15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 1 aya yakın süre geçti.
FETÖ ile bağlantısı olduğu tespit edilenler teker teker ortaya çıkıyor.
Asker, emniyet, yargı, siyaset, iş dünyası hain şebekenin elemanlarından arındırılmaya çalışılıyor.
40 yıllık yapılanmanın bir anda temizlenmesi kolay değil. Bukalemun gibi renk değiştiren, uyuyan hücrelere dönüşen, okyanus ötesinden gelecek yeni talimatları bekleyen, binler, on binler olabilir hâlâ.
Ülkenin kılcal damarlarına nüfuz etmiş bu örgütün, spordan, futboldan uzak durması ise elbette olası değildi.
Günlerdir izliyor, okuyoruz paralel “itiraf” haberlerini.
Geçmişte FETÖ için çalışan ve zehirli düşüncelerini yayan, ülkedeki pek çok siyasetçi gibi ancak 15 Temmuz’dan sonra “gerçekleri” gören bu itirafçıların anlattıkları, futbol camiasında yıllardır bildiğimiz isimleri işaret ediyor. Dolayısıyla hiç şaşırmıyoruz!
Haa, iddialar ne kadar doğrudur, soruşturma yapılmadan insanları zan altında bırakmak ne kadar vicdanidir, OHAL’de tartışılır tabii ki.
Ancak, elektrik-su faturalarının bile hangi bankaya yattığını tespit eden bir istihbarat çalışmasının, futbol üzerinde yapacağı ufak araştırma, kimin kime “hizmet” ettiğini ortaya çıkarabilir kolaylıkla!
Basit bir yöntem daha var aslında! Projektörleri, 15 Temmuz sonrası yüksek tonda FETÖ’ye lanet okuyan, her gün beddua eden, günün koşullarına göre kıblesini değiştiren fırıldaklara çevirirseniz, samanlıkta iğne aramaktan da kurtulabilirsiniz!
Şu bir gerçek, FETÖ operasyonunun istenilen sonuca ulaşabilmesi için, paralel devlet yapılanmasıyla bağlantısı olduğu bilenen ve belirlenen “dokunulmadık” kimse kalmamalı!
Şan, şöhret, mevki, makam ayrımı yapılmadan, kuşkular ortadan kaldırılmalı ve geçmişle hesaplaşma tamamlanmalıdır.
Devletin tüm birimleri bu çabayı gösterilirken, sporu ve futbolu ayrı tutmak, ülkeye yapılan ihanetle eşdeğer bir “kayırmaca” sayılır.
Futbolun rantına göz diken, Fenerbahçe gibi bir kulübü ele geçirmeye çalışan, ki bu Türkiye Cumhuriyeti savcılarının tespitidir, futbolcu, antrenör, hakem ve yönetici alemine sızmış FETÖ üyeleri temizlenmediği takdirde, yarın hepsi başka bir kalkışmanın aktörleri olabilir.
Yıllardır susan, her ne hikmetse bugün dili çözülenlerin anlattıkları tüyler ürpertici de olsa, futbol dünyasında kanlı ayaklanmanın hazırlanmasına bilerek veya bilmeyerek nasıl hizmet edildiğinin şifrelerini çözebilmek açısından, tarihi bir fırsattır.
Tüm bunları yaparken, FETÖ’ye hep uzak duran, onunla mücadele eden, bu uğurda zarar gören, mağdur edilen, Cumhuriyeti’ne sahip çıkanlar ile, vatan hainlerini birbirinden ayırma kriteri de çok net ortaya konmalıdır!
Görev taraftarın...
İki hafta önce şöyle bir öneride bulunmuştuk:
“Ülkemiz, Cumhuriyete ve demokrasiye sahip çıkan halkı sayesinde büyük bir belayı savuşturdu. Meydanlar her görüşten insanı bir araya getirdi. 16 Ağustos’da Beşiktaş ile Galatasaray arasında süper kupa finali oynanacak. Futbol Federasyonu ve iki kulübümüzün başkanlarına önerimiz, yıllardır yan yana maç izleyemeyen taraftarın böylesi anlamlı bir süreçte, kol kola girmelerini sağlamak. Deneyelim ve futboldan başlatalım yeni dönemi!..”
Kulüpler Birliği Vakfı perşembe günü çok önemli bir karar aldı. Beş büyük takım için uygulanan deplasman yasağını kaldırdı. Erken diyen, karşı çıkan olabilir. Yasak elbette sonsuza dek sürmeyecekti. Şimdi sıra takım gözetmeksizin meydanlarda sırt sırta veren taraftarda. Size inananları bu kez mahçup etmeyin lütfen!
Bravo Usta’ya...
Trabzonspor Kulübü Başkanı Muharrem Usta’nın Fanatik gazetesinde yayınlanan röportajında en dikkat çekici nokta, taraftara dağıtılan bedava bilet konusu idi.
Usta tavrını ortaya koydu: “Artık kimse bedava bilet beklemesin.”
Bravo başkan. Beklentimiz, verdiğiniz sözün arkasında durabilmenizdir.
Camialara en büyük zararı, ceplerinden bir kuruş katkı yapmadan yıllarca asalak gibi tribüne gelen, olay çıkaran, huzuru bozan, kendi futbolcusu, yönetimi ve teknik direktörünü yuhalayan “beleşçi holiganların” verdiği ortadadır.
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım uzun süre aynı dertle savaştı, önemli yol aldı. Darısı Muharrem Usta’nın başına. Bunca sıkıntının arasında, kendine yeni bir karşı cephe açsa da, doğru bildiğini yaptığı sürece destekçisi çok olacaktır.
Ya öğren, ya isyan etme!
Haftaya lig başlıyor. Hayati bir badire atlatan Türkiye için futbola yeniden merhaba demek, insanlara ciddi bir motivasyon katacak.
Futbolun gündemi transfer olsa da, değişen oyun kurallarının tüm paydaşlara anlatılabilmesi şart. IFAB’ın Nisan ayında kabul ettiği kuralları kamuoyuna duyurmak, yeni Merkez Hakem Kurulu’na kaldı.
Hani 3-5 değişiklik olsa, sorun yok. 18 ana başlıkta 80’e yakın konu irdelendi. Yaz seminerinde önce hakemlere anlatıldı, sonra davetli olmalarına karşın katılan az sayıda teknik adama ve medyaya.
Lakin oyunun en önemli unsuru olan futbolcuların, bunlarla yakından ilgilendiğini sanmıyoruz. Hâkeza, sürekli hakemleri eleştiren kulüp başkanı ve yöneticilerin de. Taraftar mı? Meraklı azınlık hariç, en yoğun tepkinin onlardan geleceği kesin!
Peki nasıl bir yol izlenmeli? MHK isteyen her kulübe sunum yapmayı önerdi. Bizce yetersiz. Önermeyecek, zorunlu tutacaksınız. Süre az da olsa, süper ligden başlamak üzere tüm kulüpleri tek tek dolaşacaksınız.
Burada görev, federasyona ve yayıncı kuruluşa düşüyor. Naçizane önerimiz, TFF kulüpleri teşvik etmeli, yayıncı kuruluş, UEFA eğitimcisi Roberto Rosetti’nin bir saatlik sunumunu lig başlayana kadar her gün ekrana getirmeli.
Aksi takdirde iddia ediyorum; spor programları dahil, sahada, kulübede, tribünde, protokolde ciddi tartışmalar yaşanacak, hakem camiası yine hedefe konacak!