TBMM Başkanı Cemil Çiçek, ülkenin en deneyimli siyasetçilerinden biridir. Hukuk kökenlidir. Sözünü tartarak konuşur. Boş laf etmez.
Meşhur “Şiddet Yasası”nın ilk gününden bugüne, her aşamasını detaylarıyla bilir.
İki yıl önce tıpkı şimdilerde olduğu gibi yasanın değiştirilmesi gündeme geldiğinde aynen şu ifadeleri kullanmıştı Çiçek;
“Maalesef belli yasaları tepki yasası olarak çıkarıyoruz. Sıkıştığımızda onunla çözelim diyoruz. O yasanın nasıl çıktığını hatırlıyorum. Tepki yasaları düzgün yasalar olmaz. İçinde mutlaka haksızlıklar, aksaklıklar vardır. Keşke her şeyi kanunla çözmek yerine, insanlar işi kuralına uygun yapmayı öğrense...”
Çiçek bugün de meclis başkanı. Anlaşılan o ki, kısa bir süre sonra yine aynı yasa, aynı mantıkla Başkan’ın önüne gelecek.
Neden? Çünkü insanlar hâlâ işi kuralına göre yapmayı beceremiyor. Çünkü yasayı hazırlayanlar tepkilere göre refleks geliştiriyor. En önemlisi, düzenin sadece ceza kesilerek sağlanacağı yanılgısı, diğer toplumsal faktörlerin göz ardı edilmesine yol açıyor.
Buyrun size bir kaç örnek: Bugün hapis cezalarının artırılmasını isteyen kim? Başta Spor Bakanı olmak üzere siyasi iradenin tamamı.
Peki, o cezaları 2011 yılının Aralık ayında yarıdan fazla indiren kim? Aynı siyasi irade!
Maçın devamını engelleyenlere 3 yıla kadar hapis cezası öngören yasa maddesini, “3 aydan 1 yıla” şeklinde değiştiren o mantık, şimdi “hapis cezalarını ağırlaştıralım, caydırıcı olsun” diyor. İşin ilginci, iktidarın her yasa tasarısına karşı çıkan muhalefet partileri ise konu “spor ya da futbol” olunca, bırakın fikir üretmeyi, önlerine ne getirilirse imzalayıp aynı sorumluluğu paylaşıyor.
Bu yasa 2004 yılında yürürlüğe girdi. Dünyada eşi benzeri görülmemiş şekilde tam 5 kez elden geçti. Hapis cezaları kondu, değiştirildi. Ağır para cezaları istendi, kaldırıldı. Güvenliği polis sağlasın dendi, sonra polis statlardan çıkarıldı. Şimdi özel güvenlik bu işi beceremedi, polis tekrar geri gelsin isteniyor. Yasayı yap-boz tahtasına çevirenler, aynı siyasi partiler, aynı spor kulüpleri, aynı zihniyet!
Cemil Çiçek haklıymış. Tepki yasaları sorunludur, sakattır, hedefe hizmet etmekten uzaktır. Konjonktüre göre orasından burasından çekiştirilerek değiştirilmeye mahkumdur.
Sayın Başkan’ın dediği gibi “Keşke her şeyi kanunla çözmek yerine, insanlar işi kuralına göre yapmayı öğrenebilse!..”
Şiddetin her türünün var olduğu toplumlarda bu mümkün müdür? İşe eğitimden başlarsak, zaman alsa da, mümkündür!
Henrique sakatlanırsa?
Sezon başında gönderilecekler listesine adı yazılan Henrique, Trabzonspor’un Avrupa’da ve ligde skor yükünü çeken futbolcu oldu.
Sistemsizlik içinde daha çok çalışarak yeteneklerini sergiliyor, herkesi kurtarıyor. Peki alternatifi var mı? Şimdilik yok. Önemli hedefleri olan bir takımın Henrique’nin cezalı duruma düşmesi veya sakatlanması halinde B planının bulunmaması düşündürücü. Ne diyelim, aman ona nazar değmesin.
Terim bu golü unutmaz!
Ünal Aysal’ın son operasyonu Galatasaray tarihine geçecek neticeler doğurur ise, kimse şaşırmasın.
Fatih Terim’i seversiniz sevmezsiniz. O, her Galatasaraylının gönlünde farklı bir yere sahiptir. Kimi kızar, kimi tapar. Ama Terim adını gönüllerden silmek, Ünal Aysal ve ekibinin yetkilerini aşar!
İktidar paylaşımından hoşlanmayanlar, Terim’i isteği dışında Galatasaray’dan uzaklaştırarak kendi kalelerine nasıl bir gol attıklarını anladıklarında bir bakmışlar, sahip oldukları koltuklar el değiştirmiş.
Tanıdığımız Terim bu golü asla unutmaz. O pası verenleri de, topu ağlara gönderenleri de not eder, bekler, bekler...
PFDK Beşiktaş’a inandı!
Olaylı derbi maçının ertesi günü çıkan gazete manşetlerini anımsayın.
Beşiktaş’ın alacağı cezalarla ilgili çift haneli rakamlar öngörülüyordu.
Maç öncesi turnikeler kırılmış, ne idiği belirsiz binlerce kişi biletsiz içeri girmiş, gözü dönmüş yüzlerce insan sahaya inmiş, hakemler ve oyuncular canlarını zor kurtarmış, özel güvenlikçiler sopa yemiş, polis bile şiddetten nasibini almıştı.
Eee, Beşiktaş da ibretlik bir cezayı hak etmişti!!!
Lakin sosyal medya sağ olsun, kısa sürede stadı savaş alanına çevirenlerin “kimliği” deşifre oldu. Toplumun önemli bölümü faturanın “yanlış” adrese kesilmek üzere olduğunu gördü.
Sonuç belki Beşiktaş başkanının istediği gibi olmadı ama, Disiplin Kurulu uzun zamandır ilk defa, sadece eldeki raporlar ve bilgilere değil, koca bir camiayı zan altında bırakacak “provokasyonun” da varlığına inandı. Ya inanmasaydı?