FIFA 2 yıl önce hakemlerde üst yaş sınırını kaldırdığında, bu radikal karar devrim olarak nitelendirilmişti. Hemen ardından Kuddusi Müftüoğlu döneminde Merkez Hakem Kurulu da Süper Lig’de “emeklilik yaşını” 47’ye çıkarmıştı.
FIFA’nın aldığı kararın gerekçesi net; hakem fiziksel olarak hazır olduğu sürece mesleğini sürdürebilir. Zaten 45 yaşına kadar edindiği bir tecrübesi var. Bundan yararlanmak ve mümkün olduğu sürece kullanmak son derece mantıklı. “Yo-Yo” FIFA ve UEFA’nın kullandığı en ağır fiziksel test. Bir “tık” altı atletik sınav. İkisi de zor ve FIFA’nın olmazsa olmazları.
Türkiye’de “hakemler fire vermesin” diye son yıllarda sadece atletik test uygulanıyor. Testi geçmek, işi önce kafada bitirmekten geçiyor. Dolayısıyla hakem 50 yaşında da olsa, sahaya çıktığı vakit 90 dakika, hatta daha uzun bir süre sağlıklı olarak oyunun içinde kalabiliyorsa, niçin noktayı koysun?
Hakem yetişmiyor!
Üst sınırın daha önce 45 olarak belirlenmesinin amacı, genç hakemlerin katılımına imkan tanımak ve sirkülasyonu sağlamaktı. Görüyoruz ki sadece ülkemizde değil, tüm dünya yeni hakem yetişmesi konusunda ciddi sıkıntılar yaşanıyor.
İngiltere’de Premier lig kadrosuna 36 yaşındaki Simon Hooper ve David Coote’yı dahil edilmesi, torpil mekanizmasının yerleşikliğinden değil, ihtiyaçtandır. Bu sorun çözülmediği müddetçe yeni yüzler ve yetenekler görmek hayli zor. FIFA hakem komitesi yeni başkanı Collina’nın bu yönde verdiği mesajlar acı, ama gerçek..
Koşmayana ekmek yok
Mevcut MHK veya gelecekte bir başka kurul, bu anlamda hamle yapabilir. Örneğin Cüneyt Çakır gibi bir profesyonelin 47 yaşında vedasını kabul etmiyorum ben. Zorlarsanız Avrupa dışında alternatifi çok!
Hakem yaşı ne olursa olsun, sezonda iki defa “fiziksel yeterlilik testinden” geçemezse klasman düşüyor, vizesi iptal oluyor. Eskiden testler ciddiye alınmadığından orta sahadan maç yöneterek işi idare eden hakemler vardı. Günümüzde teknoloji gelişti. İnsanlar bilinçlendi. Yaptıkları mesleği değerli görmeyi ve konumlarını korumayı öğrendi. Hakemliğe “profesyonelce” bakan, gereğini yerine getiren, tırnaklarıyla kazıyarak bir noktaya gelen isimler, niçin yaş sınırı gibi “ahmakça” bir gerekçeye takılsın?
Şimdiler de Video Yardımcı Hakemliğine sarılmış gidiyoruz. Sadece kameradan “tiyo” almak yetmiyor. Orada yapay zeka değil, hakem var. Yani asla kusursuz olamayacak insan faktörü! Sistemde başvurulan durumların önemli bölümü; yer alma hatası, fiziksel yetersizlik veya görüş açısının kapanmasından kaynaklanıyor. Cesaret sorununa değinmiyor ve zaten tüm hakemlerde “VAR” olduğunu kabul ediyorum!
Öyleyse çalışan, hazır olan ve hak eden devam etsin. İşini ciddiye almayana da “güle güle” densin!
“VAR”da ego olmaz?
Cüneyt Çakır dünyanın en iyi üç hakemi arasında gösteriliyor. Dünya Kupası’nda yönettiği Nijerya - Arjantin maçında VAR’ın uyarısı üzerine izlediği görüntüler sonrası verdiği kararda ısrar etmesi ve bunun doğru çıkması, öz güvenini perçinlemiş, yöneticileri nezdinde büyük sükse yapmıştı.
Geçen hafta TFF Süper Kupa finalinde uygulandı VAR. Ekran başında ligin en deneyimli hakemlerinden Bülent Yıldırım, sahada FIFA kokartıyla zirve yapmış Cüneyt Çakır vardı. Çakır, Dany ceza alanı çizgisi önünde Rodrigues’i düşürünce sarı kartını çıkardı. Sonra yukarıdan uyarı geldi, görüntüyü izledi ve “devam” dedi.
Karar tartışma yarattı, yorumcuların önemli bölümü kartın renginin “kırmızı” olması görüşünde birleşti. Çakır’ın elbette bir savunması var. Mesela o an kaleye olan mesafeden dolayı iki oyuncunun yanı başındaki Mustafa Yumlu’nun topa müdahale edebileceğini öngördü. Ama o da ucunu açık bıraktı. Mevzu Yıldırım’ın VAR odasından ne dediğine döndü!
Ancak geçen sezon benzer pozisyonlarda pek çok hakemin “kırmızı” çıkarmadı diye cezaya girdiğini biliyoruz.
Sorun; VAR’da liyakat, kıdem, ego ve uluslararası unvan gibi faktörlerin yaratacağı olumsuzluk. Son karar her zaman hakeme ait olsa da, alınan sorumluluğun kimi zaman baş ağrıtacağı ortada. Kimse gücenmesin, gönül koymasın. Acaba diyorum roller değişse, sahada Bülent Yıldırım, VAR’ın başında Cüneyt Çakır olsa idi... Maçın kaderini etkileyecek o kartı Yıldırım gösterse, tartışmanın dozu ne olurdu?
Ya da Yıldırım kararını değiştirip “kırmızıyı” uygun görse, doğru bir uygulama başlattığımız için VAR’ı çılgınca alkışlar mıydık?..
Sonuç olarak sakın mucize beklemeyin. Hakem camiası zaten paramparça idi, umarım daha kötü noktalara gitmez.
VAR sezonu hayırlı olsun!..
Atatürk 19 Mayıs Stadı!
Son yıllarda yeni statlara “Arena” (eski çağlarda gladyatörlerin dövüştüğü, güreş, boğa güreşi, yarış gibi türlü gösterilerin yapıldığı alan) adı konulmasına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tepki gösterince, Cumhuriyet geleneğini unutturma çabası içindekiler anında tornistan etmişlerdi. Şimdi ülkenin başkentindeki tarihi stadın yenisi inşaa edileceği için yıkımına başlandı. 34 yıldır kale arkasında çektiğimiz fotoğraflar, soyunma odası koridorlarında yaptığımız röportajlar, basın tribünde yorumladığımız maçlar ile anımsayacağız bu stadı.
19 Mayıs Stadı’nın şeref tribünü girişinde Atatürk’ün “sporcunun zeki çevik ve ahlaklısını severim” yazılı tabelası, yüzlerce defa beynimize kazınmış bir öğretidir. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ricam, o modern stat hizmete girerken anılarımızın adının değiştirilmesine izin vermeyin. “Atatürk 19 Mayıs Stadı” bu tesise verilecek en güzel unvandır.
Unutmadan; spor kompleksinde başta atletizm olmak üzere sayısız amatör branşın sahası ve salonu vardı. Duyuyoruz ki futbol dışındaki dallar, kentin değişik ilçelerine dağıtılacakmış. Yapmayın; binlerce sporcuyu sürgüne göndermek yerine, aynı alan içinde yeni tesisler planlamak Ankara gençliğine yapılacak en büyük hizmettir. Gözden geçirmekte yarar var!