Kayserispor Onursal Başkanı Mehmet Özhaseki Fenerbahçe ile oynadıkları kupa maçının hakemi Özgür Yankaya’yı ağır bir dille eleştirip şöyle demiş;
“Bu hataları üç büyük kulüp aleyhine yapsa o hakemi yaşatmazlardı...”
Yani?..
Canı yanan Fenerbahçe, Galatasaray veya Beşiktaş olsaydı, Yankaya’nın hakemliği biterdi!
Aslına bakarsanız Özhaseki’nin bu çıkışı çok şaşırtıcı gelmedi bana.
Çok uzağa değil, 2008 yılına gidip zihnimizi tazelediğimizde, Özhaseki’nin bugün hakemlere ve üç büyük kulübe yönelik söylemlerinin benzerini hayata geçirmek için, neler yaptığını anımsayabiliriz.
Tarih 5 Nisan 2008. Maç Fenerbahçe-Kayserispor. Hakem Hakan Sivriservi. Kayserispor maçı kaybetmiş, Onursal Başkan Mehmet Özhaseki yine ateş püskürüyor.
Hakemi yerden yere vurup, ciddi suçlamalarda bulunuyor.
O dönemin Futbol Federasyonu Başkanı rahmetli Hasan Doğan.
Özhaseki hızını alamıyor ve yıllar sonra itiraf ettiği gibi Sivriservi’yi Hasan Doğan’a şikayet edip, “Bitirin bu adamın hakemliğini” diyor.
Sonuç?..
Merkez Hakem Kurulu, Hasan Doğan’ın talimatı ile sezon sonunda aralarında Sivriservi’nin de bulunduğu dört hakemin ipini çekiyor. İki yıl mücadele ettikten sonra haklılığının kanıtlandığını gören Sivriservi hakemliği bıraktığını açıklıyor.
Özhaseki ise yaptığı icraatten duyduğu gururla “Gördünüz mü, düdüğünü duvara astırdık” ifadeleriyle nasıl bir güce sahip olduğunun altını çiziyor.
Nereden nereye değil mi?
Hükümetin desteği ve kulüplere uyguladığı baskıyla Haluk Ulusoy’u saf dışı bırakıp Futbol Federasyonu Başkanlığına “atanan” Hasan Doğan, sorgulamadan ve gerçekleri öğrenmeden, yine siyaseten aynı safta olduğu onursal başkanın isteği üzerine bir hakemin geleceği ile oynadı.
Nereden mi biliyoruz? Yıllar sonra Hasan Doğan’dan görevi devir alan bir başka federasyon başkanının konu Hakan Sivriservi’den açıldığı vakit, “Üzgünüm, kurunun yanında yaş da yandı” şeklindeki pişmanlık içeren ifadelerinden.
Hakemler yıllardır hata yapıyor. Pek çok kulübün canını yakıyor. İstemeyerek ve bilmeyerek ağır bedeller ödemelerine yol açabiliyor.
Geriye dönüp bakın. Hakem hatalarından şikayet etmeyen tek bir kulüp var mı?
Her hata yapanı Özhaseki’nin yöntemiyle darağacına göndermiş olsa idiniz, bugün maçlara çıkacak hakem bulabilir miydiniz?
Dün Sivriservi, bugün Yankaya!
Sayın Özhaseki hakemler üzerinden üç büyük kulübe gönderme yaparken, yakın geçmişte yaşadıkları ve yaşattıklarına dönüp bakarsa, aralarında ve amaçlarında hiç bir fark olmadığını görebilecektir.
Futbol Federasyonu ve MHK, o dönem hakemlerine sahip çıkmadı. Tam tersi, orada bulunmalarını sağlayanlara diyetini ödedi ve köşesine çekildi.
Umarız, artık bu tip tehditlerle hakeme düdük astırma devri kapanmıştır. Aksi takdirde gördüğünü çalan değil, görmek istediğini yapan hakem tarzı yeniden hortlar ki, bunun ne Kayserispor’a ne de diğer kulüplere fayda sağlamayacağı çok açıktır!
Etik Kurulu UEFA’yı ikna edebilir mi?
Şike ve teşvik incelemesinde son viraja girdik.
Etik Kurulu’nun raporunu tamamlamasından sonra federasyon en kısa sürede kararını açıklayacak.
Görünen o ki, federasyon gibi UEFA’nın da tavrını bu rapor belirleyecek.
Niye? Çünkü kişi ve kulüplere verilecek ya da verilmeyecek olası cezaların tek dayanağı Etik Kurulu raporu olacak.
UEFA’nın şahısların ve kurumların ayrı tutulmasına sıcak bakmadığını biliyoruz.
İçeride ise Başbakan ile Futbol Federasyonu Başkanı’nın görüşü belli.
Federasyon bu ayrımı benimseyip faturayı sadece kişilere keserse, UEFA’dan ulusal düzeyde yaptırım gelme olasılığı yüksek.
Haa, bir bakmışsınız aylar süren incelemenin sonucunda Etik Kurulu raporunda şike yapıldığı veya teşvik verildiği kanaati oluşmamış!
Buna biz inanırız (!) da, Etik Kurulu UEFA’yı ikna edebilir mi? Onu da Avrupa Futbol Şampiyonası’ndan önce öğreniriz elbette!
Fenerbahçe ve CAS davası
Fenerbahçe taraftarı CAS davasını onur meselesi yaptı.
Haksız değiller. Son dakika operasyonu ile Şampiyonlar Ligi’nden çıkarıldıktan sonra UEFA ve Futbol Federasyonu aleyhine açılan davayı sahiplenen camia, uzun zamandır seslendirilen “Fenerbahçe CAS’dan davasını çekecek” iddialarına tepki gösterecek elbette.
Ancak şu da bir gerçek; Bu dava sayesinde kendi kamuoyuna karşı dik durduğunu gösteren ve bir güç birliği yaratan yönetim, vakti geldiğinde yine kulübün çıkarlarını gözeterek bir uzlaşma zemini yaratabilir.
Uluslararası Spor Mahkemesi’ndeki duruşması iki kez ertelenen davada tarafların bu zemini oluşturmak için temasta olduğunu bilmeyen yok.
Fenerbahçeli bazı yöneticilerin bu yönde verdikleri mesajlarda varılacak noktayla ilgili ipuçları içeriyor.
Önemli olan gelinen aşamada Başkan Aziz Yıldırım’ın tavrı. Cezaevine girdiği günden bu yana dışarıda imiş gibi kulübü yönetmeye devam eden ve camiayı bir arada tutan Yıldırım, Fenerbahçe’ye prestij sağlayacak bir anlaşmaya neden hayır desin ki?
Biz ilk günden beri söylüyoruz. Başta Asbaşkan Ali Yıldırım olmak üzere bazı yöneticileri CAS’daki davayı kazanacakları yönünde ikna etmeyi başaranlar, tersi olasılığın giderek yükseldiğini gördüklerinde ki, bunun farkındalar, gemiyi terk edecek ilk isimler olacaklar.
UEFA’nın CAS’daki 45 milyon euroluk davayla ilgili tavrı belli. Onlar da Fenerbahçe gibi işin prestij tarafındalar. Üstelik çıkacak her sonuca göre uygulanacak yaptırım gücüne sahipler.
Süreç, haklılığını gündemde tutmak adına bugüne dek Fenerbahçe’nin lehine işledi. İzlenen yönteme bir strateji olarak bakılabilirse, bundan sonra atılacak her adımın yine Fenerbahçe’nin çıkarları doğrultusunda olacağını düşünüp ona göre tepki geliştirmek camiaya hiçbir şey kaybetirmeyecektir.
CAS’daki davanın çekilmesi dünyanın sonu değil, yeter ki gerekçeleri doğru ve ikna edici olsun.