TFF Başkanı Yıldırım Demirören’in iki tespiti çok önemli. İlki, içeride-dışarıda kulüplerimizin tamamını ilgilendiriyor; “Futbolu bekleyen en önemli tehlike finansal durum. Kulüplerimiz çok zor günler geçirecek. Çoğu finansal açıdan Avrupa kupalarına gidemeyecek. Kontrol edilecek ve artık biz bile lisans veremeyeceğiz.”
Demirören’in işaret ettiği kulüpler çok açık. Gerçi süper ligdeki pek çok takım aynı sıkıntıyı yaşıyor ama, tehlike bulutları hedefi şampiyonluk ve derece yapmak olan dört büyüklere daha yakın.
Peki nedir finalsal fair-play? Neden kulüplerimizi tehdit eder hale geldi? Geçmişte bazı kulüplerin açıkları görmezden gelindi de mi, bugün TFF bile lisans veremeyecek duruma düştü?
Aslında UEFA, bugünleri 5 yıl önceden görmüştü. Avrupa futbolunun patronu 2009 yılında kulüplerin mali açıdan disipline edilmesi, çılgın transferin dizginlenmesi ve alt yapının teşvik edilmesi için bir dizi radikal kararlar almıştı.
Öngörülen süre dolduğunda, kulüplerin mali tabloları incelenecek ve belirlenen kriterleri yerine getirmeyen kulüplere yerel federasyonlar “yeterlilik belgesi” vermeyecekti. Sonrası malum. UEFA’dan ret.
-Hep hazırlıksız yakalanıyoruz!-Süre doldu, yumurta kapıya geldi.
Tıpkı e-bilet uygulamasında olduğu gibi, yıllar öncesinden “tarih” belirtilmesine karşın neredeyse kulüplerin tamamına yakını finansal fair-play’e de hazırlıksız yakalandı!
Belki bu seneyi de atlatırlar, lakin 2015-16 sezonu için büyük bir kriz kaçınılmaz.
Ne istiyor UEFA?..
Bir; kulüpler yöneticilerin veya üçüncü şahısların cebinden harcama yapamayacak.
İki; 2014-2015 sezonuna kadar futbolcu, kulüp ya da devlete olan kulüp borçları ödenmiş olacak.
Üç; futbolcu ödemeleri, toplam gelirin %70’ini geçemeyecek.
Dört, kulübün toplam borcu, toplam gelirinin iki katından fazla olamayacak.
Beş; öz sermayenin eksiye düşmesine izin verilmeyecek.
Altı; mali tablolarda futbol dışı gelirler gösterilemeyecek.
Hadi bir kulüp başkanı veya yöneticisi çıksın da, “Biz bu kriterlerin tamamını yerine getirdik” desin.
Diyemezler. Türkiye’de işlerini istedikleri gibi idare eden, vergi borçlarının ertelenmesi için günlerce kadar devlet kapılarında yatan, şampiyonluk uğruna sınırsız harcama yapan, kulüpleri boğazına kadar borçlandıran, gelir artırıcı hiç bir önlem almayan bu zat-ı muhteremler, yarın ülke futbolunun uluslararası platformda içine düşeceği batağın tek sorumlusu olacaklar çünkü.
Şunun şurasında 9 ay kaldı. Haziran 2015’de nur topu gibi bir krizimiz olacak. Ve bu kadar kısa sürede ciddi bir iyileştirme yapılamazsa, ki hiç sanmıyorum, gelecek sezon bazı kulüplerimize Avrupa hayal olacak. Bu kadar açık ve net!
E-Bilet sıkıntısı
Demirören’in ikinci tespiti e-bilet ile ilgili; “Seyirci sayısındaki düşüşün Passolig ile alakası yok. Şampiyon olan kulüplerimizin kombine sayısı 60 bin azalmış. Yanlış transferler, kavga ortamı seyirci sayısındaki düşüşün en önemli nedeni. Rantçılar ve bedavacılar tribünden gitti.”
Rantçılar ve bedavacılar bölümüne katılmamak mümkün değil. Zaten en büyük yaygara da oradan çıkıyor. Kombine sayısının düşmesinin transfer hataları ve kulüplerin yarattığı kavga ortamına bağlamak da doğru. Herkes aynanın karşısına geçecek ve hatalarıyla yüzleşecek.
Ancak, bir de kombine almayan veya alamayan kitle var ki, sayıları azımsanmayacak kadar fazla. İşte bu insanlar gelmiyor artık statlara. Özellikle Anadolu’daki kaçışın gerekçesi belli. Bürokrasi ile uğraşmak, kart çıkarıp her defasında para yüklemek zor geliyor onlara. Seslerini de duyuramıyorlar. Stat yerine lokallere, kahvehanelere, evlerine gidip maç seyrediyorlar. Formül aranacak ise, çıkış noktası bu kitle olmalı.
Onlar kendini bilir!
Şimdi bu satırları okuyan bazı insanlar, “TFF başkanının gazetesinde çalışıyor ya. Girecek dümen suyuna” diye düşünebilirler.
Bizi 30 yıldır bilen bilir. Önce aileden, sonra meslek büyüklerimizden aldık terbiyeyi. Bırakın yalakalık yapmayı, yalaka sözcüğünün etrafından bile dolaşmayız. Dolaşanları da iyi bilir ve sevmeyiz. Zaten öyle olsaydı, bakanların, genel müdürlerin, bürokratların hedefe haline gelebilir miydik?..
Akıllarından geçen, kadeh tokuştururken ağır sözler söyledikleri makamlara, yüzyüze geldiklerinde övgüler yağdıran ve sosyal medyada ahlak sınırlarını zorlayan insan müsvettelerinin işidir, öyle biline!
Samsun sahipsiz mi?
Sadece süper ligde değil, alt gruplarda da ciddi sıkıntı yaşanıyor. Para yok, gelir yok, borç çok. Bu kulüplerden biri de Samsunspor. Zor günler geçiriyor. Kulüp başkanı Emin Kar, 1989 yılındaki feci trafik kazasından kurtulan gerçek bir Samsunspor sevdalısı. Şimdi isyan edip görevi bırakma noktasında. Tüm gelirler temlikli. Yakında eski yabancı oyuncularının alacakları yüzünden transfer yasağı gelecek. Kulübe sahip çıkılmazsa durum vahim. Daha vahimi ise Kar’ın bunca özverisine karşın, kulüpten maaş aldığı iddiası. Kar bugün niçin tekerlekli sandalyeye mahkum, bilmeyenler açıp baksınlar 30 Ocak 1989 tarihli gazete arşivlerine!