UEFA Hakem Komitesi üyesi ve Türkiye’den sorumlu eğitimcisi Uilenberg diyor ki; “Kamuoyunun çoğunlukla benimsediği bir hakem kararı üzerinde tartışmayın. Genel kabul gördüyse işi uzatmayın.”
Ne demek bu? Dört büyük takım aleyhine bir karar verdiyseniz, medya, hakem yorumcuları ve kamuoyu bunun üzerinde fazla durmuyorsa, hakem de MHK de paçayı kurtarır.
Yanlış okumadınız. Durum aynen böyle. Deve dişi gibi bir hakeminiz kuralları zorlayan bir karar verdiyse önemli olan akil (!) insanların görüşüdür.
Merkez Hakem Kurulu Başkanı Sayın Zekeriya Alp ve halen yönetiminde bulunan üyeler ile dışarıdan destek verenler de biliyor ki, gerçek bu!
Örneğin, Fenerbahçe-Konya maçı. Çaldığın düdük ürküttüğün kurbağaya zarar vermediyse, sen de yırtarsın, MHK de!
Veya Galatasaray- Gençlerbirliği maçı. Rakip takımın canı acısa da, camiaya ayar verenlerin sesi çıkmazsa, herkes susacak ve durumu kabullenecek. İdare etmek ve günü kurtarmak böyle bir şey işte!
Sayın Zekeriya Alp... Jaap Uilenberg’in literatürümüze soktuğu Common sense’in çivisi çıktı.
İnsanlar artık uyandı, akıllandı. Taraftar giderek futboldan uzaklaşırken, hata yapan hakemin ceza almak yerine ödüllendirilmesini görmek, etik değerleri zedeliyor.
Futbolu yönetenler ve hakem camiasına yön verenler de biliyor. Bugün maçlar boş tribünlere oynanıyorsa, tek gerekçesi e-bilet uygulaması değil. Zaten olamaz da.
Oyunun adaletli olmadığı kanısı yaygınlaşıyor, hakeme olan inanç zayıflıyorsa, olaya bir de bu açıdan bakmanın zamanı gelmiş demektir.
Ne acı bir tespittir. Bir kulüp başkanı çıkacak ve “Gerekirse hakkımı savunmak için hakem odası basırım” diyecek. Ardından bir diğeri tarz değiştirdiğini söyleyip gözdağı vermek adına yine hakemi hedef alacak ve kimse onlara “dur” demeyecek. Ayıp, insaf, yazık!
Sonuç mu? Biri hakem odasını basıncaya, diğeri söylemini eyleme dönüştürünceye kadar herkes susacak. Oysa yasalarımız “şüphe” üzerine özgürlükleri kısıtlama hakkı veriyor kolluk güçlerine!
Bir de hakem açısından bakın olaya; “Efendim Uilenberg ve MHK diyor ki, önemli olan Common sense’dir. Ben de şapkayı kafama değil, kafamı şapkaya uydururum.”
Tıpkı yorumcuların ağzına bakan gözlemcinin, tv başında pozisyon izleyip nabza göre şerbet vermeye kalkması gibi.
Sistem sakat. Öğretiler yanlış. Yönetenler ve yönlendirenler işin kolayına kaçıyor.
Sonuç? Filler tepişirken çimler eziliyor. Sayın Zekeriya Alp. Siz saygın, dürüst, adaletli bir MHK başkanı imajı çizerek, şahsınıza ve kurulunuza yönelecek olası saldırıların önünü almış olabilirsiniz. Ama ne olur artık hakemi açıkça eyyama teşvik eden söylemleri çıkarın literatürden! Bu bize uymuyor. Uymadı. Bu söylem hakemi de, yönetenleri de bozuyor.
Niçin Yanal?
Şu bir gerçek; Ersun Yanal Fenerbahçe’yi şampiyon yaparak “ustalık” sertifikasını cebine koymuş bir teknik adamdır.
O aranan, istenen ve başarılı olması beklenen bir hocadır. İşler ne zaman kötü gitse akla Yılmaz Vural değil, artık Ersun Yanal gelecek.
Neden mi? Yılmaz hoca medya reytinglerini zorlayarak bağıra çağıra göreve talip oluyor, Yanal köşesine çekilmiş olup biteni izliyor.
Ne Aziz Yıldırım aleyhine cümle kuruyor, ne kendini Fenerbahçeli gibi gösterecek bir söylemin altına imza atıyor. Üstelik Yanal iş bulma kurumu gibi çalışan yayıncı kuruluşa da teslim olmuyor. Haa, bugün olmaz 3 ay sonra olur. Ama olur. Mutlaka olur.
Peki, çukura düşeni kolundan tutup zirveye taşıyabilir mi? Zamana ve koşullara bağlı. Bildiğim bir şey var; Prandelli de Halilhodzic de kulüplerinin değil, kendi geleceklerinin hesabını yapan başkanların armağanıdır Türk futboluna! Geçmiş olsun hepsine.
İki cambaz bir ipte oynamaz
Lokeren’deki basın toplantısını izlemesem, önce okuduklarımdan şüphe eder, sonra meslektaşlarımı arayıp onay isterdim.
Trabzonspor takımının teknik direktörü bir soru üzerine “Cardozo ve Constant eski takımlarında yedek kalıyordu. Demek ki kulüpleri tarafından gözden çıkarılmışlardı“ dedi.
Ardından ekledi; “Biz daha üst düzey oyuncularla görüştük ama olmadı.” Yani, mecburen kabul ettim ikisini de! Vay be, adam satmak böyle birşey demek...
Cardozo ve Constant’ın kulübe toplam maliyeti 60 milyon TL olacak ve sen “Bunlar benim istediğim adamlar değildi” diyerek topu taça atacaksın. Boşnak hocanın lüksüne bak!
Waris, Yatabare, Belkalem ve Medjani bu mali tablonun dışında! Kurban olsunlar garibim Bosingwa’ya!
Kimse kusura bakmasın. Vahid hocanın kulüple ve futbolcusuyla kimyası tutmadı. Tıpkı başkanının camia ile kan uyuşmazlığı yaşaması gibi.
İbrahim Hacıosmanoğlu’nun “İki deli buluştu, Trabzonspor uçacak” iddiası özne açısından ne kadar doğru ise, eylem kısmı da o kadar havada kaldı.
Bu takım yarın Konyaspor’u yenerse, Akhisarspor maçı sonrası İzmir havaalanında Vahid hoca için “yeter artık” naraları atan başkan mecburen frene basar. Aksi bir sonuç, malumun ilanı demektir.
Lakin gerçek şu; İki cambaz bir ipte oynamaz. Ya biri düşer, ya da ikisi birden!