Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Çok şükür bugünleri de gördük!
Daha adı açıklanmadan hakem polemiği yaratmak, ardından takımı sahadan çekme tehdidinde bulunmak, en korkuncu da hakemi cep telefonundan arayıp aba altından sopa göstermek, olsa olsa Türkiye gibi bir coğrafyada yaşanabilirdi.
Bravo vallahi. Peki amaç neymiş? “Trabzonspor’u yem etmemek...” Ya hakemi yem etmek! Buna kimin, ne hakkı var? Şike davasında yargılananların sicilinde benzeri iddialar yok muydu?
Neymiş efendim, hakem Fenerbahçe maçında “kasti” hata yaparsa, başkan Trabzonspor takımının hakkının gasp edilmesini engelleyecekmiş.
Dikkat edin, “kasti hata” deniliyor. Yani hakem Bülent Yıldırım, “bilerek, isteyerek ve taammüden” maçı Trabzonspor’dan alıp Fenerbahçe’ye verecek. Hem de milyonlarca kişinin gözü önünde. Hem de federasyonu ve MHK’yi yakma, kendi hakemliğini bitirme pahasına...
Onu, bunu bilmem, İbrahim Hacıosmanoğlu “Helal sana”, “Kulübün hakkı böyle korunur”, “Yürü be başkan” şeklinde övgüler işitmek istiyorsa, hiç endişelenmesin yaptıklarını savunacak kalabalıkları her zaman arkasında bulur.
Öte yandan, başkan böyle bir eylem sonrasında Trabzonspor’un uğrayacağı maddi ve manevi zararları da görmezden gelmiştir. Talimat açık. Sahadan çekilen takım hükmen yenik ilan edilir. Bitmedi, üç puanı silinir. İşin tazminat tarafını konuşmuyoruz bile. Nasıl olsa para bol. Yönetim öder.
Ya sonrası? Trabzonspor’a asıl zararı verecek olanlar, bunun vicdani muhasebesini nasıl yapacaklar?
Futbolda bir gerçek var. “Büyüğüm” diyorsan güçlü görüneceksin. Sahada, masada, her alanda söz sahibi olacaksın. Trabzonspor yönetimlerinin son yıllardaki en “büyük” eksiği, bu kompleksini yenememiş olması.
Şike sürecinden beri Fenerbahçe maçları öncesi yaratılan gerilim ve yazılan komplo teorileri en çok kime zarar vermiş? Elbette Trabzonspor takımına! Hatırlayın, aynı hakemin geçen sezon Trabzon’da yönettiği ve yarım kalan maçı. O ortamı hazırlayan hakem miydi, yoksa tribünleri patlamaya hazır bombaya çeviren yöneticiler ve demeçleri mi?
Çok yazık. Yıllardır tanık olmadığımız, onaylamadığımız ve şiddetle karşı çıktığımız garip olaylar, daha şimdiden maçın önüne geçti.

Haberin Devamı

Kupayı değerli kılmak

Haberin Devamı

Türkiye’de süper ligden sonra ikinci büyük organizasyon olan Kupa statüsü ile ilgili şikayetler göz ardı edilmemeli.
Futbol Federasyonu’nun katılımı yükseltmek ve organizasyonu geniş kitlelere yaymak amacıyla statüde yaptığı değişiklik, maddi açıdan özellikle süper lig kulüplerinin beklentilerini karşılayacak düzeyde değil. Yoğun maç trafiği de olumsuz etkilerinden biri. Bunları çözümek kolay. Kulüpler Birliği Vakfı başkanı Göksel Gümüşdağ’ın açıkladığı gibi, federasyon ve yayıncı kuruluş ile oturur, konuşur önerilerinizi tartışırsınız.
Kupanın marka değerini artırmak sadece yayıncı kuruluşun sorumluluğunda olamaz. Onlar da kazanacak ki, kazandırsın. Kulüpler organizasyonu ciddiye alacak ki, tribünler ilgi göstersin.
Öte yanda futbolun sadece süper ligden ibaret olmadığı gerçeği var. İşin kaymağını 18 kulüp yese de, bu kulvarda yarışmak çok daha fazla kulübün hakkı. Grup maçları sonunda oluşan tabloya bakın. Üçüncü ligden gelen Tuzlaspor lider olarak çıkmış. Keçiörengücü, Karagümrük ve Cizresspor gibi takımlar son maçlarında kıl payı elenmiş. Bu çeşitliliği yaratmak kötü mü? Finali üçüncü ligden bir takımın oynaması diğerleri için gurur kırıcı olabilir mi? Tabii ki hayır.
O halde, işin lokomotifi konumundaki Kulüpler Birliği Vakfı, taleplerini ortaya koyar, federasyon ile yayıncı kuruluş biraz daha fedakârlık yapar ve hep birlikte kupayı değerli kılarlar.

Haberin Devamı

THKO ve o formalar!
Dün internete düşen haber, 25 yıl öncesine götürdü beni. Van Erciş’de üzerinde sarı-kırmızı ve yeşil renkler bulunan tişörtü giyen vatandaşlar ile bunları satan mağaza sahibi ve ortakları hakkında “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla dava açılmış. İlginç olan, bu tişörtler İstanbul’da peynir ekmek gibi satılır ve giyilirken. Sanıklardan ikisi hakkında takipsizlik verilmiş, diğer ikisi hakkındaki karar için duruşma ertelenmiş.
Gelelim konumuza. 80’li yılların sonları. Ankara amatör kümede Haymanaspor adlı bir takım vardır. Eşofmanlarının sırtına da reklam alırlar. Bantta kısaca “THKO” yazar. Açılımı ise “Turistlik Haymana Kaplıca Otobüsleri.” O vakitler siyasi ortam karışık. Akıllının biri polise ihbar eder; “Adamlar Türk Halk Kurtuluş Ordusu’nun propagandasını yapıyor” diye. Vay sen misin o reklamı alan. Ev ve işyerleri basılır. Reklamı veren firmanın sahibi ve takım nezarete, oradan da sorguya. Eşofmanlar ise siyasi şubeye! İkinci gün sonunda gerçek ortaya çıkar. Kısa bir araştırmadan sonra takım serbest kalır. Haymana’da oynadıkları ilk maça ise ellerinde kocaman bir Türk bayrağı ile çıkarlar. Ama bu kez forma reklamsız, ne olur, ne olmaz diye!
Nereden mi biliyorum bu kadar detayı? Olayı yaşayan ve haberlerini yapan bendeniz, o haberi Milliyet’in manşetine taşıyan dönemin spor müdürü Şansal Büyüka’dır çünkü!