Yumurta kapıya gelinceye kadar kılımızı kıpırdatmamak gibi bir gevşekliğimiz vardır.
“Nasıl olsa yaparız”, “Bizim yerimize düşünen birileri çıkar.” Veya “aman sen de” demeyi pek severiz.
Tıpkı futbolda kulüplerimizin şu an içinde bulunduğu durum gibi.
Devlet “babalığını” yapacak ya. Batma noktasına gelen ve UEFA’dan ciddi yaptırımlarla karşı karşıya kalan kulüplerimiz, şimdilerde “yandım Allah” diye kapı kapı dolaşıyor.
Oysa Futbol Federasyonu’nun girişimi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın onayı ile Türkiye Bankalar Birliği yardım elini uzatmıştı aylar önce.
Yanlış anımsamıyorsam sezonun devre arası idi. Gerekli çalışmalar yapılmış, zemin hazırlanmış ve taraflar arasındaki protokol imzalanma aşamasına gelmişti.
Geçmişte defalarcasına tanıklık ettiğimiz “kurtarma operasyonu” için tüm koşullar sağlanmıştı.
Ahh o transfer!
Ama o ne?... Ekonomik anlamda en sıkıntılı kulüplerimizden biri, süper ligin “mütevazı” takımlarından birine akıl almaz bir transfer teklifinde bulunmaz mı?
Bonservisi, bonusları ve golcü oyuncuya 4 yılda ödenecek para ile birlikte 25 milyon euroluk bir bütçe gündeme gelince, bu savurganlık ve umursamazlık haklı olarak projeyle ilgili söz sahibi makamları rahatsız etti!
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu misali.
Ve frene basıldı. Hem de ne fren!
Aradan geçen sürede “borçların yapılandırılması” işlemi bitmeli, Avrupa kupalarına girme olasılığı bulunan kulüplerin UEFA sopasına karşın eli güçlenmeliydi.
Sadece onlar mı? Süper ligde üç kulüp hariç herkesin ihtiyacı vardı, gözünün içine bakıyorlardı TFF ve TBB’nin...
Statü değişikliği
Şunu net olarak biliyorum. Birileri (!) insafa gelmemiş olsa, kurunun yanında yaş da yanacaktı. Bu tehlike halen mevcut.
İmdada Futbol Federasyonu’nun 1 Haziran’da yapılan seçimli genel kurulu yetişti aslında. Protokolün yeniden işlerlik kazanması için “olur” verilince, Türkiye Bankalar Birliği’nin taleplerinin yerine getirilebilmesi adına TFF Ana statüsünde değişiklik yapılması gerekiyordu.
Genel kurulda delegelerin çoğu neyin oylandığını bilmese de, eller havaya kalktı, indi ve zorlu eşik aşıldı. Sırada “kulüp lisans talimatı” var.
Federasyon, en kısa sürede statüyü yenileyerek kamuoyuna açıklamak zorunda. Başta UEFA radarındaki Trabzonspor ve Fenerbahçe olmak üzere, diğer kulüplerin kaderi ve ayakta kalması buna bağlı.
Sonrasında maliyeti 1 milyar lirayı bulan proje, Haziran ayı bitmeden hayata geçirilecek.
Plan bu, olmaz ise yandı gülüm keten helva!
Artık iş ciddi
Günü veya geleceği kurtarmaya yönelik bu girişim, kaçınılmaz biçimde sıkı bir mali denetimi de beraberinde getirecek.
TBB, yapılandırılan borçların ve harcamaların takipçisi olacak. Olmalı da.
Tüm kulüpleri kontrol edecek bir mekanizma devreye girecek, belki de başlarına kayyum atanacak.
Artık öyle sorumsuzca para harcama, transfer yapma, taahhüt altına girme dönemi bitti.
Geçmişin günahları ile yüzleşmek ve bedel ödemek, bazı kulüplerimiz için haksızlık gibi görünse de, UEFA “Ahmet’i-Mehmet’i” tanımaz. Muhatabı bellidir.
Konunun paydaşlarından Futbol Federasyonu da tabii. Yakın zamana dek UEFA kulüp lisanslarının nasıl verildiğini hepimiz biliyoruz.
Ne acıdır ki, kendimizi kandıra kandıra bugünlere geldik. Sonunda mızrak çuvalı deldi.
Bundan sonra baba evladını tanımaz. Düşenin de dostu olmaz!
Nerede hakem ücretleri?
Süper ligdekilerin tuzu kuru. Sezon boyu küçümsenmeyecek para kazandılar. Ya diğer kategoriler? Maçlar biteli nerede ise iki hafta oldu.
Futbol Federasyonu henüz hakedişleri yatırmamış. Nedir amaç? Hakemi cezalandırmak mı? İnsanları mağdur etmek 800 milyon liralık bir bütçeye sahip TFF’nin vizyonu ile örtüşmüyor.
Bilmem Nihat abinin haberi var mı?
Onun adı Karaman!
Trabzonspor, Ünal Karaman’ın teknik direktörlük kariyeri adına çok önemli bir basamaktır.
İki tarafın da birbirinden memnun olduğunun göstergesi, hafta içinde uzatılan sözleşmedir.
Artı, bir güven kontratıdır o belge. Ünal hocanın, “Orada ne yazıyor biliyorsam, Allah çocuklarıma kavuşturmasın” cümlesi, aralarındaki bağın ve sevginin en masum ifadesidir benim için.
Düşünün; süper ligin en önemli takımlarından birini çalıştırıyorsunuz ve emeğinizin karşılığı alacağınız para ile ilgili hiçbir beklentiniz yok.
Karaman’ın yıllık ücretinin bir milyon 180 bin liradan, 4.5 milyona çıkarılması, rakamlarla oynamayı sevenler için ciddi bir artış olarak görülebilir.
Yabancı para birimi bazında 700 bin eurodur Ünal Karaman’ın sözleşme bedeli. Takımdaki pek çok futbolcunun yıllık maaşından daha düşük bir rakam.
Süper ligde çalışan hocalar arasında bu kadar mütevazı davranacak ikinci isim çıkar mı?.. Sanmam!
Yeni sezon Karaman için kalfalık dönemidir. Beklentileri yüksek tutmak yanıltıcı olabilir.
Güç koşullarda, kısıtlı imkanlarla yarım sezonda bir takım ruhu oluştu ise, en önemli pay o harcı hazırlayan teknik adama aittir.
Sahip çıkın, hoşgörülü olun, zor günlerde destekleyin, böyle karakterli bir hocayı.
Geçti o günler beyler!
Sezon başladı, gazete manşetlerini transfer haberi süslüyor.
Yabancısı yerlisi, kimler yok ki?.. “Hadi canım o da gelir mi?” denecek isimler, kulüplerimizin gündeminde imiş meğer!
Valla bundan 3-5 yıl önce olsa anlar, ihtimal verir, bekleyip görelim derdim.
Lakin menajerlerin pazarlanmaya çalıştığı oyuncular; hangi bütçe ile alınacak, ne kadar bonservis verilecek, futbolcu maaşı ne olacak diye oturup kafa yorunca, lale devrinin bittiği anlaşılıyor. Devir hesap kitap devri. Kimse taraftara şirin görünmek için hovardalık yapamaz artık. Hiçbir kulüp elindeki oyuncuları gönderip yükünü hafifletmeden, yenisi için kılını kıpırdatamaz.
Olumlu tarafından bakarsak; ligdeki rekabet daha adil ve eşit hale gelebilir.
Camiaların büyüklüğü ve kulüplerin adları değil; altyapıya, gençliğe, geleceğe yatırım yapanların borusu öter bundan sonra.