“Ders almam, ders veririm” diyen teknik adamlara yabancı bir toplum değiliz.
Vahid Halilhodzic de hatalarından ders çıkaramayan, dediğim dedik çaldığım düdük, ‘nevi şahsına münhasır’ bir muhterem.
Trabzonspor’a geldiği günden beri herkesten ve her olaydan şikayet eden Boşnak teknik adam, Mustafa Yumlu-Zeki Yavru operasyonunda olduğu gibi, paçayı kurtarmak adına futbolcularının topun ağzına konmasına kayıtsız kalarak, gerçek karakterinin şifrelerini veriyor aslında.
Karabükspor yenilgisi sonrası kendini sorgulamak yerine, oyuncularını “ihanetle” suçlayacak kadar kontrolü kaybeden Vahid Halilhodzic, galiba dokunulmazlık zırhının gücünü test ediyor.
Başakşehir maçında hakeme itiraz ettiği gerekçesiyle tribüne gönderilen Halilhodzic, “Kariyerimde ilk kez atılıyorum” demesine karşın gerçeğin farklı olduğu internetin sihirli tuşları ortaya çıkarırken, Legia sınavında da takımını yalnız bırakması, aslında bu tip eylemlere yabancı olmadığını gösteriyor.
Kafaları karıştıran diğer olay, Gaziantepspor maçı sonrası söylemiydi; “İlk defa dört gol yiyen bir takıma hocalık yapıyorum” sözleri örneklerle çürütüldüğünde acaba Halilhodzic ne düşünüyordu, merak ediyorum? Burada da tercümanını suçlarsa, hiç şaşırmam!
Sürekli kariyerinden söz eden ve CV’sini yanında dolaştıran bir teknik direktörün yönetimle, futbolcuyla, taraftarla barışık olma ihtimali ne kadar yüksek ise, Halilhodzic’in Trabzonspor’a başarılı olma şansı da o kadar fazladır aslında.
Cep telefonuna gelen sözde transfer tekliflerini koz olarak kullanacağını sanmak ise, en hafifinden Trabzonspor camiasına ve bu ülke futboluna yapılan saygısızlıktır. Patagonya mı burası?
Kesin kovulurlardı
Soruyorum şimdi; o basın toplantısında cep telefonunu gösterip, aynı şeyi Hami Mandıralı veya Mustafa Reşit Akçay yapsaydı ne olurdu? Söyleyelim, Trabzonspor takımı ilk resmi maçına teknik direktörsüz çıkardı. Bu kadar net!
Peki, toplumun etik ve ahlaki değerlerini bu denli zorlayan, her fırsatta memnuniyetsizliğini dile getiren, insanları küçümseyen, kötüleyen Vahid Halilhodzic, gerçekten gitmek mi istiyor?
Hiç sanmıyorum. Öncelikle, böyle sınırsız yetkilerin tanındığı başka bir Avrupa kulübü bulamaz. Sonra, primler hariç ayda 140 bin euro, senede bir milyon 680, iki yılda 3 milyon 360 bin eurodan fazla kazanabileceği bir teklif gelene kadar gitmez. Gitmez çünkü, Trabzonspor kulübü kendi evlatlarına göstermediği hoşgörüyü sonuna kadar onun için kullanacak ve tıpkı Mustafa ile Zeki’nin afaroz edilmesindeki gibi, hayali ihanetçiler yaratarak Halilhodzic’in koruma kalkanına kimsenin yanaşmasına izin vermeyecektir.
Trabzonspor son yılların en iyi kadrosunu kurdu. Çoğu Vahid hocadan daha “kariyerli” ve kaliteli oyuncular. Onlar uyum sürecini atlattı, Halilhodzic ise ayak diretiyor. Hocam, senin görevin bahane üretmek, futbolcuyla, doktorla, masörle kavga etmek, başarısız her sonuçtan başkalarını sorumlu tutmak değil. Bunun için para vermiyorlar sana. Bilgini, tecrübeni kullanacak, takımına sahip çıkacak ve yapamadığını gördüğün vakit, cep telefonu mesajlarıyla seni motive edenlerin yeni tekliflerini bekleyeceksin! Unutma hocam, hatanın neresinden dönersen kârdır... Hem kendin, hem Trabzonspor için!
Beşiktaş Ankara’da oynamalı
Beşiktaş Kulübü Başkanı Fikret Orman stat konusunda Aziz Yıldırım’ın başlattığı polemiğe son noktayı koydu.
Samimiyetinden şüphe etmiyorum. Kimin ne teklif ettiği, İnönü stadının niçin parça parça yapılamayacağı, sürecin nasıl işlediği gibi konulara açıklık getirdi. Bu arada herkesin gerçek niyeti de ortaya çıktı.
Gelelim Beşiktaş’ın kalan maçlarını nerede oynayacağına? Başakşehir kısa vadeli bir alternatif. Ankara’daki Sivasspor maçında da görüldü ki, seçenekler arasındaki en doğru tercih Osmanlıspor stadı. Zemin mevcutlar arasında en iyilerinden biri. Taraftar açısından sorun yok. Anadolu’da insanlar Beşiktaş’a İstanbul’dakinden daha fazla önem veriyor. E-bilet uygulaması o maçta da vardı, stadın tamamına yakını doldu. Zaten bu süreçte takımın en büyük gereksinimi seyirci. Beşiktaş kimseye minnet etmeden en azından ilk yarı sonuna kadar, başkentten bir dost eli uzandığını unutmamalı.
Sadece Aydınus ve Yıldırım mı suçlu
Fırat Aydınus ve Bülent Yıldırım FİFA listesinden çıkarılırsa, ki büyük ihtimalle öyle olacak, kabahati kimsede aramasınlar. UEFA’nın Yo-yo testini geçmiş olsalardı bugün bu konu tartışılmayacaktı. Çok iyi biliyorum, hem deneyimli iki hakem, hem de MHK sıkıntılı bir dönem geçiriyorlar. MHK isterse iki hakemi de listede tutabilir. Sonra ne olur? İkisi de 2. kademeye düşer. Gelecek yılda Şampiyonlar ve Avrupa liginde eleme turlarında görev alabilir. Ötesi yok...
Elbette moral bozucu bir durum. Lakin şu iyi bilinmeli. Türk hakemliğinin Aydınus ve Yıldırım’a bugün de ihtiyacı var, yarın da olacak. Dolayısıyla yaşadıkları travmayı kısa sürede atlatmaları şart. Bu tatsız olay ilk defa onların başına gelmiyor. İkisi de ligde en kritik maçların üstesinden gelecek deneyime sahip, öyle de olacak.
Aslında burada en zor durumda kalan MHK. Kimse kusura bakmasın. Geçmişte FİFA listesi dediğinizde deve dişi isimler olurdu.
Evet, bugün konjonktür ve koşullar değişti. Ama elinizde o listeye aday 5-6 hakem yoksa, sorgulanması gereken konulardan biri Aydınus ile Yıldırım’ın neden koşamadıkları kadar, niçin o seviyede ve kapasitede hakem yetişmediğidir.
Yeni projeler mi? Biraz geç oldu fakat, hiç olmamasından iyidir!