Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetlerinin spor geçmişi olmayan vekilleri bakan olarak atamasını kanıksar hale gelmiştik.
2002 Kasım ayından bu yana Faruk Nafiz Özak dışında görev yapanların sporla ilişkisi, takım tutmak, amatörce uğraş ya da hobiden öteye gitmiyordu.
Kabine kurarken tercih yapanlar, güvendikleri, spora katkı yapacaklarını düşündükleri, idealist isimleri o koltuğa layık görüyorlardı kuşkusuz. Bu atamalar avantaj olabileceği gibi, olumsuz sonuçlar da verebilir ve değişim zorunlu hale gelebilirdi. Açıkcası ben böyle bir değişim bekliyordum.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, son dönemlerde sporla ilgili çarpıcı mesajlar vermesi, uyarılarda bulunması ve yol göstermesinden, bazı hoşnutsuzlukları olduğu çıkarımı dahi yapmıştım doğrusu. Çünkü Erdoğan’ın, özellikle amatör spor branşlarıyla ilgili değişik platformlarda dile getirdiği görüşleri dikkat çekici, manidar ve altı çizilecek cinstendi.
Kimlere söyledi?
İsterseniz birkaçını anımsayalım:
(19 Mayıs 2016- Yıldız sarayı): “Sporu sadece futbol olarak değerlendirirsek çok yanlış olur. Ülkemizde futbola düşkünlük çok fazla. Ama ne yazık ki, o oranda bir başarı söz konusu değil. Amatör branşlarda da dökülüyoruz. Bunu aşmamız gerekiyor. Güreşte bir zamanlar çok çok iyidik. Şu anda iyiyiz diyemem. Kolektif sporlarda bir adım atmamız lazım. Geleceği olan spor branşlarına yüklenelim istiyorum.”
(20 Mart 2017, 2. Futbol Zirvesi): “Sporda şiddeti önümüzdeki süreçte alacağımız ilave tedbirlerle güçlü seviyelere getireceğimize inanıyorum.”
(23 Mayıs 2017- 8. Dil Kurultayı): “Bir özentidir gidiyor. Dilimizin zenginlikleri varken bu özentilerle, biraz ağır olacak ama hayvanların yarıştırıldığı malum Avrupa’daki arenaları kalkıp spor salonlarında isim olarak kullanmak pek de kibar değil, şık değil.”
(13 Haziran 2017-Tarabya köşkü): “Devlet sporda yöneten değil, destekleyen, teşvik eden konumunda olmalıdır. Teessürle belirtmem gerekir ki, Türkiye’nin gücü ve kapasitesiyle kültür, sanat ve spor alanında bulunduğumuz yer uyumlu değildir. Ahlaktan yoksun bir sporla hiçbir yere varamayız.
Tablo ortada!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bulunduğu makam itibarıyla fikirlerini paylaşması kadar, AK Parti dönemini işaret ederek dile getirdiği sıkıntıları da önemsiyoruz. Çünkü öz eleştiri, geleceğe tutulan projektördür. Geçmişteki hatalardan ders çıkarmaktır.
Tesis anlamında yüz milyonlarca liralık yeni yatırım yapılırken, sporun doğru politikalarla yönetilmesi, alt yapı, eğitim, dopingle mücadele ve şiddetin önlenmesi gibi sorunların çözümlenmesi, harcanan emekle paralel sonuç vermelidir.
Dolayısıyla, dünyanın en önemli spor organizasyonu olimpiyat ise karşımıza çıkan tablo, Cumhurbaşkanı’nın şikayet ettiği konuların yeniden irdelenmesini gerektirir!
Örneğin; 2004 Atina olimpiyatında 3 altın, 3 gümüş, 5 bronz olmak üzere toplamda 11 madalya elde eden sporcularımız, son Rio oyunları dahil aynı başarıyı yakalayabildi mi? Hayır!
15 yılda, sporun temel sorunlarını çözebilmek adına, arzulanan yol alınabildi mi? Yorum sizin.
Bir kaç branş ve kulüpler düzeyindeki başarılar hariç, Avrupa ve dünya şampiyonalarında hedeflenen sonuçlar elde edebildi mi? Kimseyi tatmin etmedi.
Spor alanlarındaki şiddet ve holiganizmin kökü kazındı mı? Maalesef yerimizde sayıyoruz.
Olumsuz örnekler çoğaltılabilir. Bir yanlış, iki doğruyu götürüyorsa oturup düşünmek gerek! “Siyasette alınganlık olmaz” der Sayın Erdoğan...
Zincirin son halkası federasyonlardan başlayarak yukarı doğru çıkarsak, geçmişle yapılacak bir hesaplaşmada kimse sorumluluktan kaçamaz. İşler beklendiği gibi gitmezse, müdahale doğaldır. Görevi devredene teşekkür etmek ise siyaseten nezakettir.
Bak, deva olacak mı?
Başbakan Binali Yıldırım’ın çarşamba günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın onayına sunduğu kabinede bazı değişiklikler yapıldı. AK Parti Genel Başkanı olarak Erdoğan’ın inisiyatif kullanmadığını düşünmek mümkün değil.
Sporun farklı kademelerinde hizmet vermiş, Güreş Federasyonu eski başkanı Osman Aşkın Bak’ın “Spor Bakanı” olarak atanmasını, “ciddi bir reformun zamanı geldi” şeklinde yorumlamak yanlış olmaz.
Spor teşkilatı öyle bir kimliğe büründü ki, bakanları bile yönetmeye kalkan, onların statükocu yapıya teslim olmasını isteyen, spor-siyaset ilişkisinde “yok artık” dedirtecek hatalara sevk eden sayısız “bürokrat” sayabiliriz size!
Bak’ın, Kasımpaşa ve İstanbul Büyükşehir Belediyespor kulüplerinde genel sekreterlik yapması ve Rize milletvekili unvanıyla bu göreve atanması, sürpriz değil.
Bir kaç dönem önce de adı gündeme gelen yeni bakanın, sorumluluğu ve yükü düşündüğünden ağır olabilir.
Keza bu kez Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2019’a kadarki sürece dair beklenti ve projelerini hayata geçirmek gibi bir misyonu, kaybedilen zamanı telafi etmek gibi öncelikleri var.
Sayın Bak’a hayırlı olsun ve kolay gelsin diyelim.
Hayat böyle işte!
Hayat bazen öyle dersler veriyor ki insana... Mevki, makam, unvan, şöhret demeden, döküveriyor sıvalarını! En yakınınızdakinin affedilmez hatalarını egoizmin doruklarında keyifle izlerken, bir bakmışsınız beteri gelmiş başınıza!
Sözcüklerin bittiği, savunmaların kişiselleştiği, hoş görünün tükendiği noktada yalnız başınıza kalmışsınız.
İnandırıcılığınız, taşıdığınız apoletin ağırlığında yok olup giderken, ders almanın yaşı olmayacağı anlamak zor gelir çoğu kez.
Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını gördüğünüz vakit, topluma mal olmuş kartvizitinizin yıldızlarının döküldüğünün farkına varmaktır, en acısı!