Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Teşhisi BATE maçının UEFA gözlemcisi koymuştu. “Bunu yapanlar idiot olmalı.”
Sonuç ortada. Fenerbahçe’ye bir maç saha kapatma, ertelemeli olarak bir yıl Avrupa kupalarından men.
Ne demek erteleme?
“Günah bizden gitti, son kez uyarıyoruz. Aynı eylemi tekrar ederseniz meşale gibi yanarsınız.”
Başkan şaşkın, yönetim şaşkın, hukukçular iğne ile kuyu kazma çabasında.
UEFA Tahkim Kurulu, yapılacak itirazı kabul eder mi? Bu kâbusu birkaç aptalın yaşattığını ve kulübün sorumluluğu olmadığı anlatılabilirse belki.
Diyelim ki, Fenerbahçe’nin başvurusu kabul edilmedi.
Sarı-lacivertli takım bir yıl süresince boynuna asılan bıçakla dolaşacak Avrupa’yı.
Hani, aynı eylem içeride veya dışarıda tekrarlanırsa, erteleme cezası yürürlüğe girecek ya...
Dahası var. Ve dahası, insanı korkutuyor.
Fenerbahçe’nin deplasmanda oynayacağı bir Avrupa kupası maçını düşünün. Değişik ülkelerden birbirini tanımayan binlerce taraftar orada. Hepsi de sarı-lacivert formalı. Provokasyona açık, her türlü tehdidin yaşanabileceği bir ortam. O kadar insanı “sen gerçek Fenerli misin?” diye tek tek kontrol etme şansınız da yok. Ardından o kötü niyetli grup yaktı meşaleleri gönderdi sahaya.
UEFA 1 yıl Avrupa’dan men cezasını niye verdi? Defalarca uyarı yapılmasına karşın sahaya meşale, havai fişek ve yanıcı madde atıldığı için.
Bu durumda önce ertelenen ceza yürürlüğe girecek, sonra Fenerbahçe’ye asgari bir maç ceza daha verilecek.
Ve tehlikenin büyüğü geliyor, aynı eylem tekrarlandı ya, bir yıl men cezasının üzerine bir yıl daha eklenecek!
İnsanın içi sızlar. Ayıp, günah, yazık, rezalet!
Türk futboluna ihanet
Sadece Fenerbahçe’ye değil, Türk futboluna yapılmış ihanetlerin en büyüğü bu işte! Şimdi anlayabiliyor musunuz, BATE maçının durmasına neden olan o minik paraşütün görsel bir şov değil, bir felaket habercisi olduğunu?
Şu dakikadan sonra Fenerbahçe’yi seven, camianın parçası olduğunu iddia eden tek bir taraftar, cebinde kibritle Saracoğlu stadına girmez, giremez. Lakin kimse de Fenerbahçe’nin Avrupa’da oynayacağı maçların provoke edilmeyeceğinin garantisini veremez.
Başkan Aziz Yıldırım geç de olsa boşuna bas bas bağırmadı, “Hiçbir kulüp tek başına bu işin altından kalkamaz. Şiddet yasası uygulansın, sorumlular cezalandırılsın” diye.
Yaşanan sürecin Fenerbahçe’nin sorunu olduğunu düşünenler yanılgı içinde. Tepemizdeki bela hepimizi ilgilendiriyor. Bugün Fener’e, yarın Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor ve diğer temsilcilerimizin başına.
Sonra diyoruz ki “UEFA çifte standart uyguluyor. Türkiye’yi sevmiyor.” Niye sevsin bizi adamlar? Niçin Fenerbahçe’yi veya bir başka Türk takımını kollasın, hoş görüyle yaklaşsın?
Gücümüz mü var UEFA’da? Sağlam bir lobimiz, eyyamcı Platini ile iyi ilişkilerimiz mi var? Yoksa sicilimiz mi çok temiz? Şenes Erzik’i bile güç durumda bırakan biz değil miyiz?
Görev herkesin
Artık ağlayıp sızlanmanın faydası yok. İş başa düştü! Yarattığımız canavarı deliğine sokmanın tek yolu, sessiz çoğunluğun ayaklanması, zamanında aldıkları imtiyazla arsızlaşan bir avuç çapulcuya hak ettikleri dersi vermesidir.
Bakın çevrenize. Nerede onlardan bir tane görüyorsanız, tükürün yüzüne yeter!

Haberin Devamı

Terim’e niçin üç maç?

Haberin Devamı

Disiplin Kurulu’nun Fatih Terim’e verdiği 3 maç ceza ve açıklanan gerekçeleri bazı soru işaretlerini de beraberinde getirdi.
İşte onların bir kaçı:
1- Hakemin teknik adamı ihraç yetkisi var mı? Yoksa, bu kararın adı ihraç mı, saha dışına çıkarma mı?
2- Tedbir konmuyorsa otomatik ceza da yoktur. Saha dışına çıkarılan teknik adam PFDK tarafından “tedbirli” sayılmadığı halde tribünden takımına taktik vermesi nasıl “sportmenliğe aykırı hareket” sayılıyor ve ceza veriliyor?
3- PFDK yeni bir içtihat geliştirdiğine göre, bundan sonra tribüne çıkartılan teknik adamların davranışlarını düzenleyen bir talimat çıkarılacak mı? Çıkmayacaksa adamına göre özel işlem mi yapılacak?
4- Söz konusu dosyanın üzerinde “Terim” değil de “falanca” teknik adam yazsa idi, disiplin kurulu aynı cezaları verebilecek miydi?
Sonuç olarak, talimat, yorum, inisiyatif karmaşası içinde Fatih Terim ile ilgili kararın doğru olduğunu düşünenler el kaldırsın!
Not: Bizim fikrimiz bu gerekçelerle verilen 3 maç ceza fazladır ve matematikte yeri yoktur.

Haberin Devamı

Özerkliğe dinamit

Yeter artık, özerklik kandırmacasından sıkıldık. Niye mi? İşte örnek. 9 Mart’ta Halter Federasyonu başkanlık seçimi yapılacak.
Tükenmiş, prestiji yerde sürünen bu spor dalını kurtarmaya iki aday var. Biri eski başkan Kenan Nuhut. Diğeri resmen açıklamasa da Spor Genel Müdür yardımcısı Tamer Taşpınar.
Nuhut yıllarını haltere vermiş, hatasıyla günahıyla hizmet etmiş bir spor adamı. Seversiniz sevmezsiniz, böyle bir dönemde elini taşın altına koymaya hazırlanıyor.
Taşpınar devletin bürokratı. Halterle ilgilisi belki seyirci düzeyinde. Ama o da aday. Üstelik basına yansıyan sözleri, özerkliği korumakla görevli bir spor yöneticisi profiline tamamen ters.
Ne diyor Taşpınar? “Sayın Bakan, başkanlık için beni işaret ediyor. Dopingi ben temizlerim.”
Aslında delegelere mesaj yolluyor Taşpınar. “Seçimde beni destekleyeceksiniz, siyaset öyle buyuruyor.”
Alın size koca bir itiraf.
Eee, nerede kaldı özerklik? Hani siyaset sporun dışında idi?
Taşpınar çeyrek asırdır bu teşkilatta. Halterin dibe vurmaya başladığı 2004 yılından beri de üst düzey yönetici.
Niçin o günlerde çıkıp bu göreve talip olmadı? Niye ilgi alanındaki tekvando değil de halter? Hangi amaçla araya hatırı sayılır isimler koyup Nuhut’u adaylıktan vazgeçirmeye çalışıyor?
Biliyorum, boşuna konuşuyoruz.
İşi değil işini bilenlerin kabul gördüğü bir toplumda, görev hak eden yerine hak ettiğini sananlara verilir ki, zamanımızda bunu yadırgayanlar ayıplanıyor!