Trabzonspor adına bu yenilginin hiçbir mazereti olamaz. Bir defa daha görüldü ki, oynamadan maç kazanılmaz. Başlama düdüğü ile birlikte öne geçtiğin, bize göre ağır bir penaltı kararı ile farkı yakaladığın mücadelede bu avantajını koruyacak çaba gösteremezsen, uzun yıllar unutamayacağın bir dersi de hak ettin demektir.
Pozisyonu bile olmadan attığı iki gol dışında Trabzonspor maçı kazanmak için ne yaptı derseniz, yanıtı koca bir “hiç” olur. Oyuna ve skora bakıp Legia maçının yorgunluğunu kimse bahane etmesin. Bir takım savunma yapmayı da hücum etmeyi de beceremiyorsa bırakın galibiyeti, puan alması bile tıpkı dün akşamki gibi hayal olur.
Trabzonspor soyunma odasına iki farklı üstün gidebilse sonuç farklı olur muydu? Stancu’nun yoktan var ettiği ve üç savunmacıyı adeta düğüm yapıp attığı gol elbette Gençlerbirliği için müthiş bir motivasyon oldu. Lakin bu pozisyonda maçın bittiği yanılgısına düşmek de Trabzonspor gibi deneyimli bir takıma yakışmadı. Böyle bir rehavet olmaz.
Şifo Mehmet’in öğrencileri ikinci yarıya büyük bir iştah ve hırsla başlarken, bordo-mavili ekip ilk bölümde olduğu gibi yine rakibi kendi alanında bekleyip, ani atakla hücuma çıkmayı düşündü. Düşündü ama, bunu yapacak gücü ve becerisi yoktu. Henrique, Malouda, Olcan ve Adrian gibi topu öne taşıyacak ve o bölgede tutacak isimlerin rakip savunma arasında kaybolması, pozisyon üretmesini engelledi.
Buna karşın Gençlerbirliği’nin müthiş direnci ve skoru değiştirebileceğine olan inancı vardı. Nitekim Ahmet’in eşitlik sayısından sonraki hırsı tüm takım arkadaşlarına yansıdı. Geriden de gelse maçı kazanabileceğini fark eden başkent ekibi 80. dakikada Jimmy Durmaz’ın jenerik golüyle öne geçti. Topu orta alandan alıp iki rakip arasından kurtulmak ve bitirici vuruşu yapmak gerçekten hem efor hem de yetenek gerektirirdi. Jimmy ikisine birden sahip olunca Trabzonspor 8 kişiyle rakip alanda kaldığı bir anda kalesinde golü gördü.
Gençlerbirliği’nin Mehmet Özdilek’in göreve gelişiyle kabus dolu günlerden çıkması asla bir tesadüf olamaz. Mehmet hocanın üzerine ölü toprağı serilmiş bir takımı ayağa kaldırıp üç maçta üç galibiyet alması, takdir edilecek ve alkışlanacak bir başarı. Tabii bir alkış da Gençlerbirliği’nin örnek taraftarına. Bir dakika olsun takımdan desteğini çekmeyen ve onu motive etmeye çalışan bu seyirci dün sevinmeyi de hak etti, öğünmeyi de.