Son dönemde ne zaman A Milli Takım konuşulmaya başlansa, gündem sportif başarı değil; prim, sözleşme, Arda krizi oluyor.
Sizi bilemem ama, kabak tadı vermeye başladı bu kavga, gürültü.
Gerekçesi her ne ise, Avrupa Futbol Şampiyonası’nda ne yaşandıysa, her maç öncesi laf dönüp dolaşıp akçeli işlere geliyorsa, bu kaostan kurtulmanın bir çözümü olmalı.
Ne diyor Fatih Terim ve prim konusu açılınca ay-yıldızlı formanın kutsallığından dem vuran futbolcular?
“Bizim için para değil, milli takım önemli...”
Öyle mi?
Söylediklerinize inanabilmemiz, sizin de bunu kanıtlayabilmeniz için bir yöntem var.
Ne aldınız Avrupa şampiyonasında başarı (!) primi olarak?
Kimi 400 bin, kimi bir milyon küsur euro değil mi?
Bir kere burası Türkiye ve o paraların neden euro olduğunu açıklasın birileri.
İkincisi, madem öncelik “Vatan-Millet-Sakarya” üçgeni, herkes aldığı primin yarısını bağışlasın hayır kurumlarına, şehit yakınlarına veya gerçekten ihtiyaç sahiplerine!
Var mısınız? Eliniz gidecek mi cebinize?..
Efendim bu işler öyle aleni yapılmaz, gizlidir diyenlere soralım.
Aldığınız primler de gizli değil miydi medyada çıkan haberlere kadar? Öğrenilmesi mi rahatsızlık verdi?
Dünya lideriyiz!
İnsanların tepkisi, primin miktarına değil, elde ettiğiniz başarının karşılığının bu olmadığınadır.
Arda Turan diyor ki, “Primler federasyondan ve milletin kasasından çıkmadı, sponsorluk gelirlerinden karşılanıyor.”
Biz bunu hak ettik mi diye sorgulamıyor da, para kaynağının masumiyeti üzerinden, rahatlıkla vicdan muhasebesi yapıyor, dünya yıldızı Arda!
Beyler, 2014 Dünya kupasını kazanan Alman Milli Takımı’na şampiyonluk primi olarak 300’er bin euro verildi.
2016 Avrupa Şampiyonu Portekizli futbolcular 275’er bin euro kazandı.
Aynı organizasyonda 11 ülke federasyonu, milli takımlarına tek kuruş ödemedi.
Türkiye olarak çok mu ilerdeyiz onlardan? Çok daha mı başarılıyız?
Prim, ödül adı ne ise.. Bir kazanım karşılığında vaad edilir ve yerine getirilir.
Efendim, şampiyonaya katılma hakkını elde ettin, şu kadar para. Grupta maç kazandın, bilmem ne kadar prim. Elendin evine döndün, aferin bu da geri kalanı...
Yılda milyonlarca euro kazanan futbolcuları, milli takımda para ile motive etme yöntemi bugüne kadar yarar değil, zarar verdi, görmüyor musunuz?
Federasyon Başkanı ve Türkiye Futbol Direktörü’ne naçizane bir önerimiz var. Sonlandırın on yıllardır devam eden bu alaturkalığı.
Katılacağınız uluslararası organizasyonlarda hedefi çeyrek final, yarı final ve final olarak koyun. Geçtin mi çıtayı, al helâl olsun deyin..
Razı olmayan varsa da, bugüne kadar aldıklarına saysın!
Madem milli değerler, bayrak, ülke futbolunun geleceğini konuşuyoruz. Kaynağı bile tartışma konusu yapılan o primlerin altyapı, eğitim, tesis, antrenör yetiştirilmesi gibi çok daha önemli yerlerde kullanılmasına, kim karşı çıkabilir ki?
Dananın kuyruğu koparsa!..
“Akhisarspor maçı, Trabzonspor’da bazı isimler için son şans olabilir...”
Bu cümle Trabzonspor’da kimilerini gerebilir, tedirgin edip strese sokabilir.
Teknik direktöründen futbolcusuna, yöneticisinden masörüne uzar gider liste.
Gerçekler ortada. Rakamlar da. En kötü ikinci sezon başlangıcı.
Nasıl olmasın ki? Ersun Yanal dahil, bu takımın 11’ini ezbere sayacak tek kişi çıkar mı? Çıkmaz.
16 haftalık ilk yarının üçte biri geride kalırken, banko oynar diyebileceğiniz 5 futbolcu var mı? Yok.
Trabzonspor’un belirlenmiş bir oyun sisteminin olduğu söylenebilir mi? Hayır.
En güvendiğiniz isimler beklenen performansta mı? Kesinlikle değil.
Hani dersiniz ki, takım en azından iyi savunma yapıyor. Ya da hücum gücü yüksek, ofansif yanı umut veriyor.
Trabzonspor ikisinde de başarısız ve durum gerçekten can sıkıcı.
Keşke, işlerin yoluna girmesi için sabır ve zaman isteyeceğinize, 50. yılda şampiyonluk vaad edeceğinize, yeni stadın Akhisarspor maçıyla açılacağı öngörüsünde bulunacağınıza, şöyle seslense idiniz camiaya:
“Bu, geçiş sezonudur. Yeniden yapılanma, ayağa kalkma, ekonomik tabloları düzeltme, Trabzonspor takımının temellerini atma dönemidir. Gerçekçi olalım, sportif başarı, tüm bunlardan sonra beklenmelidir.”
Başkan ve yönetim, şimdi muhtemelen böyle düşünüyordur. Lakin yakın geçmişe bakıp verdikleri sözleri anımsadıklarında, planların revize edildiğini itiraf etmek, ağır geliyordur onlara.
Bu yüzdendir, geçmişin günahlarından ve çekilecek acılardan söz etmek...
Fatura adresi belli!
Peki, neden istenilenin yarısı kadar bile değil Trabzonspor?
Öncelikle son iki sezonun travmasını atlatmak kolay değil. Sadece kulübün sorunu mu bu? Camia da aynı psikolojiyi yaşıyor, yarına kuşkuyla bakıyor.
Güvensizlik had safhada. Beklentiler yüksek, ancak karşılık verememenin yarattığı baskı, herkesi olumsuz etkiliyor.
Yeni bir ekip olmanın sıkıntıları aşılabilmiş değil. Geçen bunca zamana karşın, aidiyet duygusu, takım ruhu eksik.
Şaka değil. Hiç yakıştıramıyoruz belki ama, insanlar Trabzonspor’un bu görüntüsüyle küme düşebileceğinden dahi söz edebiliyor.
Neden? Çünkü ileriye dönük olumlu sinyal gelmiyor.
Bu nedenle Trabzonspor açısından Akhisarspor maçının sonucu hayati önem taşıyor, diyoruz.
Şeytanın bir değil, iki bacağını da kırmak zorundasınız.
Aksi takdirde faturanın çıkacağı adresler belli. Başkan ve yönetim bırakıp gitmeyeceğine göre!
Muharrem Usta her ne kadar “Hocamızın sonuna kadar arkasındayız. Kendisine inancımız tam” dese de, gereğini yapmak Ersun Yanal’a düşebilir! Sonra da sıra diğerlerine gelir.
Trabzonspor, sezonun en kritik maçını gelecek hafta oynayacak. Ya dananın kuyruğu kopacak, ya güzel günlerin başlangıcı olacak!
Günün sözü
Hırs büyüyünce, ahlak küçülür. (Arapça, anonim)