Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Önce Lokomotif Taşkent maçı, ardından Köln sınavı. Trabzonspor teknik direktörü Vahid Halilhodziç’in, kulüp başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu tarafından “mesaj” olarak algılanan tepkileri, aslında işlerin iyi gitmediğinin işareti.

Bir teknik adamın daha ilk hazırlık maçından sonra “Bu takıma 9-10 oyuncu transfer edilmeli” demesi hem oradaki futbolcular, hem de yönetim açısından trajik bir durum gerçekte.

Göreve hayal kırıklığı ile başlayan Halilhodziç’in “Umduğum, istediğim, aradığım ekip bu değil, çok sinirliyim” sözleri Boşnak çalıştırıcının Türkiye’ye gelmeden önce Trabzonspor ile ilgili geniş ve detaylı bir araştırma yaptığı iddialarını çürüttüğü gibi, yolun başında iken yaşadığı karamsarlık, ses getirecek bir kaç transfer ile giderileceğe de benzemiyor aslında.

Haberin Devamı

Zafer operasyonu! Halilhodziç’in Dünya kupasında parlattığı teknik adamlık kariyeri, milli takım ile kulüp takımı çalıştırmak arasındaki farkı anlayamayanlar için cazip gelebilir. Ülkesinde tatil yaparken verdiği röportajın bir bölümünde “kafam karışık” dediğinde “acaba gelmeyecek mi?” diye endişelenenler, Trabzon havaalanında başkan ile verdiği pozu bir “zafer operasyonu” olarak algılayabilir.

Lakin, ligde ve Avrupa’da hep yüksek hedefler koymuş bir camianın, takım üzerinde bu denli oynanmasının kısa vadede beklenen başarıyı getirmeyeceğini de hesaba katması gerekir.

Halilhodziç’in verdiği rapor değil, kulübün çıkarları doğrultusunda Olcan ve Henrique gibi iki önemli oyuncuyu satmak, belki çok daha fazla maliyetle onların eksiğini gidermeye kalkmak, yararlı olamayacağı düşünülen sorunlu futbolcuları gönderememek, yöneticilik başarısı olarak görülüyorsa, bu işte de bir gariplik var demektir!

Söylem ve eylem

Eleştiren tarafta durmak, yapılan doğruları görmezden gelmek anlamına gelmez. Biz, konan hedefler doğrultusunda şu ana kadar tatmin edici adımlar atılamadığını söylüyoruz. Teknik adam futbolcu sıcaklığının yaşanmadığını, sürekli şikayet ve taleplerin gündeme geldiği, taraftarı motive edecek hamlelerin yapılamadığı bir ortamda, her şeyi güllük gülistanlık göstermek bazılarının (!) işlevi olabilir. Bunu başarıyla yerine getirmeye çalıştıklarını da görüyoruz!

Haberin Devamı

Elini taşın altına koyanların kendi geleceklerinden önce elbette Trabzonspor’un başarısını düşündüklerinden şüphemiz yok. Ancak, söylemlerle eylemlerin örtüşmediği bir gerçek. Zaman Trabzonspor’un değil, kapıda bekleyen ve 3 liralık oyuncuyu 5 liraya pazarlamaya çalışan menajerlerin lehine işliyor. Dikkat edilmesi gereken asıl tehlike bu!

Kısacası; camia olarak bütünleşemeden geleceği, geçmişte yapıldığı iddia edilen hataların üzerine inşaa etmeye çalışmak sorumlu yöneticilik anlayışı ile ne kadar örtüşürse, (başkanın kendi benzetmesi) sahadaki ve tribündeki iki “delilin” bu meziyetleri sayesinde mevcut sorunların üstesinden geleceğini düşünmek, o kadar iyimserlik olur!

Olur mu? Olur!..

UEFA macerasına 5 takımla başladık. Bursaspor sürpriz şekilde elendi. Karabükspor 3. ön eleme turu ilk maçında avantajını kullanamadı. Beşiktaş Feyenoord’u deplasmanda yenerek play-off için umutlandı. Rövanş istediği sonuçla biterse, bu kez Arsenal, Porto, Leverkusen, Napoli gibi güçlü rakipler var, işi kolay değil. Trabzonspor’un hazırlık maçlarındaki hali malum. Şimdilik play-off için ışık yok. Geriye devler ligine doğrudan katılacak olan Galatasaray kalıyor. Beş takımla başlayıp tek takıma düşersek, ülke puanları açısından yandı gülüm keten helva!

Haberin Devamı

Roma’yı da yakarım!

Gurbetçi kardeşlerimiz kusura bakmasın. Sevgi, hasret, coşku bir yana, takımlarına verdikleri zarar öte tarafa.

Yıllardır aynı rezilliği yaşıyoruz. Ne zaman bir Türk temsilcisi Avrupa’da maç oynasa, tribünler alev alev.

Yakılan meşaleler ve atılan patlayıcı maddeler nedeniyle kulüplerimize defalarca ceza gelmesine karşın, bu kötü alışkanlıktan vazgeçemiyor gurbetteki insanımız.

Neredeyse çoğu orada doğmuş ve yaşadıkları toplumun kültürünü almış oysa. Yıkıp yakmak var mı o ülkede? Yok.

Herhangi bir maça patlayıcı, yanıcı madde sokabilirler mi? Hayır.

Varsayalım soktular. Elin polisi tepelerine binip dışarı çıkardığında, fişlenmekten kurtulup bir daha maça girebilirler mi? Asla.

Bakın, artık Türk takımlarına Avrupa’da hazırlık maçlarını bile oynatmak istemiyor adamlar. Program değiştirtiyor, taraftar gelsin istemiyorlar.

Geçmişte niçin “süper kupa” finali oynatacak ülke bulamadığımızı sorgularsak, altında modern ırkçılık değil, gurbetçi taraftarın coşku sınırlarını aşıp şiddete dönüşen eylemleri olduğunu görebiliriz.

Elbette genelleme yapıp farklı ülkelerde yaşayan milyonlarca insanımızı holiganizm sözcüğü ile lekeleyemez kimse. Tıpkı bizde olduğu gibi stat anarşisine çanak tutanların oranı yüzde 10’u bile geçmeyebilir ama, sonuçta ortaya çıkan tablo Türk taraftar profilini belirlemeye yetiyor maalesef.

Fenerlisi, Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı, Trabzonsporlusu... Özlem gidermek güzel ama, biliniz ki yaktığınız sadece meşale değil, gönül verdiğiniz takımlar canı oluyor çoğu kez!