Fenerbahçe’ye matematiksel olarak da şampiyon diyebilmemiz için yarınki derbi maçını kazanması yetecek.
Lakin, ligin bitimine 5 hafta kala aradaki farkın 12 puan olması, yarışı gazı kaçmış gazoza çevirdi. Rekabet, çekişme, adrenalin yok. İddia yok. Ezeli rakipleri dahil herkesin kabul ettiği gerçek, Fenerbahçe’nin lig tarihi boyunca en kolay ulaştığı şampiyonluk bu olacak.
Komik ama gerçek olan ise, lig 17 takımla oynanıyormuş gibi ikincilik yarışının son haftaya kadar süreceği beklentisi.
Fener nasıl olsa Avrupa’ya gidemeyecek ya! Züğürt Ağa misali, Beşiktaş ve Galatasaray arasında tadı, kıvamı, coşkusu şampiyonluktan çok uzak, yapay bir heyecanla avutacak insanlar kendisini.
İkincilik ipini göğüsleyen, yine tarihte görülmemiş bir başarı ile taçlandırılacak ve getirisi şimdiden iştah kabartan Şampiyonlar Ligi’ne doğrudan katılma hakkı ile ödüllendirilecek!
Farkında mısınız, asla tekrarı olmayacak garip bir lige tanıklık ediyoruz!
G.Saray sorgu odasına
Sezona “Dördüncü yıldızı” hedefleyerek başlayan Galatasaray’ın an itibarıyla lider Fenerbahçe’nin 13 puan gerisinde kalması, “normal” bir sezonda yönetimlerin değişmesine ve teknik kadronun istifa etmesine yol açar, böyle bir tablo taraftarı sokaklara dökerdi.
Oysa şimdi, Şampiyonlar Ligi cazibesi onca başarısızlığın üzerini örtme şansı olarak kullanılıyor. İlginç olan ise başkanı da, teknik direktörü de, futbolcusu da buna inanmış görünüyor! Kimse ezeli rekabette tarihi puan farkını sorgulama gereği duymuyor. Bu tarz bir yüzleşme kimsenin işine gelmiyor.
Ya Beşiktaş ikinci olursa?.. Durun canım, daha beş hafta var. Adamların keyfini kaçırmayın...
Beşiktaş başarılıdır
Stadı olmayan, göçmen kuşlar misali her hafta farklı bir zeminde ve atmosferde oynayan, futbolcuları sakatlıktan kurtulamayan, yıldızları kapris yapan, mütevazı kadrosuyla inadına direnen Beşiktaş, bu ligin en başarılı takımıdır gerçekte. Bilic de üçüncü olsa bile, ligin en başarılı hocasıdır bizce. Bilic ve siyah-beyazlı renkler birbirine bu kadar yakışıyorsa, teknik adamlığı kadar, adamlığının da rolü vardır gıpta edilen bu uyumda. Dolayısıyla bu koşullarda ligi ikinci bitirdiği için Beşiktaş’ı ve emekçilerini eleştirmek, en hafif tabiriyle “insafsızlıktır.”
Trabzon nerede?
Ligin zirvesinden söz ederken, “büyük takım apoleti” sıkı bir cila gerektiren Trabzonspor’u göz ardı edemeyiz elbette! “Aman bu yıl da UEFA’ya gidelim” söylemleri ve iddiası, liderden tam 23 puan geride kaldığı gerçeğini değiştirebilir mi? Asla.
Tezata bakın... Hep yarışmacı bir takım olması gereken Trabzonspor’un rakibi ne Fenerbahçe, ne Beşiktaş, ne Galatasaray! Kimse yanlış anlamasın ve diğer takımları küçümsediğimizi düşünmesin. Ancak ne acıdır ki, Trabzonspor’un derdi büyükler değil, Sivas, Karabük, Kasımpaşa ve Akhisar gibi mütevazı rakipler.
Böyle bir zihniyet, hedefine ulaşır ve kendini “başarılı” olarak nitelendirirse, birilerinin onlara “büyüklük kavramını” yeniden tanımlaması gerekebilir!
Şike davası, YCGK ve AYM!
Geçen hafta bu köşede, şike davasıyla ilgili karar hakkında “eli kulağında” demiştik. Yerel seçim bitmiş, gözler Yargıtay’a çevrilmişti. Nitekim başsavcılık perşembe günü 15 sanığın yaptığı itirazı reddetti.
Gerekçe, ortaya konan delillerin yeterli görülmemesi. Artık Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım ve cezası kesinleşenlere cezaevi yolu göründü.
Peki, bu karar vicdanlarda nasıl karşılık buldu? Trabzonspor cephesinde adaletin yerini bulduğu yorumları ağırlıklı. Fenerbahçe camiasında ise “kafalardaki soru işaretleri” tam olarak yanıtlanamadı görüşü yaygın. Neden? Çünkü “Yargıda kumpas” iddialarının yüksek tonda seslendirildiği bir dönemde, yeni delillerin objektif olarak değerlendirilmediği kanaati hakim.
Yargıtay aşamasında eksik kalan nokta var mı? Evet var. En üst karar organı olan Yargıtay Ceza Genel Kurulu aşaması atlandı. Yani dosya YCGK incelemesine gerek duyulmadan yerel mahkemeye iade edildi. Nedir YCGK? Yargıtay’daki 15 dairenin başkanı ve üyelerinin katılımı ile toplanan 30 kişilik bir kurul. Onların kararı son aşama. 60 farklı gözün iddiaları inceleyeceği, itirazda bulunabileceği, fikirlerini dile getirebileceği bu platform, şike davası için kullanılmadı. Ya da gerek duyulmadı. Tıpkı Balyoz ve Askeri casusluk davalarında olduğu gibi!..
Şimdi akıllarda sadece bu soru kaldı. Vicdanlarda en ufak bir şüpheye yer bırakmamak adına YCGK süreci de tamamlanmış olsa idi, yarın insanların ve camiaların konuşabileceği ne kalabilirdi?.. Anayasa Mahkemesi mi? Galiba insanların güvendikleri tek yargı kurumu olarak o kaldı!