Kimse kimseyi kandırmasın, nutuk atıp durmasın. Hayır efendim, bu işi bir günde çözemezsiniz.
Çeyrek asır önce atılan o nefret tohumlarının köküne inip, söküp atamazsınız.
İnsanların iliklerine işleyen, beyinlerinin bir köşesini sürekli kemirip duran o nefret duygularını, “yaptım oldu” diyerek sevgiyle, şefkatle, hoşgörüyle değiştiremezsiniz.
Neymiş, futbolu kirleten küçük bir güruhmuş. Aklı selim çoğunluk, şiddete ve anarşiye karşıymış. İsteseler, kulüp yöneticileri bir araya gelip bu sorunu hemen çözermiş. Miş de miş...
Eee, o canavar yıllardır semirip durur, kanla, öfkeyle palazlanırken nerede idi o yöneticiler ve bunu teklif edenler?
Şu gerçeği göz ardı etmeyin. Bugünün başkanı, teknik adamı, futbolcusu, taraftarı, medyası, polisi, bürokratı aynı kuşağın insanı. Hepsi 80 sonrası zihniyetin ürünleri!
Aralarında adam olanı da var, çürük yumurta gibi kokanı da. Sağduyulu olanı da var, holiganı da. İnsan sevgisi taşıyanı da var, katili de. Aklı başında yöneticisi de var, anarşiyi körükleyen de. Barış isteyeni de var, ırkçısı da!
Çirkinlerini ayıklayabiliyor muyuz arasından ? “Canım her yerde bulunur bunlardan” demeyin. Bizim futbolumuzdaki rezilliklerden de var mı, o her yerde?.. Futbol yüzünden evlat acısı yaşayan analar var mı, oralarda?..
Yeni bir nesil gerek
Geçen hafta Reyhanlı’da yüreklerimizi dağlayan bir katliam yaşadık, onlarca canımızı teröre kurban verdik. Ertesi günü bir derbi maçı oynandı, ülkenin gündemi değişti.
Örnek olması gereken sözde iki milli futbolcu, milyonların gözü önünde birbirinin boğazını sıktı. Bazıları birbirine ana avrat sövdü. Süper lige gelinceye dek kırmızı kart görmediği iddia edilen diğeri, rakibine bilmem neresini gösterdi. Kazanan ve kaybeden takım saha ortasında kutlama yaptı. Türkiye ırkçılığın muzlu versiyonu ile tanıştı. O adamlar utanmadan televizyona çıkıp masum rolü oynadı. Medyamız hafta boyu olayın kahramanlarının palavralarını manşetlerine taşıdı. Yattık derbi, kalktık derbi.
Yetmedi, insan canına kıyıldı, insan!.. Gencecik bir beden, sırf bir takımın taraftarı olduğu için zalimce katledildi. Dahası mı var? Daha kötü ne yaşanabilirdi ki?..
Bu gerçeği bir günde silemezsiniz. İşe gerçeği değil, zihniyeti değiştirmekten başlamazsak, yeni nesiller de aynı zehiri içecek, aynı düşmanlık havasını soluyarak büyüyecek. Dikkat edin, şiddet sadece spor alanlarında değil, her yerde var artık. En büyük tehlike, buna duyarsız kalmaya devam etmektir.
Size ihtiyaç yok!
Eğitim, önce ailede ve okuldan başlamalı. Çocuklarımıza bu memlekette 25 yıl önce rakip takım taraftarının yan yana maç seyrettiğini, tribünde küfürün esamesinin okunmadığını, futbolcuların birlikte üzülüp sevindiğini, beyefendi kulüp yöneticilerinin varlığını, medyanın bu kadar yozlaşmadığını, futbolun sadece bir oyun olduğunu, polisin insanlara biber gazı sıkıp eziyet etmediğini anlatamaz isek, korkarım yarınlarımızı da kaybedebiliriz.
Bu zorlu bir süreç. Sabır, emek, samimiyet, ciddiyet ve sevgi isteyen bir süreç. Bugünden yarına kısa değil, meşakkatli uzunca bir yol.
Günü kurtarmak isteyenler, masumiyet kisvesi altına gizlenip taraftarı tahrik edenler, ırkçılığı görmezden gelenler, reyting saçmalığına yataklık edenler, yönetmeyi bilmeyenler, holigan kalemler, kısaca futbolu sevmeyenler, pis düşüncelerini bulaştırmasınlar bu sürece. Onlara yer de yok, ihtiyaç da.
Toplum olarak içine düştüğümüz bataklıktan kurtulmak ve o bataklığı kurutmak istiyorsak, taze beyinlere futbolun bugün yaşadığımız çirkinlikler olmadığını göstermek zorundayız. Yoksa hepimiz herşeyimizi kaybedebiliriz! Yitirdiğimiz bir kuşak da cabası!
Ertelemenin de suyu çıktı!
Geçen sezon sonunda Futbol Federasyonu talimatlarına yeni bir hüküm eklendi: “Erteleme.”
FIFA ve UEFA ile entegrasyon sağlayacağız ya! Erteleme, tıpkı evrensel hukukta olduğu gibi futboldaki disiplin cezalarını da tekrarlanmamak koşuluyla geri bırakması bir anlamda.
Lakin kim bilebilirdi ki, bunun da suyunu çıkaracağımızı?
Rakibin boğazını sık, erteleme iste. Hakeme hakaret et, ertelemeden yararlan. Rakibine söv, cezan ertelensin.
Tahkim Kurulu’nun gündemine bakın. Masasında onlarca dosya var, sadece bu konuda.
Kimse de çıkıp “Bu erteleme maddesi aslında falanca olay için çıkarılmıştı” diyemiyor. Çünkü o günlerde gökten zembille inip Türk futbolunu kurtarmıştı (!) o madde.
Disiplin ihlallerinde erteleme dünyanın her yerinde uygulanıyor. Ama bizdeki gibi değil.
TFF yönetimi yeni sezon öncesi talimatları gözden geçirirken önceliği “ertelemeye” vermeli. Bu madde kalksın demiyoruz, sınırları netleşsin ve kapsamı daraltılsın. Aksi takdirde adalet kavramının zedelenmesi, cezaların caydırıcılığının azalması gibi riskler, vicdanlara rahatsızlık vermeye devam edecek.
Irkçılığı görmezden gelmek
Hani “Futbolda anarşiyi yaratan küçük bir azınlıktır, abartmayın” diyor ya bazı otoriteler!
Böyle diye diye geldiğimiz noktaya bakın. O küçük azınlık, aklı selim çoğunluğun sesini çoktan bastırdı ve futbol terörü sadece spor alanlarında değil, sokaklarda cirit atar hale geldi.
Tıpkı görmek istemediğimiz, kendimize yakıştıramadığımız, üzerini örtmeye çalıştığımız ırkçılık gibi. Zamanında holiganları da küçümsemiştik. Bir avuç ruh hastası demiştik. Çirkinliklerini sineye çekmiştik. Ne oldu? Başa çıkamadığımız kocaman bir bela. Şimdi en az onun kadar tehlikeli bir başka sorunla karşı karşıyayız. Asla tolerans gösterilmemesi, gerekli önlemlerin acilen alınması ve yaptırımların tavizsiz uygulanması aşamasındayız. TFF talimatları ve şiddet yasasında ayrımcılığın cezası belli. O kartopunun yarın çığa dönüşüp nefesimizi kesmesini istemiyorsak, tohumdan fidana geçmeye çalışan bu illete tez vakit savaş açmalıyız.