Dinlemeyen olabilir, anımsatalım istedik!
“Spor dediğimiz zaman sadece futbol olarak değerlendirirsek tabii çok yanlış olur. Ülkemizde futbola düşkünlük çok fazla. Bu hakikaten farklılık arz ediyor. Ama başarıya gelince; ne yazık ki, o oranda bir başarı söz konusu değil. Orada da dökülüyoruz. Bunu aşmamız gerekiyor.”
Bu saptamayı ülkemizde herhangi bir spor adamı ya da gazetecisi yapsa, ya “Malumun ilamıdır” denir, ya da yıllardır sürdürülen spor politikalarını eleştirenler, taraf olmakla suçlanabilirdi.
Lakin, bu ifadelerin sahibi Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı ise; sözleri hükümetinden spor bakanına, spor genel müdüründen federasyonlarına, kulüplerinden sporcusuna, teknik adamından medyasına, sporun tüm paydaşlarının çıkarım yapması gereken bir uyarıdır!
Rastgele sözler değil
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 19 Mayıs 2016 tarihinde İstanbul Yıldız Sarayı’nda gerçekleştirdiği “Gençlerle Buluşma” toplantısında, Türk sporunun bugün içinde bulunduğu durumu analiz eden görüşleri, yukarıdakilerle de sınırlı değil.
Sayın Erdoğan’ın “dökülüyoruz” sözcüğünü rastgele kullanmadığı aşikâr. Kim, nasıl üzerine alır bilemeyiz ama, kendisinin mevcut durumdan hoşnut olmadığını ve Rio olimpiyatından sonra radikal adımlar atacağını kestirmek zor değil.
Federasyonlar dikkat
Dilerseniz, Sayın Cumhurbaşkanı’nın TRT ekranlarından canlı yayınlanan programda dile getirdiği o bölümün devamını, kelimesine dokunmadan anımsayalım;
“Örneğin güreşte bir zamanlar çok çok iyidik. Şu anda iyiyiz diyemem. Asrın güreşçisi Hamza Yerlikaya şu anda benim danışmanım. Onu yanıma aldım. Dedim ki ‘güreşe yeniden bir ivme kazandıralım, yeniden bir hareket getirelim’. Baskette iyi bir gelişmemiz var. Bu konuda da Hidayet (Türkoğlu) arkadaşımı Cumhurbaşkanı danışmanı olarak yanımıza aldım. Tabii, basketbol takım oyunu olduğu için orası farklı, ama sesi çok iyi çıkmıyor. Kolektif sporlarda bir adım atmamız lazım.
Geleceği olan spor branşlarına biraz yüklenelim istiyorum. Bireyselde güreşten çok madalya toparlarız. Yüzmede aynı şekilde çok madalya toplarsın. Okçulukta çok çok madalya toplama şansımız var.
Bu konularda aslında bütün federasyonlarımızın çok daha ciddi bir şekilde işe eğilmesi lazım.
Gençlerimizi spora yöneltmek suretiyle bir çok kötü alışkanlıklardan kurtarabileceğimize inanıyorum. Bundan dolayı sporun faydasına inancım var. Kendim de faydasını gördüm. Mesela futbol, bana kolektif düşünmeyi ve oynamayı öğretti. Siyaseti de kolektif dayanışma içerisinde yaparsanız, faydasını görürsünüz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın spor yaşamları üst düzey geçmiş iki sporcu Hamza Yerlikaya ve Hidayet Türkoğlu’nu danışman sıfatıyla yanına almasını, doğru okumak gerek. Bunları sıradan birer görevlendirme olarak görmek, durum tespiti ve çözüm açısından yanılgıya yol açabilir.
Her ikisinin de sorumlulukları ağır. Kendilerinden sadece uzmanı oldukları branşlarda değil, sporun genelinde bir katkı beklendiği açık.
Dolayısıyla yetkileri ve konumları itibarıyla her kaynağı değerlendirmek, doğru kanallardan beslenmek ve bilgilenmek, sağlam spor politikalarının üretilmesinde rol oynamak, nihayetinde belirli bir süre içinde proje ve öneriler sunmak gibi misyonları var. Umarız ikisi de bunun farkındadır.
Ya sporun diğer aktörleri? Erdoğan’ı rahatsız eden bu tablonun oluşumuna katkı sağlayanlar?
Kimse kusura bakmasın. Zincirin en son halkası federasyonlardan başlayarak yukarı doğru çıkarsak, geçmişe doğru yapılacak bir hesaplaşmada kimse sorumluluktan kaçamaz. Yeni stat ve tesisler yapmak yetmiyor!
Erdoğan haksız mı?
Eğri oturup doğru konuşalım. Uluslararası düzeyde dünyanın en önemli spor organizasyonu olimpiyatlar baz alındığında, karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor;
2004 Atina oyunları; 3 altın, 3 gümüş, 5 bronz, toplam 11 madalya
2008 Pekin oyunları: 1 altın, 4 gümüş, 3 bronz, toplam 8 madalya
2012 Londra oyunları; 1 altın, 3 gümüş, dört bronz, toplam 8 madalya (iki sporcumuz dopingli çıktığı için madalyaları geri alındı.)
Giderek düşen bir başarı grafiği ve doping skandallarının yarattığı prestij kaybı. Demek ki kıstas, olimpiyata giden sporcu sayısı değil, karşılığında ne alındığı!
Bu durumun Cumhurbaşkanı tarafından irdelenmesi şaşırtıcı olmamalı.
Önümüzde, bir ay sonra başlayacak Rio oyunları var. Sanırız Erdoğan’ın “dökülüyoruz” sözcüğünün karşılığı ve ardından gelecek olası yaptırımların, kimleri nasıl etkileyeceğini öğrenmek için fazla beklemeyeceğiz.
Aşağıdan yukarı, ya da yukarıdan aşağı bir değişim, Rio’dan gelecek madalya sayısına endeskli olmayabilir.
Akla hemen şöyle bir soru da gelebilir; “Söz konusu dönemin önemli bölümünde Sayın Erdoğan hükümetin en yetkili ismi idi.”
Doğrudur. Makam ve yetki sahibi insanlar, kendi görev süreleri içindeki icraatlerinin, stratejileri ve tercihlerinin öz eleştirisini yapıp, geleceğe dönük adımlar atma hakkına da sahiptirler.
İşte bu yüzden Erdoğan’ın sözlerini, Yerlikaya ile Türkoğlu’nun görevlendirilme amaçlarını ve henüz açıklanmamış ama, ciddi ses getirecek hamlelerini önemsiyoruz.
Bebek’ten çıkarılacak ders
UEFA Hakem Komitesi, Braga-Fenerbahçe maçının skandal hakemi Ivan Bebek’e tarihi bir ceza verirken, alışık olmadığımız bir tavır da sergiledi.
Klasmanları 6 ayda bir revize eden komite, Hırvat hakemi elit kategoriden 1. kategoriye düşürdü. Elbette bu kararda Fenerbahçe’nin ısrarlı takibi ve şikayetleri de etkili oldu. Yoksa aldığı düşük puanla bir süre dinlenir, sonra yoluna devam ederdi!
Bu arada UEFA ne yaptı? Maçtaki tüm hatalarına karşın, disiplin uygulamalarında Bebek’in yanında durdu. Oyunu ve kurumsallığı korudu. Fenerbahçeli futbolcuları ciddi cezalara çarptırdı. Bir bütün içerisinde herkes hak ettiğinin karşılığını gördü.
Ne diyelim, darısı başımıza!