Adı üzerinde derbi maçı. Aradaki puan farkı, takımların psikolojisi, teknik adamların konumu, yöneticilerin yaşadıkları gerilim ne olursa olsun, sonucu her daim merak edilecek ezeli bir rekabet...
Fenerbahçe, Türk Telekom Arena’ya 13 puan farkla gitmenin rahatlığı içinde. “Yenilsek de 10 puan zor kapanır” düşüncesi bilinç altına yer etmiş durumda. Yani skora değil, sezon sonuna odaklı bir bakış açısı. Bunu yadırgamak mümkün değil, haklılar.
Galatasaray açısından Şampiyonlar Ligi’ne doğrudan katılmak bir yana, tam bir prestij mücadelesi. Avrupalı gibi düşünen ancak Avrupalı gibi davranamayan Mancini, ülkenin en önemli derbilerinden birinin havasını yeterince soluyamamış görünüyor. Kimi zaman sinirlerine hakim olamayıp gazetecilere karşı kendini farklı bir noktada konumlandırıyor, kimi zaman da fair-play söylemleriyle tam bir centilmen gibi davranıyor.
İtalyan teknik adamın yaşadığı gel-gitler bir şekilde takıma da yansıyor. Dolayısıyla, Mancini’nin yarınki ruh hali ve fazla seçeneği bulunmasa da oyuncu tercihleri, bu yüzden çok önemli. Galatasaray’ın bozulan ritmini düzeltmesi için bu derbi hayati önem taşıyor.
Galatasaray suskun
Ersun Yanal ve Fenerbahçe’nin zorlu sınavdaki en ciddi kozu “stres yönetimi.” Son iki sezondur özellikle deplasmanlarda en zor, en kritik maçların üstesinden baskıya boyun eğerek değil, onu yöneterek geliyorlar. Futbolcular sakin kalmayı başarıyor, gerekirse tribünün de kimyasını bozup, Arena benzeri atmosferi avantaja çeviriyorlar. Rakipler için elbette sinir bozucu bir durum bu!
Sarı-kırmızılı ekip ligin en az gol yiyen takımı. Hücumda ise Fenerbahçe kadar etkin değil. Ligdeki son üç maçında forvetlerinin suskun kalması, Drogba, Burak, Umut, Sneijder gibi isimlerin devreye girememesi, Selçuk gibi bir beynin arkadaşlarıyla iletişim sorunu yaşaması, derbi maçı öncesi Mancini’nin en büyük sıkıntıları.
Galatasaray’ın skor eşitken yiyeceği bir golü telafi etmesi, geriden gelip maçı çevirmesi, bu Fenerbahçe karşısında kolay görünmüyor. Dolayısıyla Emenike ve Sow gibi hem güçlü, hem hızlı oyunculara maç boyunca önlem alması, bunu ısrarla sürdürmesi şart. Eğer oyun bu şekle bürünür ve saha içinde gerilim yükselirse, fayda sağlayacak tarafın Galatasaray olmayacağı kesin.
Tartıya koyduğunuz vakit, her ne kadar Fenerbahçe’nin ağır bastığı bir maç gibi görünse de, derbi psikolojisini kaldırabilen, o heyecanı hisseden, maç sonunu beyninde canlandıran, sinirlerine hakim olan, en önemlisi, kenar yönetimi akıl tutulması yaşamayan takımın güleceği bir doksan dakika bekliyor bizi.
Yıldırım doğru tercih
Son dönemlerdeki form durumuyla Bülent Yıldırım derbi için doğru isim. İki takım arasında ilk yarıda oynanan maçı da yöneten FİFA kokartlı hakem, tecrübesiyle mücadelenin gerisinde kalabilir. Futbolcularla iyi diyaloğu tansiyonun yükselmesini önleyebilir. Trabzonspor-Fenerbahçe karşılaşmasındaki kararlı ve sakin tavrını derbide sürdürmesi şart. Çok koşuyor olması ve pozisyonlara yakınlığı avantajı. Çizgi hakemleri de dahil, tecrübeli bir ekiple maça çıkacak, onlara güvenmeli. Yardımcıları ile işbirliği bu maçta çok önemli. Yıldırım’a “hakem şansı” diliyorum.
Samimi olacaksın!
Tahkim Kurulu, Trabzonspor’a verilen 5 maçlık cezayı iki farkı gerekçeyle 3’e düşürdü.
Bir; PFDK tarafından verilen 5 maç seyircisiz oynama cezası geçmişteki örneklere bakılarak fazla bulundu ve indirime gidildi.
İki; bordo-mavili kulüp Fenerbahçe maçının tatil edilmesine yol açan futbol teröristlerini takibe aldı, emniyete şikayette bulundu ve haklarında yasal işlem yapılmasını sağladı. Yani, saha olaylarının önlenmesi ve faillerinin tespiti uğruna samimi gayret gösterdi.
Önemli olan burası. Tatil edilen maç öncesi tansiyonu düşürmek yerine ortamın gerilmesine katkı sağlayan Trabzonspor Yönetimi, Tahkim Kurulu’na yaptığı itirazda çok mantıklı argümanlar kullandı. “Biz bu işin üzerini örtmüyoruz, tam tersi olay çıkaranları onaylamadığımız gibi yasa önünde hesap vermeleri için takip ediyor ve gereğini yapıyoruz..”
Tahkim Kurulu kendilerine sunulan ve somut delillerle desteklenmiş bu savunmayı elbette dikkate almak zorundaydı. Hâkeza, verilen cezanın geçmişteki örnekleriyle karşılaştırılması ve abartılı olduğunun anlatılması da indirimde etkili oldu. Trabzonsporlu yöneticilerin samimi olduğuna inanıyoruz. Daha doğrusu inanmak istiyoruz. Bunun da tek koşulu var. Artık eylemler ile söylemler çelişmeyecek.
Sadece Trabzonspor’da değil, pek çok kulüpte alışkanlık haline gelen “gerilim politikaları ile yönetme taktiği” sonunda bumerang gibi dönüp sahibini vuruyor. Bedelini ödemek ise o camialara kalıyor. Yazık değil mi?