O ceza Fenerbahçe’nin değil, Türk futbolunun kalbine indirilmiş bir hançer aslında.
Adamlar bas bas bağırıyor; “Stada meşale sokmayın, sahaya atmayın, takımınızı yakmayın” diye.
Kimin umurunda? Yurt içinde üç beş kuruş para cezası ile geçiştirmeye alıştık da, elin oğlu affetmiyor işte!
Bir, üç, beş derken, UEFA’nın sabrını taşıran o meşaleler, ağır bir faturaya dönüşüp Fenerbahçe’nin önüne konuverdi şimdi de. Hadi kendi ligimizde kanıksadık. Bilmem kaç polis kontrolünden kaçırılıp tribüne sokulan, gol sevinci maskesiyle tutuşturulan, bazen de rakip taraftara doğrultulmuş silaha dönüşen o tehlikeli şeyleri.
Nasıl olsa ders çıkarılacak bir yaptırımı yok. Paraysa para, güçse güç!
Ya gurbette yakılan ateşe ne demeli? Hasretlik, sevgi, coşku patlaması mı?
Yıllardır yaşadıkları ülkelerde maç izlerler. Kuralları, yaptırımları iyi bilirler. Sınırı aştıkları vakit başlarına gelecekleri de hakeza.
Lakin konu bir Türk takımının Avrupa maçı olunca, unuturlar verdikleri zararın, kimlerin canını acıtacağını! O meşale ikinci sınıf vatandaş muamelesine karşı bir tepkiye dönüşür. Sahaya atılan her türlü madde, bastırmaya çalıştıkları öfkelerini söndürecek bir kova sudur. Açılan pankartlar, derin milliyetçi duygularına yapılan vurgudur. Bu ruh haliyle yasakları delmek ise mübahtır.
Eee, sonra? Sonrası malum. En kritik, en çok desteğe ihtiyaç duyacağın maçını seyircisiz oyna. Yüz milyonlarca lira gelirden mahrum kal. Bir de elenip gittin mi, yak meşaleni bak keyfine!
Efendim, UEFA Türk taraftara ön yargılıymış. Konu Türk takımları olunca tahammülü yokmuş. Öyle mi dersiniz? Bakın yakın geçmişe, o kızıp kınadığınız UEFA, bugüne kadar hiç göstermediği hoşgörüsünü kimler ve ne için rafa kaldırmış?
Keskin sirke küpüne zarar. Sözde hepsi taraftarlık adına. İyi de, o sokak kavgaları, meydan savaşları ve tribün anarşisi, sonunun nereye varacağı düşünülmeyen ilkel davranış biçiminin cezalandırılmasına dönüşmedi mi? Kulüplerimiz bu aptallığın bedelini, hem de defalarca en ağır şekilde ödemedi mi?
Dün Galatasaray, bugün Fenerbahçe, yarın Avrupa’da mücadele edecek bir başka temsilcimizin başına gelecek aynı şeyler. Ne zamana dek?.. Ya birileri bizi adam edene, ya da biz hizaya girmeyi öğrenene dek!
Bak şu Vleminckx’in yaptığına?
Başkentte futbolun nabzı iyiden iyiye düşmüştü.
Tıpkı ligde dört takımdan tek takıma inişin travması gibi. Sağ olasın Gençlerbirliği, var olasın Vleminckx!
Adam çıktığı ilk resmi maçında dört gol birden atınca ulusal medyanın iştahı, yerellerin ekmeğine dikti gözünü.
Düne kadar başkent ekibinin ne yiyip içtiğini sormayan ulusallar(!), Belçikalı forvetin o kafa vuruşlarını nasıl yaptığının, sudan ucuza bir ücrete Türkiye’ye niçin geldiğinin, sezon sonunda üç büyüklere nasıl bir mesaj vereceğinin şifresini çözmeye kalktılar!
Gençlerbirliği’nin emektarı sevgili meslektaşımız Altan Altun’un servis ettiği fotoğraflar ve haberlerle yetinmeyenler, adeta antrenmanı bastılar.
Alışık değildi teknik direktör Fuat Çapa bu kadar ilgiye.
Sırf işini iyi yaptığı için, gollerinin bu kadar abartılacağını aklının ucuna bile getirmemişti Vleminckx.
Konsantrasyonu bozulmuş ve dikkati dağılmıştı takımdaki diğer oyuncuların. Sonunda tarihte hiç görülmemiş bir kararla antrenmanları medyaya kapattı Fuat Çapa. Böyle klasik numaralarla bizden kurtulacağını mı sanıyorsun hocam? Vleminckx gollerini sıralamaya, sen kazanmaya devam ettiğin sürece, sana da takımına da huzur yok bilesin!
e-bilet ve asalaklar
Geçen hafta sadece kadın ve çocukların izleyebildiği Trabzonspor-Karabükspor maçından sonra otelimize dönüyoruz.
Taksici tanıdık bir dostumuz. Başlıyor şikayete: “İki sene öncesine kadar aksatmadan kombine bilet alıyordum. Artık gitmiyorum maça. Televizyondan bile izlemek gelmiyor içimden.”
Herhalde başarısız sonuçlar canını sıktı diye düşünüyoruz.
Devam ediyor: “Ben para ödeyip kulübe katkı sağlıyorum, bedava biletle tribüne giren bazı gruplar olay çıkartıp sahamızı kapattırıyor. Niçin çocuğumun rızkını sokağa atayım ki?”
Adam haksız mı? Değil elbette.
Sorun sadece Trabzonspor’un sorunu mu? Önümüzde onlarca örnek var. Devletin de “Şiddeti Önleme” yasası!
Yasaya göre 2013-14 sezonundan itibaren elektronik bilet uygulamasından kaçış yok.
Artıları, eksileri tartışılır. Ancak bedavacılara, futbol holiganlarına ve sporda anarşi yaratanlara ciddi bir darbe vuracağı kesin.
Bakın şimdiden e-bilete karşı sesler yükseliyor.
Bir büyük kulübümüzün bir grup taraftarı tribünde “e-bilete hayır” pankartı açabiliyor.
Neden? Fişlenmek ve olay çıkardığında enselenmek korkusundan değil tabii.
Yılların alışkanlığı, avantaları kesilecek, avantaları!
Umarız devrim niteliğindeki bu karar gerçek futbol seyircisinin geri dönmesine, asalakların da kökünün kazınmasına vesile olur. Sabırsızlıkla bekliyoruz!
Hiç değilse güldürüyorsunuz
Yakın geçmişte futbolu bırakıp televizyonda yorumculuğa, hemen ardından magazin programlarında jüri üyeliğine ve reklam filmi tekliflerine balıklama atlayan eski bir yıldız, katıldığı programda Galatasaray’daki sakatlıklar ve Fatih Terim’in tercihleriyle ilgili ahkam kesiyor.
“Galatasaray ne arıyor anlamadım. Takımın stopere ihtiyacı yok ki. Orada oynayacak Cris var?”
Sunucunun gözleri fal taşı gibi açılıyor: “Galatasaray Brezilyalı oyuncunun sözleşmesini feshetti!”
Şaşkın bir bakış sonrası pişkin bir yanıt geliyor; “Öyle mi? Valla ben duymadım. Ne zaman oldu bu?”
“Geçen hafta içinde...”
Eee normal. Futbolculuğunda şöhretten başı dönüyordu, şimdilerde kazandığı paradan!
Aynen devam, hiç değilse güldürüyorsunuz bizi.