İshak Doğan. Bir dönem Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim’in gözdesiydi. Galatasaray’a transferi gündeme gelmişti.
Trabzonspor geçen sezon başında İshak’ı, ezeli rakiplerinin elinden kaptı! 4 yıllık sözleşme yaptı. Bonservisine 1 milyon 750 bin euro, yani 5 milyon lira verdi. İshak oynasa da oynamasa da senede 2.5 milyon TL kazanacak.
Soner Aydoğdu. Gençlerbirliği’nde yıldızı parladı, 2012-13 sezonunda 2 milyon 250 bin euro bonservis ücreti karşılığı 5 sezon için Trabzonspor’a transfer edildi. Bu sezon 1 milyon 100 bin (3.2 milyon TL), seneye 1 milyon 200 bin dolar garanti para alacak.
Serdar Gürler. İbrahim Hacıosmanoğlu yönetiminin transfer başarılarından biri! PTT 1. lig ekibi Elazığspor’dan 4.5 milyon lira fesih bedeli ödenerek alındı. Üç sezonluk imza attı, her yıl 1 milyon 700 bin lira ödenecek.
Fatih Atik. Yönetimin Guingamp’ta keşfettiği gurbetçi oyuncu. İki yıllık sözleşme imzaladı, yıllık garanti ücreti net 1 milyon 425 bin lira.
Trabzonspor Sportif Direktörü Süleyman Hurma hafta içinde dört futbolcu ile ilgili zehir zemberek bir açıklama yaptı. Hurma, kadroda düşünmedikleri bu oyuncuları “yattıkları yerden para kazanmakla” suçlayıp, transfer döneminde bir başka takıma gitmedikleri için eleştirdi.
Ve ekledi; “Asla affedilmeyecek ve takıma dönemeyecekler.”
Trabzonspor’da uçan kuştan haberdar olması gereken Sportif Direktörün, elbette böyle bir tepki göstermeye hakkı var. Kulübün transfer politikalarını belirleyip, iyi işler de yapan Hurma, bu oyuncuları elden çıkaramadığı için belli ki suçluluk psikolojisinde...
Ancak Soner Aydoğdu hariç, diğer transferlerin tümünün günahı da sevabı da, Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu ve ekibinindir.
Serdar Güler’in futbolculuğu ya da kişiliğine sözümüz yok. Lakin, 1. ligde bir takımdan 4.5 milyon lirası fesih bedeli, toplam 9 milyon 630 bin lira ödenerek alınan bir futbolcu, Trabzonspor’da direkt oynayacak kapasitede olmalıdır. Değilse, bedelini ödemek Trabzonspor kulübüne düşse bile, gerçek sorumluluk o imzaları attıranlarındır.
Hâl böyle iken, kimse etik değerlerden, sportif ahlaktan söz etmeye kalkmasın. Bu oyuncular zorla mı geldi Trabzonspor’a? Ortada bir iş akdi varsa ki öyle, kulüp taahhüt ettiği o paraları ödemek zorunda... Hak edip etmedikleri sorusuna yanıt vermesi gerekenler ise, göreve geldikleri gün “Öz kaynaklarımıza döneceğiz. Borçları azaltacağız, gereksiz ve abuk sabuk transfer yapıp, kulübü batağa sürüklemeyeceğiz” diyenlerdir! Futbolcuyu hedef gösterip, günah keçisi yapmayın!
Tehlikenin büyüğü kapıda
Şimdi birileri çıkıp, “İşler iyi gidiyor, niçin herşeyi eleştiriyorsunuz” diyebilir. Saha sonuçlarına bakıp işler iyi gidiyor demek, Trabzonspor’un son iki yıldır üstlendiği mali yükümlülükler ve doğuracağı olumsuz sonuçların üzerini örtebilir mi?
İşte, iki gün önce medyada yer aldı. Resmi bir açıklama ve yalanlama gelmedi. Kayserispor’dan transfer edilen Sefa Yılmaz’ın bonservis bedeli “ödenemediği” için, kulübün Spor-Toto gelirlerine temlik kondu. Hem de Süleyman Hurma’ya babası kadar yakın Kayseri Başkanı Recep Mamur tarafından! Sırada kim bilir başka hangi kulüpler var, yakında göreceğiz!
Evet, bir kaç örnek dışında ligde borçsuz kulüp yok. Kiminin az, kiminin çok. Lakin Trabzonspor’un bu kulvarda zirveyi zorlayacağı kesin. Yakın geçmişin hatalarını telafi etmek için bu sezon yapılan transferler ekstra yük getirse de, bordo-mavili kulübün tek çıkışı var: Sportif başarı, maddi - manevi Trabzonspor’u rahatlatır.
Sabit gelirlerin dışında, tribünde taraftar katkısı, tescilli ürün satışı, yeni sponsor girdisi, her galibiyet karşılığı TFF’den gelecek para, stat isim hakkı belirlenirken elde edilecek pazarlık gücü ve başarıyla birlikte yeni kaynakların yaratılması, derin yaralara merhem olabilir.
Velhasıl, iş dönüp dolaşıp teknik direktör Şota ve futbolculara geliyor. Uçurumun kenarında duran Trabzonspor’u sadece onların başarısı kurtarabilir.
Aksi takdirde bu kulüp, tarihinde hiç yaşamadığı bir krize sürüklenir ve camia tarifsiz acılara katlanmak zorunda kalabilir!..
Azıcık susun, insanlar ölüyor!
Zamansız gelen, kahpece vuran, insanlığı utandıran ölümleri kanıksamaya başladığımız gün, bittik demektir. Korkarım gidişat bu kadar kötü. Kahreden şehit haberleri ve yürek burkan hikayeleri, mültecilerin utandıran dramı yaşamın akışında sıradanlaşıyorsa eğer, futboldan, milli takımdan, hakem hatalarından, transfer skandallarından söz etmenin ne anlamı olabilir ki?
Bakıyorum, günlerdir spor camiasındaki o bildik kavgalar, tartışmalar, hesaplaşmalar, toplumdaki yozlaşmaya çanak tutarcasına hız kesmiyor. Yitirilen canlar, ateş düşen ocaklar beylerin umrunda değil. Varsa yoksa ben ve benim çıkarlarım. İki günde her şeyi unutmak ne kadar kolay!
Kimilerine göre hayat devam ediyor. Lakin azıcık vicdanınız varsa susun, susamıyorsanız sesinizi kısın, acılı yüreklere saygı duyun! Görmüyor musunuz, siz didişirken, orada da insanlar ölüyor!
Bu utanç hepimizin!
“Kumdan kaleler için savaşırken krallar, ölü balıklar gibi karaya vurdu savaştan kaçan kalesiz çocuklar...”