Yoğun maç trafiğinde on gün dinlenmiş bir Trabzonspor’dan söz ediyoruz. Lakin dinlenmekten ne anladığınıza bağlı. Fiziksel olarak rakibinize göre daha dinç olabilirsiniz, ama kafalar rahat değilse, ne yapmak istediğinizi bilmiyorsanız, işiniz güçleşir.
Topa daha çok hakim olun, bin pas yapın ve dayanılmaz bir baskı kurun. Üçüncü bölgede çoğalamıyor, kapalı savunmalara karşı formül üretemiyorsanız, skoru bulmakta zorlanırsınız.
Aslında daha maçın başı sayılacak dakikalarda her şeyi lehine çevirebilecek bir fırsat yakaladı Karadeniz ekibi. Ekuban kalitesine yakışmayacak bir vuruşla penaltıyı kaçırmasa, Ersun Yanal’ın ekibi bu kadar geri yaslanmayacak ve topu rakibine bırakmayacaktı. Bakmayın Trabzonspor’un oynama yüzdesinin 75 olduğuna. Yan pas, geri pas derken elbette istatistikler lehinize çıkar. Çıkar da neye yarar? Rakip kalenize geldiği ilk pozisyonda golü bulur!
Antalyaspor’da Ersan Gülüm’ün henüz 33. dakikada kırmızı kart görerek takımını eksik bırakmasından sonra Trabzonspor’un hücum anlamında daha iştahlı olması gerekiyordu. Ama bir türlü vites yükseltemedi Abdullah Avcı’nın öğrencileri. Sanki herkes kendine çalışıyordu. Nwakaeme ve Djaniny’e önlem alan ev sahibi, kalesini savunurken rahattı. Trabzonspor her denemesinde adeta duvara çarptı. Her çarpışında ise sersemledi.
Bordo-mavililerin mevcut şartları lehine döndürmek için kanatları etkili kullanması gerekiyordu. Yani sık sık oyunun yönünü değiştirmesi gerekiyordu. Çünkü Antalyaspor ceza alanına girmek için göbekten yapılan denemeler beyhude kalıyordu.
Avcı bu anlamda Serkan’ı yetersiz bulmuş olacak ki uzun zamandır süre almayan ofansif yanı güçlü olan Pereira’yı aldı oyuna. Ama ne çare, kanatları da çok doğru karşıladı Antalyaspor. İkinci pas şansı tanımadı.
Kırmızı-beyazlılar eksik kalmasına rağmen oyun disiplininden taviz vermeden, çoğu vakit kendi yarı alanında on kişi ile kapanarak, rakibini deyim yerindeyse biçare bıraktı. Bu kurguda Trabzonspor’un bırakın kazanmayı eşitlik sayısını bile bulması mucizelere bağlı idi.
Düşünün; Ekuban, Nwakaeme, Djaniny, Afobe gibi gol silahlarınızı kullanamıyor ve kaderinize razı olmaya başlıyorsunuz. Trabzonspor adına endişe verici bir tablo.
Peki, ne yapacaksın bu durumda? Daha erken farkına varıp, topu sen karşı tarafa bırakacaksın. Bu risk mi? Evet ama, başka şansın yoksa o kumarı oynayacaksın. Başka türlü su dahi sızmayan savunmanın dengesini nasıl bozacaksın ki?
Bir kez fırsat buldu Trabzonspor, onda da Nwakaeme’nin cömertliği tuttu. Umutların tükendiği, uzatma dakikalarının oynandığı bölümde adrese teslim bir yan orta ve Afobe’nin doğru zamanlaması, gitti denen maçtan puanla ayrılmasını sağladı bordo-mavililerin. Oysa benzer hamleleri daha sık yapabilse, rakibi hataya zorlayabilir, skoru çevirebilirdi.
Şimdi sevinmeli mi, üzülmeli mi Karadeniz ekibi? Son dakikada yenilgiden kurtulmak, günü kurtarmaktan öteye gitmez. Ama 60 küsur dakika on kişi oynayan rakip karşısındaki performansının üzerine mutlaka düşünülmeli.
Abdullah Avcı’nın tek başına beyinin kıvrımlarını zorlaması, oyuncu grubunu uyumlu hale getirmeye çalışması ve verim alması kolay değil. Yetenek akıl ile birleşmeli, akıl ise işlevsel olmalı.
Anlaşılan Trabzonspor bu sezonu deneme yanılma ile geçirecek. Önemli olan temeli sağlam atılmış, sistemini kurmuş ve adına yakışır sonuçlar alırken istikrarı yakalamış, pes etmeyen bir kadro kurabilmek.
Gerçekçi olalım; formülü, zaman, sabır, hoşgörü.