Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Çok değil, iki hafta önce UEFA’nın Türkiye’deki şike süreciyle ilgili sessizliğini bozabileceğini dile getirmiştik. O günlerde Aykut Kocaman istifa etmiş, Fenerbahçe sarsılmış, Başkan Aziz Yıldırım öfkelenmişti. Lakin sarı-lacivertli camia için daha ağır bir kriz kapıda bekliyordu.
Dilimiz döndüğünce tehlikeye dikkat çekip şöyle demiştik: “Bu konuda iki farklı görüş var. İlki, UEFA Türkiye Futbol Federasyonu’nun gerekli hukuki yaptırımları uyguladığına kanaat getirecek ve dosya kapatılacak. Diğeri, ulusal liglerin ve Avrupa’daki organizasyonlarının bitmesini bekleyen UEFA, TFF’nin cezalarından tatmin olmayıp, kendi dinamiklerini harekete geçirecek. Olaya bu açıdan bakıldığında, Aziz Yıldırım’ın kaderinin Aykut Kocaman’ın istifası değil, doğrudan UEFA’nın vereceği karar ile bağlantılı olduğu düşünülebilir.”
Bugün geldiğimiz nokta da ortada. UEFA, Fenerbahçe ve Beşiktaş kulüpleri ile yedi yöneticisini disiplin komitesine sevk etti. Başta Aziz Yıldırım olmak üzere adı geçen yöneticilerin ömür boyu futboldan men, kulüplerimizin de UEFA organizasyonları dışında kalma riski var.

Haberin Devamı

Platini dinler mi?
Öncelikle şu gerçeği görmeli ve kafamızı kumdan çıkarmalıyız. 3 Temmuz süreciyle başlayan şike soruşturmasında TFF kendi politikası doğrultusunda kimilerini aklamış, bazı yöneticileri cezalandırmış olabilir. Yöntem ve sonuç tartışılsa da, Fenerbahçe’nin geçen sezon Avrupa’ya yarışmacı olarak katılması bazı çevrelerde “Bu iş kapandı” algısına yol açtı. Ve onlar, UEFA’nın çok daha kurnaz bir strateji izleyip kararı zamana yaydığını anlayamadılar. Ya da öyle olmasını istediler!
Anımsayın, geçen yıl İstanbul’daki kongrede Başbakanımız kürsüye çıkıp UEFA Başkanı Platini’ye çağrı yapmış ve şike davasında şahıslar ile kurumların ayrı tutulmasını istemişti. Platini ise diplomatik bir üslupla bunun mümkün olamayacağını anlatmıştı. Ancak bazılarımız bunu da anlamadı, taa ki hafta başına dek.
Anlamamakla kalmadı, Fenerbahçe Başkanı’nı bile kendi yanlışlarına inandırarak her şeyin yolunda gittiği yanılgısına ortak etti. Çok bilmişler, UEFA’da da işlerin Türkiye’deki yöntem ve alışkanlıklarla yürüdüğünü zannetti. Bir şeyi hesap edemediler. Talimat verenler ile alanlar bu kez farklı idi!

Haberin Devamı

Kurnaz Infantino!
Önümüzdeki tablonun iç açıcı olmadığı aşikâr. Suçlamalar ciddi, dosya hayli kabarık. UEFA Genel Sekreteri Infantino’nun önceki gün TFF yetkilileri ile yaptığı görüşme Türk medyasına farklı bir şekilde servis edilince, bazı çevreler yine pembe gözlüklerini taktı.
Lakin Infantino’nun da tıpkı başkanı Platini gibi futbol siyasetini çok iyi bildiğinin, kullandığı dilin ve verdiği teknik bilgilerin bizi iyimserliğe sevk etmemesi gerektiğinin altını çizmeliyiz.
Ne dediği iddia ediliyor Infantino’nun? TFF’nin verdiği kararlar değişmeyecek. Elbette değişmeyecek. Adamların niyeti üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil ki. İki; Disiplin Komitesi kararlarına Tahkim ve CAS yolu açık. Azıcık talimatlardan anlayan bunu da biliyor olmalı! Üç; kupaların alınması söz konusu değil. UEFA’nın böyle bir yetkisi yok, kupa el değiştirecekse kararı TFF verir. Dört; Fenerbahçe ve Beşiktaş’a geriye dönük yaptırım uygulanmayacak. UEFA o yaptırımı, dönemin TFF’si eliyle zaten uyguladı. Bilinmeyen ne var?..

Haberin Devamı

Şikeci damgası yemek
Beş; Olası cezalara erteleme yolu açık. En dikkat çekici olanı ve insanları gereksiz bir umuda sevk eden de bu. Diyelim ki adı geçen şahıslar ve kulüpler ceza aldı, ama UEFA cezanın uygulamasını erteledi. Yıldız oyuncular İstanbul’a geldi, tribünler şenlendi, Fenerbahçe ve Beşiktaş Avrupa’ya açıldı. Ne güzel değil mi? İyi de bu duruma sevinelim mi üzülelim mi? Sevinelim çünkü her iki kulübümüz de on milyonlarca zarardan kurtulup Şampiyonlar ve Avrupa liginde mücadeleye devam edecek. Üzülelim her iki kulübümüz de “şikeden” hüküm giyecek!
Beyler, bırakalım olayları istediğiniz gibi göstermeyi. Infantino gaz almaya çalışıyor. Biz sonuca bakalım. Türk futbolu için en acı, en can sıkıcı konu budur. O erteleme kararıyla birlikte “şikeciler” yaftası hep başımızın üzerinde sallanacak ve asla inmeyecek. Sindirebiliyorsak ne âlâ!
Bu çirkin görüntüye ortadan kaldırabilmek için iki seçenek var. İlki, esaslı bir savunma ve güçlü delillerle stajyer raportörün iddialarını çürütmek ve ceza olasılığını ortadan kaldırmak.
İkincisi, UEFA Disiplin Komitesi üyelerini Yargıtay kararının beklenmesi için ikna etmek, ki bu sağlanırsa büyük başarı olur, dosyayı bir kez daha zamana yaymak, sonra da hakimlere dua etmek!
Bu gerçeği görmezden gelerek UEFA’nın karanlık koridorlarında hasarı en aza indirgemeye çalışmak, günü kurtarmak ve bazı insanları rahatlatmak dışında kimseye yarar sağlamayacaktır. Bir şey ya vardır, ya yoktur. Ortası kocaman bir ayıptır!

Kupa bir sembol

Trabzonspor, ilk günden itibaren kendini şike sürecinin mağdurları arasında görüyor. Hakkını arıyor, kupasını istiyor. Sona yaklaştık. En geç on gün sonra UEFA Disiplin Komitesi kararını açıklayacak.
Ancak eski başkan Sadri Şener de dahil, bugün görevi devralan yöneticilerin söylemleri Trabzonspor’a yarar değil, zarar verdi. Trabzon camiası koca sezon şike ile yattı, şikeyle kalktı. Ne taraftar, ne futbolcu ne teknik adam kendini işine verebildi. Sonuç ortada. Şimdi Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu daha sert konuşuyor. Trabzonspor’un haklılığının masa başında engellenmesi durumunda, bir işaretiyle on binlerce insanı sokağa dökeceğini ima ediyor. Bu tarz yaklaşımların siyaset gibi futbolda da yerinin olmadığı, mevcut durumu ve gerçekleri değiştirmediği çok yakın zamanda test edildi. Kupa bir semboldür. Tıpkı Gezi Parkı gibi!