Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bir VAR fırtınası esiyordu, rüzgar durulmaya başladı.
Video Assistant Referee (VAR), video hakemliği teknolojisini var gücüyle savunanlara karşı olmamakla beraber, acele edilmemesi yönünde görüş bildirmemiz o dönemler birilerine rahatsızlık vermişti.
Alt yapı, eğitim, ithal edilecek teknoloji, insana yatırım, maliyet, teknik imkanlar ve yerine getirilmesi zorunlu koşullar üst üste konduğunda, video hakemliğe yeni sezonda geçme iddiasının, konuyu algılama ve gerçekleri kavrama sürecine dönüştüğünü görüyoruz. Olumsuz bakmamak gerek, iyi bir gelişme.
Ben, Merkez Hakem Kurulu’nun önceliğinin VAR değil, sezonu selametle bitirmek olduğunu düşünüyorum. Tüm liglerde kıyasıya bir şampiyonluk ve kümede kalma mücadelesi var.
Kulüp başkanlarının Riva’yı mesken tutması da hayra alâmet değil. MHK üzerinde büyük bir baskı oluştu.
Bu yüzden, video hakemlikle ilgili tüm paydaşlarının aynı performansı göstermesi güç.

Haberin Devamı

Adalet zedelenmesin!

Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı sayın Göksel Gümüşdağ projenin mimarı. Geçenlerde VAR’ın 2017-18 sezonunun ilk yarı sonlarında başlayabileceğini söylemişti. Hâlâ öyle mi düşünüyor, bilmiyorum. Belki olabilir, öngörülen tarihe yetişebilir.
Lakin bazı sorular var ki, yanıtları “Söz verdik, başardık” övüncünün yanında, VAR adaletini adaletsizliğe dönüştürebilir.
Örneğin, sezonun ilk on haftasında VAR uygulanmadı. Bazı takımların hakkı yendi, birileri haksız puanlar kazandı. 11. haftadan itibaren video yardımcı hakemliği başladı. Yüzde yüz olmasa da hakemden kaynaklı hatalar asgariye indi.
Peki, on haftada haksız kayıplara uğrayan bir kulüp başkanı çıkar da, “Eşit olmayan koşullarda yarışıyoruz. VAR yoktu canımız yandı. Olsaydı ligdeki iddiamız sürerdi” dese... Ve bu iddiası sezon sonu tablosunu etkilese... Ya da bunların tam tersi olsa... Kim “isyan etme!” diyebilir?.. Zor bir durum değil mi?
VAR’ın eğitim yönüne bu hafta değinmiyorum. Olağanüstü bir çaba harcansa da, her gün yeni bir soru ve sorunla karşılaşılıyor. Üstesinden gelebilmek ve hakemleri hazırlamak, ciddi bir çalışma gerektiriyor. Boyacı küpü değil ki, batırıp çıkarasın.
Naçizane fikrim; çok istenmesi ve hızlı hareket edilmesine karşın, VAR’ın sezon ortasında başlamasının adaletli oyun felsefesine ters düşeceği ve bu sezon resmiyet kazanmasının mümkün olmayacağı yönünde... Acele işe şeytan karışmasın!

Haberin Devamı

Zaman tünelindeki Beşiktaş

Lyon kurası çekildiği gün biri, “Beşiktaş yarı finali seri penaltılarla kaybedecek, çok üzülecek” deseydi, zaman makinesine girip o tarihi ana 15 gün önceden tanıklık etmek ve cihazın ayarlarını değiştirmek isteyen kaç kişi çıkardı acaba? Herhalde tribünlere sığmazdı.
Kupanın en güçlü adayı Lyon’u iki maçta da gördük. Peşinen elenmiş ilan edilen Beşiktaş’ımızı da... İş döndü dolaştı bireysel hatalar ve şans faktörüne geldi. Bakmayın temsilcimizin son iki penaltıyı kaçırmasına. Şanssızlık mı idi? Evet, hem de kocamanından.
Ya Lyon’un 120 dakika içinde kaçırdıkları? O da Lyon’un sorunu diye, şans kantarının gramajlarında hile yapabilir miyiz?
Hata da şans da futbolun tabiatında var. Sürprizler ve her lezzetteki tecrübeler bu yüzden güzel.
Stockholm’e böyle bir sonuçla gidememek üzüyor insanı. Ezilmedik, tam tersi avucumuzun içindeki turu kaçırdık. Bizi çantada keklik gören Lyon’u korkuttuk, Fransızlara ve UEFA’ya “gerçek taraftar nasıl olurmuş?” başlıklı birer sunum yaptık.
Tosic’i, Mitrovic’i hedef göstermek, Şenol Güneş’i penaltı tercihleri için eleştirmek, canı yananların değil, Beşiktaş ile gururlandığımız geceden reyting üreteceğini umanların beyhûde çabasıdır. Teşekkürler Beşiktaş...

Haberin Devamı

Hangi sınıf Avrupa bileti istersiniz?

Başkanı da, yöneticileri de aynı iddiayı seslendiriyor: “Trabzonspor sezon sonunda Avrupa biletini alacak...”
Bir yıllık aradan sonra UEFA arenasında olmak kulağa hoş geliyor. Belki de umut veren kadronun başarısının taçlandırmasını istiyorlar. Lakin kazın ayağı düşünüldüğü gibi değil.
Trabzonspor’un Avrupa vizesini alması değil, hangi şartlarda alacağı önemli.
Soru şu: Bordo-mavili takım Avrupa’ya nasıl giderse, 50. yılında lig performansını olumsuz etkileyecek bir maratona girmez.
Yanıtı 7 maçta toplayacağı puanlar kadar, Fenerbahçe ile Başakşehir’in lig ve kupadaki alacağı sonuçlara bağlı. Kupa yarı finalinde eşleşen iki takımdan biri elenecek. Diğer finalisti Konyaspor- Kasımpaşaspor mücadelesi belirleyecek.
Aslında hiç karmaşık değil. Kupayı Fenerbahçe ya da Başakşehir kazanır, Trabzonspor ligi beşinci bitirirse, kötü senaryo gerçekleşir. Hatırlayın, geçen sezon lig beşincisi olan Osmanlıspor, UEFA’da üç tur geçtikten sonra Avrupa ligine katılmıştı.
Zor ve yorucu bir serüvendi. Temmuz ortasında eleme maçları başlamış, dolayısıyla sezonu diğer rakiplerinden 20 gün önce açmak zorunda kalmıştı. Futbolcu da, teknik heyet de sevmez bu tarz fedâkarlıkları! Sonrası malum, sürprizlerle dolu UEFA macerası bitti. Biten sadece Avrupa mı oldu? Hayır. Süper ligde de sıkıntılı bir sürece girdi başkent temsilcisi, durumu ortada.
Demek istediğimiz, Trabzonspor’un UEFA’ya çile çekmeden gitmesinin yolu, ligi 4. veya daha iyi yerde tamamlaması. Ya Galatasaray ile 5 puanı, ya Fenerbahçe ile aradaki 6 puanı kapatması gerekecek.
Olur mu? İsterse olur! Lakin, 50. yıl hedefini koruması için UEFA’da fazla hırpalanmaması, ligde de alternatifi bol bir kadroya sahip olması şart.
Koşulların nasıl oluşacağını önümüzdeki iki aylık süreçte göreceğiz. Başkan Muharrem Usta ve teknik heyet bu faktörleri göz önünde bulundurmalı ve söylemlerini ona göre şekillendirmeli.
UEFA vizesi almak zor değil. Biletiniz ekonomi sınıfı mı, yoksa business class mı kesilecek, ona bakmak lazım.
Dimyata giderken, evdeki bulgurdan olmak da var!..