Dönemin FİFA kokartlı hakemi Ahmet Çakar ve A Milli Futbol Takımı’nın yollarının kesiştiği ilk uluslararası organizasyon, 1996 yılında İngiltere’de düzenlenen Avrupa Futbol Şampiyonası oldu.
Çakar turnuvanın ilk turunda bir maç yönetip geri döndü.
Aynı şampiyonaya tarihinde ilk kez katılan milliler ise, gruptaki üç maçını gol atamadan ve puan almadan tamamladı.
Gelecek yıl Fransa’da yapılacak Avrupa Futbol Şampiyonası’nda, 20 yıl sonra benzer bir heyecan yaşayacağız.
UEFA’nın gözdesi hakemimiz Cüneyt Çakır ve A millilerin aynı şampiyonada “mücadele” etmesi, hem keyifli olacak, hem de sıkıntı yaratacak!
Şampiyonada final maçını yönetebilecek adaylar arasında gösterilen Çakır’ın bu hedefine ulaşması, Türkiye’nin yer almadığı bir organizasyonda yüksek olasılıktı.
2014 Dünya Kupası’nda kafası rahattı Çakır ve ekibinin. Turnuvaya çağırılan diğer hakemlerin, kendi ülkelerinin takımları yukarı doğru tırmandıkça maç alma şansları azaldı. Bu faktör Çakır’ın önünü açtı, o da hakkını verdi performansıyla.
Fransa’da bu kadar kolay olmayacak kuşkusuz.
A milliler gruptan çıkmayı başarıp yoluna devam ederse, UEFA Hakem Komitesi ve Cüneyt Çakır’ın işi zorlaşacak.
Dolayısıyla FİFA kokartlı hakemimizin “yönetebileceği” maçların sayısı azalacak.
Milli takımın başarısı ile Çakır’ın en üst düzey maçlara çıkma olasılığı birbiriyle ters orantılı olacak.
Yani, ikisinin birlikte zirvede şansı yok, maalesef!
Tercihiniz ne olurdu?
Bir tarafta dünya çapındaki hakemimizin final maçı yönetmesini istiyor, öte yandan A Milli Takım’ın yeni jenerasyonu ve iddialı hocasıyla en iyi yerlere gelmesini düşlüyoruz.
Gerçekçi bakınca, Fatih Terim’li ekibin 2008’deki başarıyı yakalaması kolay değil.
Evet iddialı, inançlı ve dinamik bir takıma sahibiz. Patronu da çok güvendiğimiz Terim.
Yüreğimizden geçen, son dakikaya kadar pes etmeyen bu takımın, yine sürprizlere imza atıp turnuvadan madalya ile dönmesi.
O zaman Cüneyt Çakır’ın durumu ne olacak? Daha doğrusu, şampiyonanın hakemlerini atayan UEFA hakem komitesi ne yapacak?
Son derece rahatsız edici ancak, Türkiye’nin bir an önce turnuvadan elenmesini (!) en çok onlar isteyecek...
Şimdi, Cüneyt Çakır’a sorsanız; “Final maçını mı yönetmek istersin, milli takımın final oynamasını mı?” diye...
Eminim deneyimli hakemin tercihi, ay-yıldızlılardan yana olacaktır.
Peki, aynı soruya Fatih Terim ve futbolcuları ne yanıt verirdi sizce?..
İşte absürt bir anket konusu; “Çakır mı, milli takım mı?...”
Trabzonspor’un bankamatikçileri!
Haberi okuyunca tebessüm edemeden geçemedim.
Kendi ifadesiyle Trabzonspor’un “yetkisiz başkanı” İbrahim Hacıosmanoğlu, parasını alamadığı gerekçesiyle sözleşmelerini fesheden futbolcular için raconu kesmiş;
“Gelecek dönemde bizimle sadece adamlar kalacak. Para için burada olanlar olmayacak. Zaten kaçanlar için burası takım değil, banka idi. Bankamatik futbolcular tek tek temizlenecek...”
Hacıosmanoğlu gelecek hafta yapılacak olağanüstü kongreyi kazanıp, tekrar başkan olacağından, belli ki çok emin.
Benim takıldığım konu, “yetkisiz başkanın” ücretini alamayan futbolculara “bankamatikçi” demesi.
Bankamatikçi, oturduğu yerde para kazanan demek.
Kim bunlar? Bosingwa, Constant, Medjani ve aynı gerekçeyle takımdan ayrılmayı düşünen diğer yabancı oyuncular.
İyi de, bu futbolcuları dünya kadar para ödeyerek kim transfer etti?
Hacıosmanoğlu’nun başkanlığındaki Trabzonspor yönetimi!
Bunlar silah zoru ile mi getirildi Trabzon’a?
Yoo, bir düğün dernek eksikti karşılamalarda!
Özellikle de yabancı oyuncular, adını bile menajerlerinden öğrendikleri bir kulübe neden geldi?
Para kazanmak için elbette.
Peki, adam olmanın ölçüsü, hak ettikleri ücreti alamadığı halde şikayetçi olmadan, yabancı bir ülkede geleceğinden endişe etmeden, futbol oynamaya çalışmak mıdır?
Hacıosmanoğlu’na göre öyle.
Hem aylarca tek kuruş para almayacak, hem de bu psikoloji ile başarılı olacaksın!
“Yetkisiz başkanın” söylemleriyle eylemlerinin örtüşmesi, mantığa ve insanın doğasına aykırı.
Bakınız Hacıosmanoğlu döneminde, sözleşmeleri feshedilen ya da sözleşmesini tek taraflı fesheden yabancı oyuncu sayısına: şimdilik sadece 22!
Pes doğrusu!
Trabzonspor’un başkan adaylarından Celil Hekimoğlu’nun tespiti çok çarpıcı...
“Ekonomik olarak bitmiş bir kulüp var. Ödemeler yapılamıyor. Adeta iflas etmiş durumda. Hem Avrupa hem transfer yasağı kapıda.”
Camia için endişe uyandıracak bir tablo.
Gider çok, gelir yok. Borcu, banka borcu ile kapatma politikası tükenmiş durumda.
Hekimoğlu’na göre acilen 50 milyon lira gerekiyor. Bu, sadece futbolcuların geciken alacakları için.
Kongre sonrası paralar ödenmediği takdirde takımda yabancı oyuncu kalmayacak. Ardından da yerliler kazan kaldıracak.
FİFA, UEFA ve TFF yaptırımları derken, içinden çıkılamaz bir kaos kapıda.
Trabzonspor’un bu noktaya nasıl ve kimler tarafından getirildiği belli!
Şimdi aynı zihniyet, yıkımda hiç sorumluluğu yokmuş gibi tekrar yetki istiyor!
Pes doğrusu!