Günlerdir Alex ile yatıp Fenerbahçe ile kalkıyoruz. Araya biraz Quaresma sosu, azıcık milli takım çeşnisi, bir tutam da Galatasaray haberi kattık mı, alın size spor gündemi.
Ya görmediklerimiz, duymadıklarımız veya itibar etmediklerimiz.
Gerilim, dedikodu, kavga derken, bu gürültü-patırtı arasında güzel şeyler de yaşanıyor aslında.
“Ohh bee, bu günlere de tanıklık ettik” dedirtecek cinsten şeyler, hem de.
Örnek mi? FİFA fair-play ödülüne aday gösterilecek olay, geçen hafta Ankaraspor ile Fenerbahçe U 14 takımları arasında oynanan maçta cereyan etti. 2-2 eşitlikle süren karşılaşmanın 78. dakikasında konuk takım futbolcusu Batuhan Güleryüz bir hava topu mücadelesinde sakatlandı. Fenerbahçe tüm değişiklik haklarını kullandığı için sahada 10 kişi kaldı.
Maçı izleyen Ankaraspor alt yapı direktörü Çağatay Salap derhal duruma el koydu, teknik heyete talimat vererek takımdan bir oyuncunun çıkarılmasını sağladı. Sonra ne mi oldu? Eşit sayıda futbolcuyla devam eden maçı Fenerbahçe 3-2 kazandı!
İlginç bir not daha; Fenerbahçe’nin golü, sakatlanan Ankarasporlu bir oyuncunun tedavisi sırasında geldi.
O gol Çağatay Salap’a soruldu.
Salap’ın yanıtı 78. dakika müdahalesinden daha anlamlı idi: “Rakibin attığı golle bizim durumumuz kıyaslanamaz. Çünkü oyuncumuz tedavisi bittikten sonra sahaya geri dönecekti.”
İşte sözün bittiği yer. Futbolun sadece futbol olmadığı gerçeğini zihinlerimize çivi gibi çakacak bir fair-play gösterisi.
A milli takım seviyesine yükselmiş futbolculara, süper ligde görev yapan teknik adamlara, tribünlere koşan milyonlarca futbolsevere, bardağın dolu tarafından bakmayı alışkanlık haline getirmiş medyamıza ders niteliğinde tarihi bir not!
Kazanmak uğruna rakibin emeğini hiçe sayan zihniyetin Türk futbolunun iliklerini kemirdiğini düşündüğümüz bir ortamda ilaç gibi geldi Çağatay Salap ve öğrencilerinin tavrı. Hasret kalmıştık, sağ olun...
Şundan eminim. O gün o sahada forma giyen hiçbir futbolcu, hayatı boyunca unutamayacak bu maçı.
14 yaşında iken fair-play ruhunu yaşamak ve yaşatmak herkese nasip olmaz.
Teşekkürler Çağatay Salap!.Teşekkürler Ankaraspor’un genç fidanları!
Bu güzelliğe duyarsız kalmayan ve değerlendiren Türkiye Futbol Federasyonu ile Fenerbahçe Spor kulübüne de teşekkürler. İyi ki varsınız!
Halil’e yakışır da!..
Halil Mutlu halter federasyonu başkan adaylığını resmen açıkladı. Hayırlı olsun. Yakışır.
Sporun içinden gelmek, en üst düzey başarıları yaşamak, teknik ve idari sorunları yakından bilmek gibi çok önemli avantajları var Halil’in.
Seçimde karşısına rakip olarak kim çıkacak bilmiyorum, ama “icazet” almadan bu yarışın içine girmek, hele siyasetin sporu bu denli yönlendirdiği bir dönemde kazanmak pek olası değil.
Voleybol Federasyonu seçiminde yaşadık. Son dönemlerin en başarılı federasyon başkanı Erol Ünal Karabıyık, politik manevralar sonucu başladığı işi tamamlayamadan koltuğunu bırakmak zorunda kaldı.
Halil Mutlu’nun seçim kaygısı taşıdığını sanmıyorum. Sadece “usülden” de olsa gerekli yerlerle görüşüp, istediği onayı aldığını işitiyorum.
Ancak bu süreçte camianın bir araya gelmesi, kırgınlıkların unutulması ve hizmet için işbirliği yapılması pek mümkün görünmüyor.
Halil çok iyi sporcu idi. Sağlam kişiliği ile sivrildi. Yalansız dolansız tarzı, onun sevilmesini sağladı.
Şimdi daha dikkatli davranmalı. Her toplulukta olduğu gibi halterin içinde de çıkarları uğruna yalan söyleyen, onu yanlış yönlendirmeye çalışan birileri çıkacaktır karşısına.
Aman Halil! Yıllardır bu camianın içinde her türlü kirliliği yaşayan biri olarak tercihlerini yaparken özen göster.
Çünkü artık en az sporculuk dönemindeki kadar başarılı olmak ve halteri ayağa kaldırmakla yükümlüsün. Yolun açık olsun...
MHK ve FIFA tercihleri
Adaletsiz gibi görünse de artık realite bu. Hemen her meslek kolunda olduğu gibi hakemlikte de yabancı dil bilmek ayrıcalık değil, zorunluluk.
İşte Merkez Hakem Kurulu’nun 2012 FIFA listesi. Yunus Yıldırım “kendi isteği”, Tolga Özkalfa ise “zorunluluktan” kokartlarına veda ettiler. Yıldırım uzun süredir belindeki sakatlık ile uğraşıyordu. Dahası “yabancı dil” sorunu yüzünden UEFA önemli maçlarda kendisini tercih etmiyordu. Karar aşamasında deneyimli hakem doğrusunu yaptı, MHK’nin elini rahatlattı.
Özkalfa’nın “şanssızlığı” Ankara’daki son atletik testleri UEFA Hakem Kurulu üyesi Jaap Uilenberg’in de izlemesi oldu. Özkalfa barajı aşamadı. MHK ise “sakatlığı nedeniyle” koşamadığını açıkladı. Uilenberg olmasa yutturacaklardı! Lakin Avrupalı eğitimci yutmadı.
Gelelim listeye önerilen isimlere: Mete Kalkavan MHK’nin yeni gözdelerinden. Fiziği, yabancı dili ve gelecek vaad eden hakemliği ile ön plana çıktı. FIFA listesine gireceğini sağır sultan duymuştu. Fakat süper lig tecrübesi azdı. MHK ilk kez farklı uygulama yaptı. Tercihini deneyimden değil, iyi yabancı dilden yana kullandı.
Yankaya vazgeçmesin
Diğer kokart için “Özgür Yankaya mı, Barış Şimşek mi?” sorusu gündemdeydi. MHK ligde önemli maçlar vererek Yankaya’yı test etti ve haklı çıktı. Yankaya geçen sezonun final grubu hakemleri arasında yer alarak FIFA kokartına göz kırpmıştı. Gelin görün ki, karar aşamasında yabancı dilinin yetersizliği, ibreyi Barış Şimşek’e çevirdi. Yankaya sakın ola küsmesin. Bu eksikliğini giderdiğinde FIFA listesindeki yeri hazır. Yeter ki hakemliğe gösterdiği özeni kendini geliştirmek için de gösterebilsin.
Yardımcılardan Erdinç Sezertam’a ayrı parantez açmak gerek. Beşiktaş-Galatasaray maçının tartışılan penaltı pozisyonunda sorumluluk aldığı için çok eleştirildi. MHK’nin “ağır topları” zaten fırsat kolluyordu. Geçen sezonki Kayserispor-Fenerbahçe maçındaki bir pozisyonu son olayla birleştirip Sezertam’ın kokartını söktüler.
Bu, iki anlamda kötü örnek oldu. Bir; hakemler arasında büyük takımların aleyhine hata yapmayacaksın algısı oluştu. İki; çok üst düzey hakemler akıl almaz hatalar yapsa bile hoşgörüyle karşılanırken, “tepedeki çemberin” içinde yer alamayanlar hep risk altında olacaktı.