Nurcan Taylan adı size neyi anımsatıyor? Ülkemize olimpiyatta ilk altın madalyayı kazandıran kadın halterciyi mi, yoksa yüzümüzü kızartan doping skandallarını mı?
Nurcan kardeşimiz kusura bakmasın. Ben artık onun ismi gündeme geldiğinde, doping sözcüğünü bir kenara koyamıyorum.
Ne 2004 yılında Atina’da kazandığı olimpiyat altının önemi var benim için, ne de kırdığı rekorlar ve dünya şampiyonluklarının...
Halter son derece ağır ve performans isteyen bir spor dalı. İlkinde hata yapmıştır dersiniz. İkinci de kafanız karışır. Ama üç oldu mu, doping artık sizin yaşamınızın bir parçası olmuş demektir.
Geçenlerde medyada bir haber vardı. Başlığı da “Taylan’a müjde!”
Neden? O daha trajik.
Londra olimpiyatı öncesi Türkiye’de yapılan kontrolde yasaklı ilaç kullandığı saptanan Taylan’ın 4 yıllık cezası yarı yarıya inmiş ve ilk dünya şampiyonasında yarışma ihtimali doğmuş.
Vay bee... Sevindiğimiz şeye bakın. Sanki hanımefendi ağır bir sakatlıktan çıkmış da, yeniden podyumlara dönüşünü kutluyoruz.
Bakın ne diyor Taylan ceza indiriminden sonra? “Bir kaç yıl daha ülkeme hizmet etmek istiyorum. Yönetim de antrenörüm de aynı düşüncede. Bana ihtiyaç duyulduğunu düşünüyorum. Ülkeme vefa borcum var. Tekrar dünya şampiyonu olup, o eski, güzel günleri yaşamak, insanlara sevinç göz yaşları döktürmek istiyorum.”
Satır arasındaki cümleye dikkat edin! “Yönetim de, antrenörüm de aynı düşüncede...”
Antrenörünün marifetlerini (!) yıllardır biliyoruz da.. Yönetim ne oluyor?..
Hani dopinge sıfır tolerans diyen Halter Federasyonu başkanı var ya... Onu kastediyor. Hani işi “doping yapanın kafasını koparırıza” getiren Spor Bakanı var ya... Biraz da onu!
Nasıl böyle konuşmasın ki? Açın bakın Türkiye Halter Federasyonu resmi internet sitesini. “Gurur tablomuz” başlıklı köşenin hemen altına göz atın.
İki efsane halterci Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu’dan üçüncü sırada onun adı yazıyor. Ne gurur değil mi?
İşte biz böyle bir spor ülkesinde yaşıyoruz. Bak kardeşim... Antrenörünü, federasyon başkanını, spor bakanını bilmem. Eğer yaşadığın ve yaşattığın bunca acı ve utanca karşın podyuma geri döner ve dünya şampiyonu olursan... Açık söyleyeyim, böyle şampiyonluk alkışlanmaz!
Hiddink de yanlıştı, Avcı da
Dönemin Futbol Federasyonu Guus Hiddink’i niçin göreve getirmişti?
Fatih Terim’den sonra sadece A milli takımı değil, altyapıyı toparlasın, genç yetenekleri ulusal yarışmacı yapsın diye.
Aynı federasyon Ersun Yanal’ı neden Futbol Genel Koordinatörü yapmıştı? A milli takıma kaynak bulsun, Hiddink ile koordineli çalışsın diye.
Bu ikili bırakın işbirliği yapmayı, görevleri süresince birbirlerinin yüzüne dahi bakmadılar. Netice? Milli takımlar düzeyinde fiyasko. Önce Yanal’a teşekkür ettiler, sonra 18 ay dayandıkları Hiddink’e. Kaybeden Türk futbolu. Ardından Abdullah Avcı dönemi. Sonuç malum. Hangi akla hizmet diye sormak da, tartışmak da abes! Şimdi tekrar Fatih Terim. Dağılmış Murat 124’ü kısa sürede toplayıp Formula’da yarıştırmasını bekledik. Olmadı tabii.
Sevgili Nevzat Dindar yazdı. Deneyimli hoca tıpkı Piontek’li yıllarda olduğu gibi yeni bir “Anadolu İhtilaline” hazırlık yapıyormuş.
Aklın yolu bir. Lakin çoook çalışmak lazım. Yeni bir jenerasyon yaratmak sağlam bir ekip, olağanüstü bir mesai, en önemlisi sabır gerektirir. Bir de bu sabır ortamını sağlayacak istikrarlı bir TFF elbette.
Hiddink ve Avcı ile macera aradığımız ve yitirdiğimiz dönemlere takılıp kalmayalım. Terim de Galatasaray’ı çalıştırırken eleştirdiği “yabancı sınırlamasına” takılmasın. Ülke olarak alıştık, biliyoruz ki makamlar ve görevler insanları mecburen farklı konuşturuyor!
Yazık... Aydınus’u asamadık!
Fırat Aydınus olaylı Beşiktaş - Galatasaray maçından sonra eleştirilerin odağındaki isimdi.
Hakem savunmasız, hakem sahipsiz, hakem günah keçisiydi ya..
Başta medya olmak üzere Aydınus’u idam sehpasına göndermek adına insanlar işbirliği yapmıştı sanki.
Her kafadan bir ses çıkıyordu. FİFA kokartlı hakemi gömen mi isterseniz, yoksa haftalarca cezalandıran mı?
Gözlemcisine göre eksiklerine rağmen Aydınus başarısız değildi. Notu da iyi idi.
Sonra ne oldu? Merkez Hakem Kurulu Başkanı kendisiyle bir konuşma yaptı. Aydınus’un dönüşü (!) 1 hafta sürdü. Önce Belediyespor-Karşıyaka maçını yönetti. Pazar günü de Trabzonspor-Sivasspor karşılaşmasında düdük çalacak. Eee, idam sehpası nerede? Yeni kurban bulununcaya dek depoda!
Aydınus’a sahip çıkan ve arkasında duran MHK, aynı tavrı haklı olduğuna inandığı her hakem için sergilerse, camiada kaybolmaya yüz tutan öz güvenin yeniden kazanılmasının yolu açılabilir. Öyleyse... Önce adalet!