Saracoğlu Stadı’nda bitime 7 dakika kala Nani’nin attığı o gol olmasa, Beşiktaş için Şampi.... değil, “Şampiyon” diyecebilecektik bugün...
Ne Osmanlıspor maçının önemi olacaktı ne de Konyaspor’un doksan dakikası beklenecekti.
Genel averajda Fenerbahçe’ye üstünlük sağlayan Beşiktaş, ikili averajı derbinin rövanşında tek golle kaptırınca, sezonun bitimine iki hafta kala 6 puan önde olmasına karşın, şampiyonluk sözcüğündeki o boşlukları dolduramadı. İşte bu yüzden çok önemlidir derbi maçlarında atılan her gol. Tek gol, bazen bir puan yerine geçer.
Haa, bu saatten sonra mucize ötesi şeyler yaşanır, Fenerbahçe, Nani’nin o sayısı ile şampiyonluk ipini göğüslerse ki; insan zekasını altüst edecek bir gariplik olur bu, Portekizli oyuncunun heykelinin dikilmesi gerekir Kadıköy meydanına!
Hayır bay Pereira!
Gelelim Fenerbahçe teknik direktörüne... Şov yapmayı ve konuşmayı seviyor. Lakin kaybedince sinirlerine hakim olamıyor, ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Başkanının da var böyle çıkışları. Samandıra’nın havasından mı yoksa suyundan mıdır bilinmez, işler kötü gittiğinde özeleştiri yapmak yerine, yan yollara sapıp hedef değiştirmeye çalışıyor bazı insanlar!
Victor Pereira’nın Başakşehirspor yenilgisinden sonra kendini aklamak için kurduğu bir cümle var ki, Beşiktaş’ın emeğine ve alın terine yapılmış saygısızlıktır açıkça.
Ne demek “Şampiyonluğu elimizle verdik?” Sen kazanırsın sezon içinde ezeli rakibinle oynadığın iki maçı da, sonra bakarsın işine. Yapabildin mi bunu? Hayır.
Rakibin her gerisinde kaldığında, “Onlar puan kaybedecek” kehaneti tutsa, amenna!
Bizde bir atasözü vardır bay Pereira; “Bükemediğin bileği öpmeyi bileceksin.”
Daha çok istediler
Hayır bayım, Beşiktaş’a sen ve takımın vermediniz şampiyonluğu... Onlar analarının ak sütü gibi hak ettiler bu başarıyı...
İnandılar, çalıştılar, tam üç yıl göçebe kuşlar gibi kent kent dolaştılar ve o muhteşem statta şampiyonluk kupasını kaldırmayı sizden daha çok istediler.
Bu saatten sonra kaza yaparlarsa da bu senin başarın değil, “Kendi elleriyle verdiler” isimli kitabın kaçan bir şampiyonluk hikayesi olur!
Rakibin alacağı sonuçlara kurgulu senaryoları yemiyor artık insanlar. Önce kendine ve takımına bakacaksın.
Sorgulayacağın, hesap vereceğin şeyler varsa, nerede eksik ve yanlış yaptığını sen bulacaksın. Tabii buna vaktin olursa bay Pereira!
Bu takımı kimler şampiyon yapmadı?
Aziz Yıldırım’a dair geçmişten birkaç anekdot!
“Bizi Mustafa Denizli şampiyon yapmadı ki... Konuşturmasınlar beni...”
“Bu takımı Ersun Yanal şampiyon yapmadı, benim aslan yürekli futbolcularım yaptı.”
“Ne Aykut Kocaman ne Zico ne de Ersun Yanal, Türkiye’de Fenerbahçe dışında başarılı olamamışlardır. Kimse şampiyonlukları üstüne alınıp ‘ben yaptım’ demesin. Bu isimler, takımı kendileri şampiyon yapmadı.
İsmail Kartal’ın imza töreni, “Başarı İsmail hocanındır, başarısızlık başkan ve yönetimindir.” Hoca başarısız oldu, Aziz Yıldırım’ın gıkı çıkmadı.
Olmayacak iş değil ya, kim garanti edebilir Fenerbahçe’yi şampiyon yapmış bir Pereira’nın ardından da benzer şeylerin söylenmeyeceğini? Kimse!
Anlaşılan, takım oyununu pek sevmiyor başkan.
Sorun da buradan kaynaklanıyor, arkasındaki onca desteğe rağmen...
Herkes konumunu, yetkisini, görevini, sorumluluğunu bilse, doğru kullansa, bunca yatırıma ve harcamaya karşın başarısızlık konuşulur mu?
Aziz başkanın ilginç bir kişiliği var. Takımın her şeyi olmak istiyor, öyle davranıyor ve son yıllarda sıkça kullandığı kurumsallık sözcüğünü de taca atıyor. Sonra bekle ki top geri gelsin!
Daha önemlisi, “Başkan niçin başarılı olmuş teknik adamlarla sorunlu ayrılıklar yaşıyor?” sorusunun merak edilen yanıtı var.
Zico, Denizli, Kocaman, Yanal ve diğerleri...
Teşekkür edilerek uğurlanmış kaç teknik adam var Fenerbahçe’de? Hiçbiri mi hak etmiyor birkaç güzel övgüyü? Galiba başarı kriterleri farklı Samandıra’da...
Sevgili Şansal Büyüka çarşamba günü köşesinde sormuştu Aziz Yıldırım’a; “Hep siz mi haklısınız başkan?”
Evet. Galiba hep o haklı! Ama nereye kadar?
Usta acele etmeli
Trabzonspor, teknik adam işini fazla uzatmamalı.
Başkanın ısrarla Ersun Yanal’ı istediğini biliyoruz.
Danışmadan, üzerinde tartışmadan Yanal ile sonu belirsiz bir maceraya gireceğini de sanmıyoruz Muharrem Usta’nın.
Çarşamba akşamı İstanbul’da deneyimli teknik adamla yine bir araya geldi, ama nokta konulamadı.
Ancak Yanal’ı ikna etmesi durumunda kendini ve hocasını bekleyen riskleri göz ardı etmesin Başkan.
Yönetim içinde karşı çıkanlar bir yana, daha adı telaffuz edilirken bile Yanal tercihine bayrak açan, testi kırılmadan yol gösterdiğini sanan, geçmişte yaşadıkları husumet üzerinden kulübün geleceğini şekillendirmeye hevesli, o kadar çok insan var ki etrafında!
Onlar ki, Trabzon’un bağrından çıkan Şenol Güneş’i bile yargılayıp, Beşiktaş’ı şampiyon yapma iddiasını şike süreci ve sözcüğü ile ilişkilendirmeye kalkmış, ama 2010-11 yılı şampiyonluk kupasının niçin Trabzon’a gelmediği hakkında çok şey bildikleri halde, seslerini yükseltememişlerdir.
Her gün bir iddia ortaya atılıyor. Yanal, Trabzonspor’a gider mi? Emin olun kendisi dahil, bu sorunun yanıtını henüz bilen yok.
Muharrem Usta’nın sadece gelecek sezonla ilgili değil, uzun vadeli hesaplarını Yanal üzerine yaptığı aşikâr.
Ancak başkanın mutlaka bir B, hatta C planı olmalı.
Zaman daralıyor. Transfere karışmamış ve takımını kampta görmüş bir teknik direktör ile Trabzonspor’un kaybedeceği zaman yok.
Muharrem Usta ile Ersun Yanal’ın da böyle bir lüksü hâkeza!
“Oldu, olmuyor” spekülasyonları sadece iki tarafı da yıpratır.