Evet Sayın İbrahim Hacıosmanoğlu... Aynen dediğiniz gibi. Devletin, valinin, emniyet müdürünün olduğu yerde bir kulüp başkanı çıkıp hakemleri zorla alıkoyamaz.
“Ben gelene kadar çıkarmayın onları” talimatı veremez.
Bir yöneticiniz “Kapıları biz kilitledik. Kalsınlar içeride, akılları başlarına gelsin” diye gözdağı veremez.
Bir başkası odanın kapısına dayanıp “Vuracağız sizi” şeklinde tehdit edemez.
Yasaya göre “kamu görevlisi” sayılan hakemleri gerekçesi ne olursa olsun, kimse kendi adaletine göre cezalandırmaya kalkamaz.
Aynen dediğiniz gibi Sayın Hacıosmanoğlu...
Demokratik bir hukuk devletinde, ilgili onca makam varken hiçbir kurum ve kişilik dağ kanunlarını uygulayamaz!
24 saatte ne değişti?
Keskin sirke küpüne zarar. Trabzonspor başkanı belli ki yöneticileriyle birlikte giriştiği “ayaklanma harekatının” kendisine, kulübüne ve camiaya ne kadar büyük zarar vereceğini geç anladı.
Sabahın kör karanlığında Trabzon’a gelip onlarca basın mensubu ve kamera karşısında söyledikleri kayıtlarda.
Ne demişti Sayın Hacıosmanoğlu hakemlerin stattan çıkarılmaları için gelen telefonla ilgili?
“İsmi açıklamama gerek yok, herkes anlar. Ben bu millete hizmet eden, çocuklarıma güçlü bir ülke bırakacağına inandığım, dünya konjonktürünün de ’Gitsin’ diye üzerine oyun oynadığı bir lideri var Türkiye’nin. Bugün onun için ölmeye de hazırım. Bunu kendisine de söyledim.”
Daha yazının mürekkebi kurumadan başka bir televizyon programında şöyle çark etti başkan;
“Bir ülkenin Cumhurbaşkanı bir kulüp başkanını arayıp, bu insanlar oradan çıksın, müsaade edin diyecek kadar... Böyle bir alçak cümle olabilir mi? Bu devlet bu kadar ucuz mu? Kimin haddinedir bu.”
Çok doğru. Kimsenin haddine değildir, haddine de düşemez!
O zaman iki seçenek var. Ya Sayın Başkan basın toplantısında öfke ve hiddetten kendisini kaybedip, mantık sınırlarını zorlayan açıklamalarla güç gösterisi yapmak istedi.
Ya da söyledikleri gerçekten doğruydu ve ciddi tepkiler alınca yine medyayı suçlayarak, düştüğü durumdan sıyrılmak istedi!
Bunlar yaşanan vahim olayın polemik bölümü.
Artık temizlenmeli
Gelelim bu ülkede futbolun nasıl yorumlandığına ve sadece futbol olmadığı gerçeğinin hangi tonda okunduğuna.
Çeyrek asıra yakın bir süredir, futbol ve siyasetin çıkar dayanışmasını biliyoruz. Şahıslar ve kurumların değişmesi sonuca etki etmiyor, durumu kanıksadık!
Lakin, her ikisinin kendi kuralları ve gelenekleri içindeki işleyişini bile tehdit eden tehlikeli bir tarz gelişti son yıllarda.
Hak aramak adına mafya tarzı yöntemler kullanmak, kaba kuvvet ve özellikle hakemlere yönelik şiddet ve baskı uygulamak, asla mazur ve masum gösterilemez.
5. dünya ülkelerinde bile rastlanmayacak yollara başvuranlar, gerçek bir hukuk devletinde yaşıyorsak eğer; makam, mevki, şahıs veya camia gözetilmeden yasaların emrettiği hükümlere göre cezalandırılmalı.
Cezalandırılmalı ki, kentleri, insanları tuttukları takıma göre bölüp, ayrışmaya yol açan ve toplumsal barışa darbe vurmaya kalkanlar, bir daha aynı cesareti bulamasınlar kendilerinde!
Perşembe sabah saatlerinde Türk futbolu adına bir daha asla tekrarlanmaması gereken çirkinliklere tanık olduk.
İnsanların canına kast edecek kadar gözü dönenlerin futboldan temizlenmesi için daha ne bekleyeceğiz acaba?.. Bir gün amaçlarına ulaşmalarını mı?
Bu ülkede kadın gibi yaşamak!
“Kadın gibi 100 sene yaşayacağıma adam gibi bir yıl yaşarım” dedikten 24 saat sonra, hem canlı yayında hem de kulübün resmi internet sitesinde iki defa özür dilemek zorunda kaldı İbrahim Hacıosmanoğlu.
Trabzonspor Başkanı toplumun her kesiminden gelen sert tepkiler karşısında “gaf” sınırları aşan ifadelerini düzeltmeye çalışırken, rastlantıya bakın ki, Merkez Hakem Kurulu tarihi bir hakem ataması yaptı süper ligde!
Türkiye’de değil, dünyada bir ilk oldu uygulama. Akhisar Belediyespor - Antalyaspor maçının altıncı hakemi olarak bir kadını, ulusal hakem Meliz Özçiğdem’i görevlendirdi.
Kurul, Beşiktaş-Kasımpaşaspor karşılaşmasının 4. hakemliğine ise kadın hakem Deniz Dilan Gökçek’i atadı.
Ayrımcılık çığlıklarının yükseldiği dönemde, kadını küçük görme, horlama, aşağılama eğilimindekilere en güzel yanıtın yine futboldan gelmesi, ne kadar anlamlı oldu değil mi?
Maraton, hakem, eğitim!
Şansal Büyüka’nın Maraton’u, maç sonrası en çok izlenen programlardan biri.
Bu sezonun yorumcuları Ersun Yanal ve Tümer Metin. Yanal yılların birikimini, Tümer Metin deneyimini ve zekasını ustaca kullanıyor. Doğrusu ben keyifle izliyor ve fikirlerinden yararlanıyorum.
Fakat konu hakem kararlarına gelince... Ciddi bir bocalama söz konusu.
Aslında çok doğal.
Hakem yorumcuları ve eğitimcilerinin bile ortak noktada buluşamadığı o kadar ilginç pozisyonlar yaşıyoruz ki.
Bu noktada insanları doğru bilgilendirmek adına yapılması gereken şeyler var.
FİFA ve UEFA’nın özellikle hakem yorumuna dayalı yeni talimatları kafa karıştırsa da, mesleği toplumu bilgilendirmek olan bizlerin mesaj vermeden önce, mesajları doğru alması gerekiyor.
Geçen yıl Zekeriya Alp MHK’si örnek bir uygulama yaptı. Hakem yorumcularını seminere davet etti. Yarısı icabet etmedi. Şimdilerde kulaktan dolma bilgilerle ahkam kesenler var aralarında.
Sevgili Kuddusi Müftüoğlu, bir de sen dene bakalım. Ya maya tutarsa!..