Normal sezon sonunda lig ikiyi bölündü. İlk dört takım süper final şampiyonluk, sonraki dörtlü süper final Avrupa grubu. Bu kadar ayrışma yetti mi? Yetmedi. Şampiyonluk grubu da ikiye! Galatasaray-Fenerbahçe, Trabzonspor-Beşiktaş. Bu dört takım arasında öyle bir puan farkı oluştu ki, amaçlar ve saflar daha ilk haftadan kendini belli etti.
Dün akşam Avni Aker’in kadın ve çocuk seslerinin yarattığı çılgın atmosferde, hedefi UEFA olan iki takımın mücadelesi vardı. Kazananın büyük avantaj elde edeceği maç Trabzonspor açısından gerçekten önemliydi. Beşiktaş karşısında kaybedeceği puanların telafisi hiç de kolay olmayabilirdi.
Kritik sınava iki takım da önemli eksiklerle çıktı. Trabzonspor’da sezon boyu takımın skor yükünün yüzde 75’ini çeken Burak’ın yokluğu ilk bakışka ciddi eksiklik gibi görünse de, sahaya yansıyan oyun ve netice hiç de öyle olmadığını kanıtladı. Üstelik rakip Fernandes, Quaresma, Mustafa Pektemek ve Simao gibi her an skoru değiştirecek beceride silahlara sahip idi.
Sezon boyu alışıldık oyun sisteminden çıkmak ve Burak üzerine kurulu hücum anlayışından vazgeçmek, ezber bozmak demekti. Lakin o ezberin bozulması Trabzonspor takımını bambaşka bir çehreye büründürdü.
Özellikle ilk yarıda son derece hırslı, öne oynamayı beceren bir takım vardı sahada. Kanatlarda Volkan ve Olcan istekli, Cech ile Serkan hücuma destekçiydi. Orta alanda Adrian, Colman’ın yükünü paylaşınca en uçta Halil daha özgür kaldı. Zokora savunmanın önünde emniyet sübabı gibiydi. Bu bölümde Trabzonspor belki çok net pozisyonuna giremedi ancak ilk kez bu kadar çok adamla hücum edip rakibe oyun kurma şansı vermedi.
Beşiktaş beklenildiği gibi ikinci yarıda risk alıp önce dengeyi sağladı, ardından çok önemli pozisyonlar buldu. Quaresma şovu düşünmeyip son vuruşu iyi yapabilse, Fernandes topu direğe nişanlamasa, ibre tamamen Trabzonspor’un aleyhine dönebilirdi. Şu şans anları Trabzonspor’u kendine getirdi. Volkan’ın kaçırdığı gol sonrası kenara alınmasına gösterdiği tepki “acaba Halil çıkmaz mıydı?” sorusunu akıllara getirse de aynı oyuncunun çok müthiş golü, teknik adam tercihlerine saygı duyulması gerektiğini anımsattı bir kere daha.
Tayfur Havutçu’nun son 15 dakikadaki Holosko ve Edu hamleleri tamamen giden maçı çevirmek üzerineydi. Beşiktaş’ın baskısı karşısında kalesini müthiş bir öz güvenle savunan Trabzonspor takımı enerjisini biraz daha dengeli kullansa ikinci golü bulabilirdi.
Bordo-mavili ekip Avrupa yolundaki tek rakibini geçerken, mücadelesi, hırsı ve oyun mantalitesi ile Galatasaray maçı için de olumlu sinyaller verdi.