilov yemek sırasında kıdemini (!) kullanarak genç halterci Murat Ekinek’e, “ver şu çatalı” diye seslenir. Ekinek ise “kalk kendin al” yanıtı verir. Vay sen misin bunu söyleyen? İsmayilov kapar çatalı, küfrederek saplar Ekinek’in koltuk altına. Eli biraz sapsa, ciğerine ya da kalbine girecek! Sonra ikisi de kamptan kovulur. Olay da medyada üçüncü sayfa haberi olarak yer bulur!
Ne diyelim, vah benim halterime. Lakin yattıkları yerden kemikleri sızlamıştır Arif Nusret Say, Savaş Ağaoğlu ve Naim Süleymanoğlu’nun. Kardeşim Halil sana gelince. Bunca zaman sabrını sınadın. Gün olur, devran döner! Bekle...
Mertcan’ın ahı mı tuttu?
Anımsarsınız. Üç ay önce Ş.Urfaspor Kulübü Başkanı Emin Yetim, takımda kiralık olarak forma giyen Mertcan Çam’ı alacakları için federasyona başvurduğu gerekçesiyle kulüp binasında dövmüş, tehdit etmiş ve bir odaya kapattırmıştı. Mertcan saldırganların elinden kurtulduktan sonra kaçarak Trabzon’a ailesinin yanına gitmişti.
Korkunç gerçek ortaya çıkınca, Türkiye Futbol Federasyonu Mehmet Emin’e 3 yıl 2 ay gibi rekor bir hak mahrumiyeti cezası verip, her türlü futbol faaliyetinden ömür boyu uzaklaştırmıştı.
Konuyu gündeme getirdiğim yazımda dönemin Teknik Direktörü Ali Tandoğan’ı, “Futbolcusunun uğradığı fiziki ve psikolojik saldırıyı bildiği halde sesini çıkartmayan çok eskilerden tanıdığın kardeşime de şunu söyleyeyim; bir gün hakkını aramaya kalktığında yanı başında kimseyi bulamazsan eğer, Mertcan gelsin aklına!” diye eleştirmiştim.
Ş.Urfaspor çarşamba günü kendi sahasında oynadığı maçı kaybetti ve Tandoğan istifa etti. Yönetim bir dakika dur demedi. Sosyal medyada ise, “Noldu A.T. Allah büyük. Oyuncunu satmayacaksın” mesajları paylaşıldı!
Unutmadan, TFF ve Ş.Urfaspor internet sitelerinde Emin Yetim hâlâ başkan görünüyor. Araştırdım; sürekli men cezası sadece federasyon ile resmi yazışmaları ve statta maç seyretmemeyi kapsıyormuş! Seçildiği için başkanlık unvanı devam ediyormuş!
Bu ülkede yasalar ve talimatların esnetilecek o kadar çok yanı var ki... Yalnızca gülmek geliyor insanın içinden!
Futbolu da sulandırmış!
Futboldaki FETÖ operasyonunda bazı eski futbolcular gözaltına alındı, bir kısmı itirafçı oldu. Savcının dosyasında Süper Lig’de forma giyen önemli isimlerin de bulunduğu konuşuldu. Aylar geçti, tık yok. O süreçte, yaşadıkları tedirginlik nedeniyle ciddi performans düşüklüğü gösterenler futbolcular vardı! İş resmiyete dökülmediği için paylaşamıyoruz. Altını çizelim, duyum (!) değil.
Halen bir şekilde futbolun içinde yer alan ve siyasette ağırlığı olan “ağabeyleri” devreye girip, onları koruma altına almış. Anlaşılan, hain terör örgütünün futbol ayağı da sulandırılmış!
Bilge bir Güneş
Şenol Güneş, hafta içinde Türkiye Futbol Vakfı 2017 töreninde yılın teknik direktörü ödülüne layık görülmüştü. Beşiktaş teknik direktörünü uzun zamandır tanırım. Özellikle A milli takımda yaşadığı Dünya üçüncülüğünden sonra kendisini her anlamda geliştirmiş, ustalık diplomasını yıllar önce duvarına asmıştı.
Güneş, vakfın ödül töreninde yine gösterdi yüceliğini. “Bu plaketi Abdullah Avcı ile paylaşmak istiyorum. Onun yerine de alıyorum” sözleri Başakşehir teknik direktörüne yapılmış bir jest değil, başarının paylaşmakla büyüdüğüne inanan zihinlerin bilgeliği idi.
İyi bir insan, mükemmel bir aile babası, başarılı bir öğretmen ve işini doğru yapan bir teknik direktör olarak Şenol Güneş’i ayakta alkışlıyor, gönülleri fetheden hocama sevgiler yolluyorum.
İyi ki varsın!..