Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz kritik bir süreçten geçiyoruz.
Hain 15 Temmuz kalkışması, peşi sıra patlayan bombalar ve yitirilen canlar, ana muhalefet partisi başkanına düzenlenen suikast girişimi, Suriye’de terör örgütlerine yönelik güvenlik operasyonu, Türk halkını, siyasileri, sivil toplum kuruluşlarını yakın tarihimizde görmediğimiz biçimde tek vücut yaptı.
Toplumun her kesimi, Cumhuriyetin kuruluşundan beri en büyük tehditle karşı karşıya kalan ülkenin bütünlüğü için kol kola, omuz omuza verdi.
Gelin görün ki, yaşanan tüm bu acılara inat, futbol cephesinde yine kavga, yine tehdit, yine kutuplaşmaya yol açacak gelişmeler var.
Geçen akşam o röportajı gerçekleştiren yayıncı kuruluş ve Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım kusura bakmasın.
FETÖ’nün mağdurlarından biri olarak ekrana çıkan Yıldırım, üç saate yakın süren programda elbette yaşadıklarını anlatmalı, ülkenin ne büyük bir kumpas ile karşı karşıya kaldığını irdelemeli, Fenerbahçe Kulübü üzerine oynandığına inandığı oyunları ifşaa etmeli, uğradığı zararın tazminini talep etmeliydi.
Buraya kadar sorun yoktu ve haklıydı başkan. Lakin laf uzadıkça, konu dağıldıkça, Yıldırım coştukca bakın iş hangi noktalara geldi.
Yeter artık!
Galatasaray, Trabzonspor ve Bursaspor ayağa kalktı. Kendilerine yöneltilen suçlamalara ağır karşılıklar geldi. Güzide camialar bir kez daha birbirine hedef gösterildi. Ülkenin yaşadığı sıkıntılı dönemde sporun, futbolun birleştiriciliğine vurgu yapılırken, geçmişle hesaplaşmanın hırsı, insanları gerdi, öfkelendirdi ve olayı hiç istenmeyen boyuta taşıdı.
Şimdi aynı televizyon kanalı, haklı olarak Trabzonspor kulübü başkanına söz verecek, yarın Galatasaray ve Bursaspor da aynı hakkı kullanmak isteyecek.
Eee, sonra?.. Onlara da yanıt gelecek, bu sinir bozucu tartışmalar ülkenin ve futbolun gündemi olacak, öyle mi?..
Yeter artık! Hiç değilse şu dönemde ses tonunuzu ayarlayın. Haklı iken haklı kalın. Ayrıştırıcı söylemlerinize mola verin. Saygı görmek istiyorsanız, ezeli rakibiniz de olsa saygılı olmayı ilke edinin.
Fenerbahçe özelinde söylemiyoruz, Galatasaray’ı, Trabzonspor’u, Bursaspor’u ve tüm kulüplerin yöneticilerini davet ediyoruz bu çizgiye.
Büyük lokma ye!..
Yeri gelmişken... Yıldırım’ın katıldığı o programda ilginç bir diyalog vardı.
NTV’de Oğuz Haksever, konuğuna son dakikada şöyle bir soru yöneltti:
“Teknik direktör arayışınız sırasında Aykut Kocaman konuşuldu mu?”
“Konuşuldu. Aykut oradan ayrılamayacağını söyledi. Kontratının devam ettiği söylendi, biz de kestik.”
Haksever devam etti: “Sözünüz vardı, ben burada iken...”
Yıldırım, ikiletmedi: “Bazen Fenerbahçe için neleri yuttuk. Onu da yutardık yani, problem değil. Ne diyor; mesele memleketse gerisi teferruattır.”
Peki ne söylemişti Aziz başkan, takımı şampiyon yapan teknik direktörleriyle ilgili?
“Ne Aykut Kocaman ne Zico ne de Ersun Yanal Türkiye’de Fenerbahçe dışında başarılı oldular. Kimse şampiyonlukları üstüne alınıp ‘ben yaptım’ demesin. Ben olduğum sürece Kocaman ve Yanal gelemez...”
Gün oldu, devran döndü! Victor Pereira’yı gönderip, teknik direktör arayışını kısa sürede bitirmek isteyen Aziz Yıldırım, seçeneklerin arasına eski hocası Kocaman’ı da aldı. Üstelik Konyaspor ile sözleşmesi devam ederken...
Yıldırım ve yönetici arkadaşlarının, deneyimli teknik adamın yeşil-beyazlı kulüple kontrat yenilediğini bilmeme olasılığı yok tabii ki! Dolayısıyla görevi başındaki bir teknik direktöre “Gel tekrar bizimle çalış” diye teklifte bulunmak ne kadar etiktir, o da tartışılır!
Sayın başkan Fenerbahçe’nin çıkarları söz konusu ise, geçmişteki söylemlerini kendi deyimiyle “yutabilirmiş.”
Biz de bir Ata sözümüzü anımsatarak nokta koyalım: “Büyük lokma ye, büyük söz söyleme...”
Osmanlı Avrupa’da!
Sen, bir sezon önce Süper Lig’e çıkacak, sezonu 5. bitirip Avrupa’nın kapısını çalacak, üç turu yenilgisiz geçip UEFA Ligi’nde gruplara kalacaksın. Ligin kalbur üstü takımları “zaman, sabır, destek” isterken, mütevazı transferleri kaynaştırıp, gümbür gümbür hepsinin önüne geçeceksin. Helal olsun Osmanlıspor’a. Helal olsun dümeni hep doğru dalgalara çeviren Mustafa Reşit Akçay’a. Ve tabii başkan Sadık Dik ile onun arkasında dimdik duran gizli kahramanlara!
Dün grup kuraları çekildi. Başkent ekibi tarihinde ilk kez katıldığı bu organizasyonda dişli rakiplerle eşleşti. Bizce gruptan çıkması sürpriz sayılmaz. Uyumlu kadrosu, deneyimli hocası ve “Biz bir aileyiz” sloganı, Osmanlıspor’un en önemli kozları olacak.
Avrupa’daki tüm temsilcilerimize başarılar...
Çakır soluklanmalı!..
Açık söyleyelim, son bir yıl içerisinde FİFA kokartlı hakemimiz Cüneyt Çakır çok yıprandı. Avrupa’da, Süper Lig’de önemli maçlar yönetti. Sürekli çalıştı. Eşinden, ailesinden uzak kaldı. Bu süreçte babası Serdar Çakır’ın federasyondaki görevinden ayrılış şekline üzüldü. Deyim yerinde ise, onu mental yorgunluğa itecek tüm faktörler üst üste geldi.
Sonuçta ne kadar donanımlı ve deneyimli olursanız olun, bu kadar yükün altına girmek insanın ritmini bozar. Çakır’ı beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Ancak Türk hakemliğinde çıtayı yükselttiği yer çok önemli. Orada kalabilmek de öyle. Cüneyt hoca hata yapmadı mı? Elbette yaptı. Bunları biz sıralamayalım. Oturup muhasebesini yaptığında hangi adımların yanlış atıldığını zaten görecektir.
Şu çok net. Cüneyt Çakır’ın soluklanmaya, yenilenmeye, hayatın hakemlikten ibaret olmadığını anlamaya ihtiyacı var. O vakit durduğu yerden daha ileri gitmesi, kolay ve sıkıntısız olur.