Dünyada her meslekte aynı kural geçerlidir; Başarısız olursan hesap verirsin.
Hele futbol gibi dev ekonomilere sahip sektörlerde, evrensel yaptırımlar daha katı ve acımasızdır. Duygusallığa yer yoktur, sonuca varmak basit bir matematik işlemi kadar hızlıdır.
Lakin, insanları hoş ama boş vaatlerle kandırmak, içi doldurulamayan söylemlerle oyalamak, kendi yetersizliğini başkalarının üzerine yıkmaya çalışmak ve son noktada kaçmak gibi alışkanlıklar, son yıllarda futbol kültürümüzün ayrılmaz parçası oldu malesef...
Trabzonspor bu örneklerden sadece biri.
Para da yok huzur da
Geçen yıl on milyonlarca euro harcayıp “hayal kırıklığı” sezonuna imzasını atan Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu, sırf “o kupa buraya gelecek” sözünü unutturabilmek için kulübü bu sezon daha ağır bir maddi yükün altına soktu.
Cebinden harcasa bu kadar müsrif, bu denli düşüncesiz davranabilir miydi bilemeyiz?
Şimdi çıkıp “Fahri görev yapıyorum, kızdırmayın bırakır giderim” diyebilir mi başkan? Derse şaşırmam!..
O zaman da sorarlar; “Para almıyorsun ama parayı yönetiyorsun. Kulübü hesapsız borçlandırıyor, gelirlerini temlik altına sokuyorsun. Üstelik ortada başarı yok. Nasıl bırakıp gidersin?” diye.
Sadece Başkan mı sorun Trabzonspor’da?
Kulüp cadı kazanı gibi kaynıyor, Sportif Direktör olup biteni seyrediyor. Kim bilir, belki de işine öyle geliyor.
Süleyman Hurma kusura bakmasın. Servet düşmanlığı yapmak dünya görüşümüze ters. Ancak bir futbolcu başarısız olduğunda nasıl sorgulanıyorsa, durumun aynen öyle. Yılda 2.4 milyon TL kazanıyorsan, sadece doğru ve isabetli transferden değil, takımdaki huzur ve barış ortamı ile uçan kuştan da sorumlusun demektir!
Kriz yönetemiyor, sorun çözemiyor, başarıya katkı sağlayamıyor isen, en az başkan kadar sorumlusun demektir.
Ve Şota Arveladze. Taraftarın gönlündeki prens. Sınırsız kredi ile geldi, yarısı şimdiden tükendi.
Gürcü hoca Makedonya’da “Süleyman Hurma yoksa ben de yokum” restini çektiği an, takımın patronu olarak inisiyatif kullanmakta ne kadar sıkıntı yaşayacağını da gösterdi aslında.
Sonrası malum. Onur-Hurma, Özer-Medjani, Erkan- Mehmet Ekici krizlerinde bir teknik direktör değil, kulübün profesyonel çalışanı gibi saf tutup, olaylara uzak durdu.
Hedef mi kaldı?
Gelinen noktaya bakın; Sekiz hafta sonunda Trabzonpor 11. sırada. Şampiyonluk hedefi olan Beşiktaş’ın 9, Galatasaray ve Fenerbahçe’nin 7’şer puan gerisinde.
Özgüvenini yitirmiş, kamplara bölünmüş bir takım var ortada. Saygı, sevgi sözcükleri hak getire! Trabzonspor ruhu mu? Bulan tez haber versin!
Para yok, huzur yok, sağlam bir irade yok, dolayısıyla başarı yok!
Peki, kim sorumlusu bu tablonun? Futbolcu mu? Kulübün muhalifleri mi? Taraftar mı, yoksa medya mı?
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ilk kötü sonuçta sportif direktörden girdi, teknik direktörden çıktı. Yetmedi, soyunma odasına inip futbolculara ayar verdi.
Ya Trabzonspor’da durum ne? Bırakın ayar vermeyi sac ayağı oluşmuş zirvede! Hacıosmanoğlu - Hurma - Şota üçgeni. Adeta bir saadet zinciri!
İşler bir iki maç daha kötü gitmeye görsün. Önce zincirin zayıf halkası Şota, sonra Hurma, ardından da başkana gelir sıra.
İyi de, Trabzonspor camiası böylesi kötü bir yönetim tarzını ve sebep olduğu mutsuzlukları hak ediyor mu? Onca zarar ve yitirilen değerler nasıl yerine konacak?..
Yanıtı kongrede verilmeli. Tıpkı yüz milyonlarca liralık borç hesabının kuruş kuruş sorulması gerektiği gibi!..